Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı
1.Alışkanlık
Proaktif Ol
İnsanlarda “özbilinç” bulunur. Bu, kendi zihinsel sürecini düşünebilme yeteneğidir. İnsanların
dünyadaki her şeye egemen olmalarının, kuşaktan kuşağa önemli gelişmeler göstermelerinin nedeni
budur. Özbilincimiz, dışarıdan bakıp kendimizi nasıl gördüğümüzü, yani, etkili olmanın en temel
paradigması olan kendi paradigmamızı incelememizi sağlar. Aslında kendimizi nasıl gördüğümüzü
hesaba katmadıkça, diğerlerinin kendilerini ve dünyalarını nasıl gördüklerini, bu konuda neler
hissettiklerini anlayamayız.
Sosyal Ayna: Geçerli olan toplumsal paradigmanın yansıması bizim daha çok koşullandırılma ve
koşullar tarafından şekillendirildiğimizi söylüyor. Aslında insan doğasını açıklayan üç determinizm
(belirleyicilik) kuramı vardır: genetik determinizm, psişik determinizm, çevresel determinizm. Temel
düşünce ise şudur. Bizler belirli bir dürtüye, belirli bir tepki verecek biçimde koşullandırılıyoruz.
Dürtüyle Tepki Arası: Dürtüyle tepki arasında insanın seçme özgürlüğü bulunur. Bu seçme özgürlüğü;
hayal gücünü, özbilinci, vicdanı ve özgür iradeyi kapsar.
Proaktivite’nin Tanımı: İnsan olarak, kendi yaşamlarımızdan sorumlu olduğumuzu ifade eder.
Yaşamlarımız bir koşullandırma ve koşullar işleviyse, bunun nedeni, bilinçli bir kararla ya da ihmal
sonucu kendi denetimimizi bu etkenlere teslim etmeyi seçmiş olmamızdır. Bu tür bir seçim
yaptığımızda reaktif (tepkisel) oluruz. Reaktif insanlar toplumsal çevrelerinden etkilenirler.
İnisiyatifi Ele Almak: Olayların gelişimindeki sorumluluğumuzu kabullenmek anlamına gelir.
İlgi Alanı / Etki Alanı: Kendi proaktivite derecemizi daha iyi kavramak için mükemmel bir yol da,
zaman ve enerjimizin odak noktasına bakmaktır. Hepimiz bir dizi şeyle ilgileniriz, bunları zihinsel ya
da duygusal açıdan bizim için önem taşımayan şeylerden, bir “ilgi alanı” yaratarak ayırabiliriz. İlgi
alanımızın içinde yer alanlara bakarken bazı şeylerin gerçekten denetimimiz dışında olduğunu
görürüz. Diğerleri için ise bir şeyler yapabiliriz. Bu ikincileri daha küçük bir “etki alanı” içine alarak
tanımlayabiliriz.
Proaktif insanlar çabalarının odak noktası olarak etki alanlarını seçerler. Enerjilerinin doğası pozitiftir.
Büyüyen ve mükemmelleşen enerjileri, etki alanını da genişletir. İlgi alanımızın içinde çalıştığımız
sürece, oradaki şeylerin bizi denetlemesine izin veririz. Pozitif bir değişiklik yapmak için gerekli olan
proaktif inisiyatifi ele almamış oluruz.
Dolaysız ve Dolaylı Denetim ile Denetimsizlik: Karşılaştığımız sorunlar şu üç gruptan birine girer:
Dolaysız denetim (kendi davranışlarımızla ilgili sorunlar), dolaylı denetim (başkalarının
davranışlarıyla ilgili sorunlar) ya da denetimsizlik (hiçbir şey yapamayacağımız sorunlar). Proaktif
yaklaşım üç tür sorunun da güncel etki alanımızın içinde çözümlenmesi konusunda ilk adımı sağlar.
Bir sorun ister dolaysız, ister dolaylı ya da denetimsiz olsun çözüme giden ilk adım, alışkanlıklarımızı,
etki yöntemlerimizi, denetim dışı sorunlara bakış açımızı değiştirmektir. Bunların tümü etki alanımızın
içindedir.
