Hemen Oku

Başarılı Bir Girişimci Hikayesi

Profesyonel yöneticiliği bırakıp girişimciliğe geçmek sanırım hayatımda aldığım en radikal karardı. Buradan anlatınca size saçma gelebilir ama dile kolay, 18 yıl bordrolu olduktan sonra ay sonu maaş alamamak, şirket arabasının olmaması, bunlar o kadar zor gelmişti ki… İlk işlerim danışmanlıktı. Sonrasında bir start up projesi olarak başlamış, ciddi yatırımlar almış inovatif bir tıbbi cihazın distribütörlüğü için başvurdum.

Baktım ki cevap gelmiyor, atlayıp Seattle’a görüşmeye gittim. Kendileri de bir start up olmasına rağmen yeni kurulduğum için bana vermek istemediler, CV’mi çok beğendiklerini ve profesyonel kariyer için konuşmaya devam etmek istediklerini belirttiler. Bir ara düşünmedim değil ama artık girişimci olmayı kafama koymuştum. Şirketin kurucusuyla görüşebilmek için 2 gün boyunca kahvemi alıp şirketin girişinde oturdum. 3’üncü gün pes edip benimle görüşmeye karar verdi. 2 saatlik görüşme sonucunda ikna ettim ve Türkiye distribütörlüğünü bana verdiler. Hatta şirketimizin şu an Almanya ayağı da var, Avrupa ve Orta Doğu distribütörlüğü de bizde.

“SAĞLIK MARKASI OLUŞTURDUK”
Sonrasında Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel’le tanışmam, hayatımın en büyük fırsatlarından ve şanslarından biri oldu. Şirketime Bahçeşehir Üniversitesi ortak oldu ve son 1 yıldır tüm girişimlerimizi birlikte gerçekleştiriyoruz.

BAU Global Sağlık markasını oluşturduk. Burada aslında biraz Harvard’ın modelini kendimize örnek aldık. En iyi olacağımız alanlarda butik klinikler kurarak global bir zincir yaratmayı hedefliyoruz. Tüp bebek ve sağlıklı/güzel yaşam alanlarını kendimize hedef seçtik ve ilk yatırımları yaparak İstanbul’da iki klinik açtık. Buradaki partnerlerimiz dünyada alanında en iyi isimler.

Amacımız, 5 yılda 5 farklı ülkede aynı kalite ve standartlarda 5 klinik daha açmak. Özellikle iki faktöre çok önem veriyoruz. Birincisi bu kliniklerin mükemmellik merkezi olması. İkincisi de global bir üniversite olan Bahçeşehir Üniversitesi’nin dünyadaki diğer üniversitelerini de kullanarak bilimsel çalışmalar yapmak.

Daha 4 ay olmasına rağmen tüp bebekteki partnerimiz Prof. Dr. Timur Gürgan, bulduğu yeni yöntemle şimdiden literatüre girecek bir çalışma yaptı bile. Bu arada start up’lara yatırım yapmaya ve yeni start up’lar başlatmaya da devam ediyoruz. Hekimlerin birbirleriyle vaka paylaşabilecekleri, vaka tartışabilecekleri ve yeni ilaç ve biyomedikal cihazlar ve tedavi yöntemlerini klinik olarak inceleyecekleri bir aplikasyon yazdık. Yazın lansmanını yapmayı planlıyoruz.

“START UP’LARI DİNLİYORUM”
Bir de kendi üniversitemizin teknokentinde geliştirdiğimiz, şu an Cerrahpaşa’da klinik araştırmalarını yaptığımız bir Parkinson kalemimiz var. Bunu da mekatronik mühendislerimizle icat ettik. Ürünümüzü yılbaşında Boston’da düzenlenen ve Google CEO’sunun da olduğu Connected Healthcare kongresinde sunmak için davet edildik. Bu ürüne de ciddi yatırım talepleri var.

Sağlığın gittikçe kişiselleştiği, giyilebilir cihazların da öneminin anlaşıldığı bu dönemde hem teşhis hem tedavide inovatif olacak tüm girişimleri dinlemeye çalışıyoruz. Şu anda haftada en az 2 start up projesi dinlemeye çalışıyorum. Hükümet yetkilileriyle toplantılara katılacağız. Bunların tamamında da girişimci olma koşullarını araştırıyoruz. Sırf sağlık hizmetlerinin sunulması değil, aynı zamanda eğitimiyle ilgili girişimler de gündemimizde.


DR. Verda Emiroğlu/ve Fark Yarat Kurucusu
START UP’LAR İÇİN CHECKLIST
Başarılı girişimcilerin ortak özelliği, hayal kurmaları ve onları gerçekleştirmek için çok çalışmaları. Bu yaygın ve kabul görmüş yaklaşıma ben de katılıyorum. Kesinlikle buzdağının görünen kısmında bunlar var. Gelin birlikte aşağılara doğru inelim ve kendimize bir checklist oluşturalım.

