Çalışanlarda Öfke Kontrolü Nasıl Sağlanır
Öfkenin En Çok
Bilinen 10 Göstergesi
1.
Öfkenize neden olan olayı takiben normalden
fazla tepki mi gösteriyorsunuz?
2.
Öfkeniz yüzünden herhangi bir şekilde kendinize
zarar verdiniz mi?
3.
Hayatınızdaki belli zamanları, olayları ve
kişileri düşündüğünüzde kendinizi öfkeli hissediyor musunuz?
4.
Sürekli olarak hissettiğiniz bir öfke, gerginlik
ve rahatsızlık duygusu var mı?
5.
Etrafınızdaki insanlar size karşı her zaman temkinli
davranmaya mı çalışıyor?
6.
Öfkeliyken kontrolden çıktığınızı hissediyor veya
çıkmaktan korkuyor musunuz?
7.
Öfkeniz
yüzünden bir ilişkiyi işi veya önemli
bir şeyi kaybettiğiniz ya da ona zarar verdiğiniz oldu mu?
8.
Sinirinizi diğer insanlardan çıkarttığınız
oluyor mu?
9.
Öfkeniz yüzünden kaç kişiyi kendinizden
uzaklaştırdınız?
10.
Daha önce size öfke probleminiz olduğunu
söyleyen birileri oldu mu?Bunu bir defadan fazla ve farklı insanlardan
duyduğunuz oldu mu?
1) Rahatlama ve farkındalık oluşturma
Derin bir soluk ve rahatlatan bir görüntü gibi basit
rahatlama araçları öfke duygusunu yatıştırabilir. Uzakdoğu felsefelerinde geniş
bir yer tutan rahatlama teknikleri oldukça yararlıdır. Ancak ikili ilişkilerde
her iki tarafın da bu konuda eğitilmesinde fayda vardır. Bu hedefe yönelik
atılacak basit adımlar şöyledir:
- Diyaframdan derin bir soluk alın; göğüsten alınan soluk
sizi rahatlatmaz. Soluğunuzun karından geldiğini hayal edin.
- “Rahatla”, “aldırma” gibi, yavaşça, sakinleştirici
ve yatıştırıcı sözcükleri tekrarlayın. Bu arada derin soluklar almaya devam
edin.
- Hayal gücünüzü kullanın; sizi rahatlatan bir
deneyiminizi anımsayın.
- Yoga gibi stres içermeyen egzersizler, kaslarınızı
gevşetir ve sizi yatıştırır. Bu teknikleri gün boyu tekrarlayın. Bunlar stresli
ortamlarda otomatik olarak uygulayacak hale gelsin.
2) Bilişsel yapılandırma
Bu strateji yalın olarak düşünme şeklini değiştirmek
anlamına gelir. Öfkeli insanlar küfür ederler, içlerinden geçen duyguları
yansıtan kaba sözcükler kullanırlar. İnsanlar öfkeli olduğu zaman düşünceler
abartılır ve dramatik bir hal alır. Bu duyguların yerini daha rasyonel
duyguların alması için gayret sarf edin. Örneğin, “Eyvah! Her şey mahvoldu”,
“felaket” “rezalet” gibi yorumlarda bulunmak yerine “Bu durum beni bunalıma
sürüklüyor; beni altüst ediyor. Ancak bu dünyanın sonu değil. Öfkelenerek ben bu
durumdan çıkamam” diyerek kendinize telkinde bulunun.
Ayrıca kendinizle veya yabancılarla konuşurken “asla”
veya “daima” gibi sözcükleri dikkatli kullanın. “Sen zaten benim söylediklerimi
daima kulak arkası ediyorsun”, “Bu aptal makine hiçbir zaman çalışmaz” gibi
yorumlardan kaçının. Çünkü bunlar doğru olmadıkları gibi sorunun çözümüne katkı
sağlamazlar. Kaldı ki bu sözcüklerin muhatabı olan kişi kendisini aşağılanmış
veya dışlanmış gibi hissedeceği için yardım edeceği varsa bile etmez.
Burada unutmamanız gereken en önemli şey, öfkenin çözüm
üretmeyeceği ve kendinizi rahatlatmayacağıdır (tam tersi kendinizi daha kötü
hissetmenize yol açar).