“Olsaydı”lar ve “Olabilirim”ler: İlgimizin hangi dairenin içinde olduğuna karar vermenin bir yolu da
olsaydı’larla olabilirim’leri birbirinden ayırt etmektir. İlgi alanı olsaydı’larla doludur, buna karşı etki
alanında olabilirim’ler bulunur. Sorunun dışarıda olduğunu düşünüyorsak, asıl sorun bu düşüncedir.
Böylece dış etkenlere bizi denetleme yetkisini vermiş oluruz. Değişim paradigması “dışarıdan
içeriye”dir. Bizim değişmemiz için önce dışarının değişmesi gerekir. Ancak proaktif yaklaşım “içten
dışa” değişimi savunur. Farklı olmak ve farklı olarak dışarıdaki etkeni olumlu yönde değiştirmeyi
güder.
Değneğin Diğer Ucu: Davranışlarımızı ilkeler yönetir. Bunlarla uyum içinde yaşamak olumlu neticeler
doğurur, bu ilkeleri çiğnemek ise olumsuz sonuçlara neden olur. Herhangi bir duruma vereceğimiz
tepkiyi vermekte özgürüz. Ancak bunu yaparken tepkimizi izleyecek sonucu da kabul etmiş oluruz.
“Bir değneği ucundan tutup kaldırdığımızda, diğer ucunu da kaldırmış oluruz.”
Bir hataya proaktif yaklaşım, hatayı hemen kabul etmek, düzeltmek ve ondan ders almaktır. Bu,
başarısızlığı gerçekten başarıya dönüştürür. Hatalarımızı hemen kabullenip, onları düzeltmek çok
önemlidir. Bunu yaparsak, o bir sonraki an üzerinde hiçbir etkileri olamaz. Biz de tekrar güçleniriz.
Söz Vermek ve Sözüne Bağlı Kalmak: etki alanımızın tam ortasında söz verip vaat etme ve
verdiğimizi sözler bağlı kalma yeteneğimizi yer alır. Sözler verip bağlı kaldıkça, bunlar önemsiz bile
olsa, bir iç dürüstlük sergilemeye başlarız. Bu bize özdenetim bilinciyle birlikte, kendi yaşamımız
konusunda daha fazla sorumluluk yüklenme cesareti ve gücünü verir.
2. Alışkanlık
Sonunu Düşünerek Başla
Kişisel liderlik ilkeleri
“Sonunu düşünerek işe başlama”nın en temel uygulaması; bugüne, yaşamın sonunun bir hayali sahnesi
ya da paradigmasıyla başlamaktır. Bunu, başka her şeyin tartıldığı bir ölçüt ya da değer yargıları haline
sokmaktır. Böylece yaşamın her günü, bir bütün olarak yaşantıyla ilgili uzak görüşe (vizyona) anlamlı
bir katkıda bulunur. Önemli şeyler hakkında yapacaklarımızın gerçekten etkili olması için, sonunu
düşünüp işe öyle başlamalıyız.
“Sonunu düşünerek işe başla”, her şey iki defa yaratılmıştır ilkesine dayanır. İlk ya da zihinsel yaratım
ve ikinci ya da fiziksel yaratım. Bu her şey için geçerlidir. Örneğin bir ev yapımı hakkında, önce evin
taslağı, planı çıkartılır, sonra imar aşamasına geçilir. Sonunu düşünerek işe başlama derecesi, başarılı
bir iş yaratıp yaratılmayacağını belirler. İki yaratım ilkesini anlar ve her ikisinin sorumluluğunu da
üstlenirsek, etki alanı içinde hareket eder ve bu alanın sınırlarını genişletiriz.
Kişisel yaşantımızda özbilincimizi geliştiremez ve ilk yaratımların sorumluluğunu üstlenemezsek, bu
ihmalimiz yüzünden Etki Alanımızın dışındaki diğer insanlara ve koşullara, yaşantımızın önemli bir
bölümünü biçimlendirme yetkisini vermiş oluruz. Bizler ya kendi proaktif modelimizin ikinci yaratımı
ya da başkalarının programların, koşullarının ya da eski alışkanlıkların ikinci yaratımı oluruz.