Sınırsız: Evet, hayal kurun ama varsayımlara, sınırlara bağlı kalmasın. Özgürce hayal kurun. Ulaşması ne kadar zor gözüküyorsa o kadar güzel.

Tutku: Hayalini kurduğunuz gelecek için ürettiğiniz fikre tutkuyla bağlı olmanız çok önemli. Her koşulda peşinde gidecek enerji ve motivasyonu taşımalısınız. Ama körü körüne değil.

Farkındalık: Fikrinizin gerçekte pazarda var olan ya da üzerinde çalışılan iş modellerinden nerelerde farklılaştığını analiz etmelisiniz. Kesinlikle var olan, kolay kopyalanabilir işlere yönelmemelisiniz.

Esinlenme: Fikrinizle bağlantılı çözümleri analiz ederken esinlenmeniz çok önemli. Neyi doğru yapmışlar, neler daha iyi yapılabilir? Böylelikle fark yaratacak unsurlara bir adım daha yaklaşacaksınız.

Müşteri: Fikrinizle beraber doğrudan, eşzamanlı düşünmeniz gereken unsur; müşteri. Sizin geliştireceğiniz çözümü kimler, neden kullanacak? Çözüm için doğru zaman şimdi mi? Ölçek nedir? Ne kadar büyük, ne kadar küçük?

Takım: Gelelim literatürde en fazla üzerinde durulan konulardan birine. Fikrinizi projelendirip hayata geçirecek takım kimlerden oluşuyor? Yetkinlik seti doğru birleştirilmiş mi? Herkes projesine şimdiden tutku duyuyor mu?

Fikir doğrulama: Fikri projelendirmeye geçmeden önce muhakkak uğramanız gereken kapı. Potansiyel gördüğünüz müşterilere, kullanıcılara baştan sormalısınız. Geliştireceğiniz çözümü kullanırlar mı? Ne sıklıkla ve neden kullanırlar? Ya da ne özelliği olursa kullanmaya başlarlar ve sürdürürler? Bunun için ne kadar bir ödeme yapmaya razı olurlar?

PoC, prototip, demo aşaması: Sormanın bir adım ötesine geçelim. Deneyimleme, test etme aşaması. Fikrimizin nasıl çözüm ürettiğini ispatlayan ve görünür hale getiren an, basit parça olarak prototip ve demoyu geliştirmemiz gerekiyor. Mümkün olduğunca geniş bir kesime ulaşarak geri bildirimlerini, tasarımı da zenginleştirecek şekilde alalım ve yeni bir versiyona geçelim.

Kazanan iş modeli: Fikrin doğuracağı ürün, servis, altyapıdan daha önemlisi, nasıl bir iş modeli kurulacağı. İş modeli, bir şirketin “değeri” nasıl yaratıp nasıl dağıttığını ve finansal sürekliliğini nasıl kazandığını tanımlayan mantık modelidir. Bu işten nasıl para kazanabileceksiniz? Diğer bir deyişle gelir modeli nedir?

İş planı: Kazanan iş modelinin hayata geçirilmesi için çok kapsamlı bir iş planının hazırlanması ve başarılı bir program yönetimiyle her bir aşamanın, planlanan kaynaklar kullanılarak tamamlanması gerekiyor.

Kaynak: Girişimcilerin çoğu, darboğaza düşme potansiyeli gördükleri alanı, sürdürülebilir finansal kaynağa erişim olarak işaret ediyor. Bazı durumlarda müşteri probleminden yola çıkarak ve müşteri desteği alarak geliştirilen çözümler, daha kısıtlı bir alanı kapsıyor, hayallerin sadece bir bölümü hayata geçirilebiliyor. Bu durumlarda hayallerden vazgeçmeden, ilk fazı ekonomik değere dönüştürerek sonraki fazlar için kaynak yaratma modeli uygulanabilir.

Mentorlar: Mentorun, girişimcinin geçtiği aşamalardan daha önce geçmiş, zorlukları yaşamış ve sorunları çözmüş olması, yönlendirirken girişimciye cesaret ve farklı bakış açıları kazandırıyor.

Peki sonra?: Gelecek yıl bu zamanlar ve bir sonraki yıl bu zamanlar yeni ne yapıyor olacaksınız? Çözümün yeni versiyonları mı var? Hayallerinizin ne kadarı hayata geçiyor? Yoksa yeni hayaller mi geliyor? O zaman 5 yıl sonra da ne yapacağınızı biliyorsunuz demektir. Ve başarı kaçınılmaz.
haber:https://startup.capital.com.tr/start-up-arena/harvardin-modelini-ornek-aldim.html

Hiç yorum yok