Mantık öfkeyi yener, çünkü öfke, haklı bir tepki olduğunuza
inandığınız durumlarda bile, çok kısa bir süre içinde mantık dışına çıkar.
Olabildiğince mantıklı olmaya çalışın. Öfkeli insanlar adalet, övgü beklerler;
işlerin kendi istedikleri gibi yürümesini arzu ederler. Bunlar olmadığı zaman
büyük bir hayal kırıklığı yaşarlar. Ve bu hayal kırıklığı giderek öfkeye
dönüşür. Bilişsel yapılanmanın bir parçası olarak, öfkeyle baş etmenin ilk
adımlarından biri öfkeli olduğunuzun farkında olmaktır. Öfkenin ilk
işaretlerini tespit edebilirseniz, ileri aşamalara geçmeden kendinizi
frenleyebilirsiniz. Düzenli olarak vücudunuzda fiziksel belirtilerin bulunup
bulunmadığını –Dişlerinizi veya yumruklarınızı sıkıyor musunuz? Midenize
kramplar giriyor mu? Yutkunma zorluğu çekiyor musunuz? Dudaklarınızı ısırıyor,
kaşınmadığı halde sürekli olarak aynı bölgeyi kaşıyor musunuz?- kontrol edin.
Herkes sinirlendiği veya öfkelendiği zaman ne gibi belirtiler sergilediğini
keşfedebilir.
Öfkenizin gerçek nedenini keşfetmeye çalışın. Pek çok insan
acı veren veya korku uyandıran duyguları öfke maskesinin ardında gizler.
Umutsuz, korkak, çaresiz, suçlu, yitik, terk edilmiş gibi hissetmektense, öfke
ile salgılanan adrenalinden kaynaklanan güçlülük hissi insanlara daha iyi
gelebilir.
3) Sorun yaratmayın; sorun çözün
Bazen öfke ve bunalım, hayatımızda kaçamadığımız bazı
sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. Öfke nöbetlerinin tümü yanlış hedefe
yöneltilmiş olmayabilir; sorunlar karşısında gösterilen son derece sağlıklı,
doğal tepkiler olabilir. Her sorunun bir çözümü olduğu yönündeki yanlış
yönlendirmenin sonucunda çözümsüz durumlarda bunalıma girebilirsiniz.
Bu gibi çözümsüz durumlarda çözüme odaklanmak yerine, sorun
ile nasıl baş edeceğimiz ve en az zararı görecek şekilde nasıl bir strateji
belirlememiz gerektiğine odaklanmalıyız. Böylece sorun çözülmemiş olsa bile
daha sabırlı olmayı öğrenebilirsiniz.
4) Soğukkanlı ve sakin bir iletişim kurun
Öfkeli insanlar hemen sonuca odaklanıp, eyleme geçme
eğilimindedir. Ne var ki bu sonuçların bazıları doğru olmayabilir. Çok ateşli
bir tartışmanın içindeyseniz, önce sakin olmaya çalışıp tepkilerinizi denetim
altına alın. Aklınıza gelen ilk şeyi dile getirmeyin. Diğerlerinin
söylediklerini dikkatlice dinleyip öyle cevap verin.
Eleştiri karşısında savunmaya geçmeniz normaldir. Ancak
savunma saldırı haline dönüşmemeli. Önce muhatabınızın eleştirilerini
açıklamasına izin verin, hatta sorular sorun, ancak öfkenizin tartışmayı
rayından çıkartmasına izin vermeyin. Sakin kaldığınız sürece iletişim daha
yapıcı bir yola girecektir.
5) Mizaha yer verin
“Aptalca espriler” öfkeyi pek çok açıdan yatıştırır. Öncelikle
daha dengeli bir perspektif kazanmanıza yol açar. Örneğin birlikte çalıştığınız
kişiye öfkelendiniz. Onu tek hücreli bir yaşam formu olarak düşünebilirsiniz.
Espri yapmak, stresli bir ortamdaki gerginliği azaltabilir. Dr. Deffenbacher,
esprili bir yaklaşım sergilerken de, alaycı olmamaya, kırıcı espriler yapmamaya
gayret edilmesi gerektiğini söylüyor. Deffenbacher, kendisini aşırı ciddiye
alan insanların her koşulda haklı olduklarına inandıklarını ve bu nedenle
planlarının bozulmasına tahammül edemediklerini belirtiyor. Öfke ciddi bir
duygudur, ancak öfkeye eşlik eden duygular, sonradan düşünüldüğünde sizi
güldürecek kadar gayri ciddi olabilir.