Liderlik ve Yönetim; İki Yaratım: 2. Alışkanlığın temelinde kişisel liderlik ilkeleri vardır. Bu,
liderliğin ilk yaratım olduğu anlamına gelir. Liderlik, yöneticilik değildir. Yöneticilik ikinci
yaratımdır. Yöneticilik işleri doğru dürüst yapmaktır. Liderlik ise doğru olanı yapmaktır.
Yeni Senaryo: Kendinizin Birinci Yaratıcısı Olmak: Daha önce de açıklandığı gibi, proaktivite,
insanlar özgü bir yeti olan özbilince dayanır. Buna ek olarak, proaktivitemizi genişletmemizi ve
yaşamımızda liderlik yapmamızı sağlayan, yine insanlara özgü iki eşsiz yeti ise hayal gücü ve
vicdandır. Hayal gücümüzden yararlanarak en derin değerlerimize ve bu değerlere anlam kazandıran
doğru ilkelere uyan daha etkili yeni senaryolar üretmek bizim sorumluluğumuzdur. Ayrıca vicdan
sahibi olduğumuz için uyguladığımız senaryoların uyumsuzluğunu fark edip değişim yaratabiliriz.
Kişisel Misyon Bildirimi: Sonunu düşünerek işe başlamayla ilgili en etkili yol, bir kişisel misyon
bildirimi, felsefesi ya da inancı geliştirmektir. Burada odak noktası, ne olmak istediğiniz (karakter) ve
ne yapmak istediğiniz (katkı ve başarılar) ile olmanın ve yapmanın temelindeki değerler ya da
ilkelerdir.
Kişisel bir misyon bildirimi yazmak için, en temel paradigmalarımızı kapsayan Etki Alanımızın
merkez noktasından, dünyaya bakış açımızı oluşturan o mercekten bakmamız gerekir. Yaşantımızın
merkezindeki herhangi bir şey, güvenlik, rehberlik, bilgelik ve gücümüzün kaynağını oluşturur. Bu
dört etken; yani güvenlik, rehberlik, bilgelik ve güç birbirlerine bağımlıdır. Bu dört etken bir arada
bulunduğu, birbirini canlandırdığı ve uyum sağladığı zaman soylu bir kişiliğin, dengeli bir karakterin,
mükemmel bir şekilde bütünleşmiş bir insanın müthiş gücünü yaratır.
Alternatif Merkezler: Hereksin bir merkezi vardır, ama genelde bunun tam olarak farkında olmayız.
İnsanların sahip oldukları tipik merkezler ise şunlardır: Eş-merkezlilik, Aile-merkezlilik, Para-
merkezlilik, Mülkiyet-merkezlilik, Zevk-merkezlilik, Dost/Düşman-merkezlilik, Din-merkezlilik,
Ben-merkezlilik
Bir İlke Merkezi: Yaşamımızın merkezini doğru ilkeler üstüne oturtursak, yaşamı destekleyen dört
etkenin gelişmesi için sağlam bir temel de yaratmış oluruz. Yaşamın merkezine, zaman aşımına
uğramayan, değişmeyen ilkeleri yerleştirirsek, etkili
Yaşamın temel paradigmasını yaratmış oluruz. Bu merkez diğer merkezlerin tümünü bir perspektife
yerleştirir.
Beynin Tamamını Kullanmak: Temelde sol yarım küre daha çok mantık ve konuşmayla ilgilenir. Sağ
yarım kürenin ise sezgileri güçlüdür ve yaratıcı olan da odur. Sol analizciyken sağ sentezcidir. Beynin
egemenliği kuramını bir model olarak kullanırsak, yaratım gücü olan sağ beynimizin, ilk yaratımızın
niteliğini de etkileyeceği açıklık kazanır. Sağ beynimizin kapasitesinden ne kadar yararlanırsak, hayal
etme, sentez yapma ve zamanı ve mevcut koşulları aşabilme, ne olmak ve ne yapmak istediğimizle
ilgili üç boyutlu bir resim yaratabilme gücümüz de o kadar artacaktır. Bunun yöntemleri ise “görüş
açısını genişletmek” ve “gözünüzde canlandırma ve onaylama”dır.
Rolleri ve Hedefleri Tanımlamak: Herkes yaşamında bir sürü rol üstlenir; değişik alanların ve
yeteneklerin sorumluluğunu alır üstüne. Misyon bildiriminin kişinin yaşamındaki önemli roller göz
önünde tutularak yazılması kişiye denge ve uyum sağlar. Roller teker teker belirginleşir. Bunlar sık sık
gözden geçirilir. Böylece kişi kendini bir role kaptırıp yaşamındaki aynı derecede hatta daha önemli
rolleri unutmaz. Roller ve hedefler kişisel misyonu yapılandırıp düzenli bir biçimde yönlendirir.
Kişisel misyon bildirimleri, aileler ve kurumlar için de hazırlanabilir.
3. Alışkanlık
Önemli İşlere Öncelik Ver
3. Alışkanlık, 1. ve 2. Alışkanlıkların kişisel meyvesi, pratikte gerçekleşmesidir. 1.Alışkanlık, “yaratıcı
sensin,yönetim sende” der. Bunun temelinde insanlara özgü doğuştan gelen dört özel yeti bulunur:
Hayal gücü, vicdan, özgür irade ve özbilinç. 2.Alışkanlık, ilk ya da zihinsel yaratımdır. Temelinde ise
hayal gücü, yani gözümüzün önüne getirebilme, birikimi sezebilme, şu anda gözlerimizle
göremediğimiz şeyi beynimizde yaratabilme yetisi; ve vicdan, yani kendi benzersizliğimizi fark
edebilme ve bunu büyük bir mutlulukla gerçekleştirebileceğimiz kişisel, ahlaksal ve dürüstlükle ilgili
rehberlikleri ayırt edebilme yetisi bulunur. O halde 3. Alışkanlık, ikinci yani fiziksel yaratımdır. 1. ve
2. Alışkanlıkların gerçekleşmesi, harekete geçmesi ve doğal olarak ortaya çıkmasıdır. Özgür iradenin,
merkeze ilkelerin yerleştirilmesi için kullanılmasıdır. Bunu gece gündüz, her an yapmaktır.Özgür
irade, etkili özyönetimi tam anlamıyla olası kılar. Bu; karar verme, seçim yapma ve bunlara uygun
davranabilmektir.
Etkili yönetim, önemli işler öncelik vermektir. Önemli işlerin neler olduğuna liderler karar verir. Ama
bunların günbegün öncelikli olarak gerçekleşmesini sağlayan yöneticilerdir. Yönetim disiplindir,
kararları uygulamaktır. Kendinizi etkili bir biçimde yönetebiliyorsanız, disiplin de içinizden gelir.
II. Kare: Bir etkinliği tanımlayan iki etken aciliyet ve önemdir. Aciliyet bir şeyle hemen ilgilenilmesi
gerektiğini açıklar. Diğer taraftan önemliliğin sonuçlarla ilgisi vardır. Bir şey önemliyse, görevinize,
değerlerinize, öncelikli hedeflerinize katkıda bulunur. Önemli konulara tepki gösteririz. Acil olmayan
önemli işler daha fazla inisiyatif, daha fazla proaktivite gerektirir.
Bir zaman tablosu oluşturarak işleri, önemli-önemsiz, acil-acil olmayan şeklinde bölebiliriz. Buna göre
acil-önemli işler 1.kareye, acil olmayan-önemi işler 2.kareye, acil-önemsiz işler 3.kareye, acil
olmayan-önemsiz işler ise 4. kareye dahil edilebilir. 2. kare kişisel yönetimin kalbidir. İlişkileri
geliştirmek, kişisel misyon bildirimi yazmak, uzun vadeli planlar yapmak, alıştırmalar, önleyici bakım,
hazırlık yapılması gerektiğini bildiğimiz ama acil olmadıkları için nedense ender olarak ilgilendiğimiz
konuları içerir.
2. kare için gereken zaman başlangıçta 3. ve 4. kareden alınmalıdır. Bunun için de bazı etkinliklere ve
acil olan sorunlara hayır demeyi öğrenmek gerekir.