6) Çevrenizi değiştirin
Bazı durumlarda insanları içinde bulunduğu ortam
öfkelendirebilir. Sırtınıza yüklenen sorunlar ve sorumluluklar sizde kapana
kıstırılmış duygusu uyandırabilir.
Bu gibi durumlarda kendinize mola verin. Stres yüklü
anlarda, kişisel kaçış planları yapın. Örneğin işten eve dönen bir anne, “Evde
yangın çıkmadıkça kimse benimle 15 dakika konuşmasın” diyerek kendisine soluk
alacak bir zaman yaratabilir. Bu 15 dakikanın sonunda çocuklarının taleplerini
daha büyük bir sabırla karşılık verebilir.
7) Kendinizi rahatlatmanın diğer yolları
Zamanlama: Tartışmaların kavgaya dönüşmeyeceği zamanlarda
tartışmaya girin. Özellikle yorgun olduğunuz zamanlarda tartışmalardan uzak
durun.
Göz ardı etme: Çocuğunuzun odasının dağınıklığı sizi
öfkelendiriyorsa kapısını kapatın. Sizi kızdıran olaylardan ve nesnelerden uzak
durun. “Çocuğum nasılsa bir gün odasını toplar ve ben de sinirlenmem” diye
düşünmeyin. Hedefiniz bu olmamalı; hedefiniz sükûnetinizi korumak olmalı.
Alternatifler oluşturmak: İşe gidip gelirken trafikten
rahatsız oluyorsanız farklı yolları deneyin. Kısaca sizi öfkelendirmeyecek yeni
seçenekler yaratın.
Öfkenin ifade ediliş şekilleri
Öfkenin doğal dışavurumu şiddetli bir tepki şeklindedir.
Öfke, aslında tehditlere karşı doğal bir uyum tepkisidir. Saldırıya uğradığımız
zaman mücadele etmemizi ve kendimizi savunmamızı sağlayan güçlü, çoğunlukla
saldırgan bir duygudur. Dolayısıyla hayatta kalmamız için yaşamsal bir önemi
vardır. Diğer taraftan bizleri sinirlendiren, kızdıran herkese ve her şeye
fiziksel olarak saldıramayız: Yasalar, sosyal normlar ve sağduyu fren vazifesi
görür.
İfade edilmeyen öfke başka sorunlara gebedir. Pasif-agresif
davranışlar (öfkeli kişi kızdığı insanla yüzleşmek yerine, dolaylı yollardan
acısını çıkartır) gibi hastalıklı tepkilere yol açabilir. Veya sürekli alaycı
ve düşmanca duygularla beslenen kişilik bozukluklarına yol açar. Devamlı olarak
yanındakileri aşağılayan, eleştiren, alaycı yorumlar yapanlar genellikle
öfkelerini yapıcı bir şekilde ifade etmeyi öğrenememiş insanlardır. Bu tür
insanların sağlıklı ve uzun süreli ilişkiler kurabildiğini de söyleyemeyiz.
Bazı insanlar niçin daha öfkeli?
Colorado Eyalet Üniversitesi’nden psikolog Dr. Jerry
Deffenbacher, bazı insanların ortalama bir insana göre daha çabuk öfkeye
kapıldıklarını ve öfkelerini daha yoğun yaşadıklarını belirtiyor. Deffenbacher
ayrıca öfkelerini sesli olarak dışa vurmadıkları halde kronik olarak sinirli
olarak tanımlanan kişilerin bu gruba girdiğine işaret ediyor. Diğer taraftan
aslında öfkelendikleri halde, bir köşeye çekilip, somurtmayı tercih edebilen
insanlar da var.
Çabucak öfkelenen insanların çoğunun, psikologların tanımı
ile, engellenmeye karşı toleransları düşük olur. Başka bir deyişle, bu insanlar
yapmak istediklerinin engellenmesine, set çekilmesine ve sorunlarla
karşılaşmaya tahammül edemezler. Dahası haksızlığa uğradıklarını düşündükleri
için öfkeleri daha da büyür. Örneğin küçük bir hatadan dolayı
eleştirildiklerinde karşılarındakini şaşırtacak kadar büyük bir tepki
gösterirler.