2.kare yönetiminin amacı, yaşamlarımızı etkili bir biçime yönlendirmektir. Bunu , bir ilke
merkezinden ve kişisel misyonumuzu bilerek yapmamızı sağlar. 2. karede işleri örgütleyen birinin, altı
ölçütle tanışması gerekir. Bunlar: tutarlılık, denge, 2.kare odağı, insan boyutu, esneklik ve taşınırlıktır.
2. kare etkinliklerinin düzenlenmesi dört temel etkinliği içerir. Bunlar: Rolleri tanımlama, hedef
seçme, programlama, gündelik uyumdur.
Yetki Vermek: Ü ve ÜY’yi Arttırmak: bütün yaptıklarımızı, zamana ya da insanlara yetki vererek
başarırız. Zamana yetki veriyorsak verimliliği, başka kişilere yetki veriyorsak da etkili olmayı
düşünüyoruz demektir. Temelde iki yetki verme yöntemi vardır. “Emireri yetkisi vermek” ve
“kaptanlık yetkisi vermek”. Emireri yetkisi “şuraya git, şunu yap, bunu getir vs.” tipinde
yetkilendirmektir.
Kaptanlık yetkisi vermek ise beş alandaki beklentiler bakımından peşinen karşılıklı anlayış ve bağlılığı
gerektirir: İstenilen sonuçlar, kılavuzlar, kaynaklar, hesap verme sorumluluğu, sonuçlar.
Yetkilerin etkili bir biçimde devri, belki de etkili yöneticiliğin en iyi belirtisidir. Çünkü bu hem kişisel
hem de kurumsal gelişimin temelini oluşturur.
Üçüncü Bölüm
GENEL ZAFER
Karşılıklı Bağımlılık Paradigmaları
Duygusal Banka Hesabı: Bir ilişki içindeki güven oranını belirleyen bir benzetmedir. Bu, başka bir
insanın yanında kendinizi emniyette hissetmenizdir. Güven hesabı kabarık olduğu zaman, iletişim
rahat, çabuk ve etkili olur.
Duygusal banka hesabını oluşturan altı önemli yatırım önerilmektedir. Bunlar: Kişiyi anlamak, küçük
şeylerle ilgilenmek, verilen sözleri tutmak, beklentileri belirginleştirmek, kişisel bütünlük (dürüstlük),
hesaptan çektiğiniz zaman özür dilemek.
4. Alışkanlık
Kazan/Kazan Diye Düşün
İnsan Etkileşimiyle İlgili Altı Paradigma: Kazan/kazan bir teknik değildir. Bu, insanlar arasındaki
etkileşimle ilgili bütüncül bir felsefedir. Aslında insanların birbirleriyle olan ilişkilerinin altı
paradigmasından biridir. Diğer paradigmalar şunlardır: Kazan/Kaybet, Kaybet/Kazan, Kaybet/Kaybet,
Kazan, Kazan/Kazan ya da Anlaşma Yok.
Kazan/Kazan, anlaşma ya da çözümlerin karşılıklı yarar ve hoşnutluk sağlaması anlamına gelir.
Liderlik tarzı bakımından Kazan/Kaybet, otoriter bir yaklaşımdır, bu paradigmaya sahip insanla,
istediklerini elde etmek için konum,güç, kimlik, varlık ya da kişiliklerden yararlanırlar. Pazarlıklarda
Kaybet/Kazan, teslim olma, boyun eğme ya da vazgeçme gibi görünür. Liderlik tarzında ise bu fazla
hoşgörü, gevşeklik demektir. İki Kazan/Kaybet tipi bir araya geldiğinde sonuç Kaybet/Kaybet olur.
Kazan zihniyetli bir insan her şeye kendi çıkarları açısından bakar. Başkalarını da kendi başlarının
çaresine bakmaya bırakır. Anlaşma Yok ise temelde şu anlama gelir: İkimizin de işine yarayacak bir
çözüm bulamıyorsak, anlaşma yapmamak konusunda dostça anlaşırız.
Bu paradigmalar arasında en etkili yöntemler Kazan/Kazan ve Anlaşma Yok’tur. Bu yöntemler
kişilere duygusal özgürlük sağlar.