Bu insanların bu kadar büyük bir öfkeye kapılmalarının
nedenleri genetik veya fizyolojik kökenli olabilir. Bazı çocukların doğuştan
daha sinirli, daha alıngan ve daha öfkeli oldukları yönünde bulgular söz
konusu. Bir diğer neden de sosyokültürel kaynaklıdır. Öfke genellikle olumsuz
bir duygu olarak algılandığı için kaygı, depresyon veya diğer duygular gibi
açıkça ifade edilmesi doğru karşılanmaz; kaldı ki küçük yaşta bu duygunun
kontrol altında tutulmasının daha doğru olduğu öğretilir. Sonuç olarak çocuk,
öfkesi ile nasıl başa çıkacağını öğrenemez.
Bu konudaki araştırmalar ayrıca aile yapısının da bu konudaki
önemini gösteriyor. Çok çabuk öfkelenen insanların şiddet içeren, sevgisiz,
kaotik, duygusal iletişimin çok zayıf olduğu ailelerden geldiği düşünülüyor.
Saldırganlığı frenlemek için
Öfkelenmek ve diğer insanlardan rahatsızlık duymak her
insanın gün içinde bir çok kereler yaşadığı duygulardır, ancak kimse toplu
taşıma araçlarında kendisini sıkıştırdığı için veya işyerinde eleştirildiği
için öfkelendiği kişiyi dövmeye veya öldürmeye kalkışmaz. Buna engel olan
özdenetimdir. Son araştırmalar özdenetimin egzersiz ile zayıflatılabileceğini
veya güçlendirilebileceğini gösteriyor.
Kriminologlar ve sosyologlar uzun zamandır özdenetimi zayıf
olan insanların fırsat buldukları anda suç işleyebileceklerine dikkat çekiyor.
“Bu bir dürtü” diye konuşan Güney Galler Üniversitesi’nden psikolog Thomas F.
Denson, “Son yaptığımız çalışmalar özdenetim ve saldırganlık arasında çok sıkı
bağlar olduğunu gösteriyor diyor.
Kentucky Üniversitesi’nden C.Nathan DeWall ve Northwestern
Üniversitesi’nden Eli J. Finkel, insanlarda özdenetimi azaltan deneyler
gerçekleştirdiler. Birinde, deneklerin önüne koydukları tabağın içindeki
kurabiyeleri yememelerini tembih ettiler. Bir süre kendilerini frenleyen
deneklerin, daha saldırgan bir tavır ile kurabiyelere saldırdıklarını tespit ettiler.
Deneklerin özdenetimleri bu şekilde zayıflatıldıktan sonra, çevreden gelen
herhangi olumsuz bir geribildirim karşısında daha saldırgan bir tepki
verdikleri izlendi.
Özdenetim güçlendirilebiliyor
Diğer taraftan piyano egzersizleri gibi özdenetimin de
egzersiz yoluyla güçlendirilebileceği fikri kabul görmeye başlandı. Denson,
deneylerinden birinde, deneklerinden genel olarak başat olmayan ellerini iki
hafta boyunca daha sık kullanmalarını istedi. Başka bir deyişle sağ ellerini
kullanan deneklere sol ellerini kullanmalarını söyleyen Denson, “Deneklere
mouse kullanmak, kahve karıştırmak, kapı açmak gibi sorun yaratmayacak işlerde
sol ellerini kullandırdık. Böylece başat ellerini kullanma alışkanlıklarından
vazgeçmek için özdenetimlerini güçlendirmek zorunda kaldılar” diye konuşuyor.
İki hafta sonra özdenetimleri az da olsa güçlenen deneklerin saldırganlık
dürtülerini daha iyi kontrol ettikleri görüldü. Bir diğer deneyde ise aynı
denekler başka bir öğrencinin hakaretlerine -hafif ölçekte- maruz bırakıldılar.
Özdenetimlerini güçlendiren deneklerin hakaretlere çok fazla tepki vermediği
izlendi.
Kaynaklar:
http://www.apa.org/topics/anger/control.aspx
www.bbc.co.uk/.../coping_angermanagement
www.mind.org.uk/.../dealing_with_anger
http://www.sciencedaily.com/articles/a/anger
http://patiencemason.blogspot.com/2012/04/infants-possess-sense-of-justice-how.html