Kazan/Kazan’ın Beş Boyutu: Karakter: karakter Kazan/Kazanın temelidir ve geride kalan her şey bu
temelin üstüne kurulur. Kazan/Kazan paradigması için gerekli üç karakter özelliği vardır: dürüstlük,
olgunluk, bolluk zihniyeti (yani her şeyden herkes için yeterince olduğu paradigması)
İlişkiler: Karakter temelinin üzerine Kazan/Kazan ilişkilerini kurar ve onları sürdürürüz.
Anlaşmalar: İlişkilerden, Kazan/Kazan’ı tanımlayan ve yönlendiren anlaşmalar doğar. Kazan/kazan
anlaşmasında beş unsur açıkça belirtilir: amaçlar, kurallar, kaynaklar, sorumluluk, sonuçlar.
Kazan/Kazan performans anlaşmalarını yaratmak için yaşamsal paradigma değişimleri gerekir. Odak
noktası sonuçlardır, yöntemler değil. Bu anlaşmalarda neticeler, baştaki kimsenin keyfi bir biçimde
verdiği ödül ya da ceza olmaktan çıkar. Performansın doğal bir sonucu halini alır. Temelde yöneticiler
ya da anne ve babalar tarafından denetlenebilecek dört tür netice (ödüller ve cezalar) vardır. Bunlar:
Maddi neticeler, manevi neticeler, fırsat ve sorumluluk.
Sistemler: Kazan/Kazan ancak sistemlerin kendisini desteklediği bir kurum içinde yaşayabilir.
Kazan/Kazan görüşmesi yapıp, Kazan/Kaybet’i ödüllendirirseniz, başarısızlığa uğrayan bir program
kalır elinizde. Kazan/Kazan’ın etkili olması için sistemlerin onu desteklemesi gerekir. Eğitim sistemi,
planlama sistemi, iletişim sistemi, bütçe sistemi, bilgilendirme sistemi, ücret sistemi; bunların
tümünün Kazan/Kazan ilkesi temeline dayandırılması gerekir.
Süreçler: Sonuçlara ulaşmak için dört aşamalı bir süreçten geçilmesi önerilir.
5. Alışkanlık
Önce Anlamaya Sonra Anlaşılmaya Çalış
İnsanlar arası iletişim alışkanlığında gerçekten etkili olmak istiyorsanız, bunu sadece teknikle
başaramazsınız. Açık yüreklilik ve güven sağlayan bir karakter temeli üzerine, empatiyle dinleme
becerisini yerleştirmelisiniz. Yürekler arası alışverişi sağlamak için de duygusal banka hesapları
yaratmalısınız.
Empatiyle Dinlemek: “Önce anlamaya çalış” ilkesi çok esaslı bir paradigma değişimi gerektirir.
Genellikle, önce anlaşılmak isteriz. Çoğu insan karşısındakini anlamak değil, yanıtlamak amacıyla
dinler. Çoğumuz, kendi özyaşam öykümüzle ve haklı olduğumuz düşüncesiyle dolu oluruz. Empatiyle
dinlemekten kastedilen, anlama niyetiyle dinlemektir. Empatiyle dinlemenin özü, karşınızdakiyle aynı
fikirde olmanız değildir. Onu tam anlamıyla, derinlemesine, hem duygusal, hem de zihinsel açıdan
anlamanızdır. Doğru yargıya varmanın anahtarı anlayıştır. Önyargılı bir insan hiçbir zaman tam olarak
anlayamaz.. önce anlamaya çalışmak, yaşamın bütün alanlarında belirgin olan doğru, geniş kapsamlı,
ortak paydalı bir ilkedir. Ama en güçlü olduğu alan, insanlar arası ilişkilerdir.
Dört Otobiyografik Karşılık: Otobiyografik tarzda dinlediğimiz için, şu dört karşılıktan birini seçme
eğilimimiz vardır. “Değerlendiririz”, ya kabul ederiz ya da etmeyiz. “Sondaj” (yoklama) yaparız,kendi
değer ölçülerimize göre sorular sorarız. “Öneririz”, kendi deneyimlerimize dayanarak fikir veririz. Ya
da “yorumlarız”, insanları kavramaya, onların amaç ve davranışlarını, kendi amaç ve davranışlarımıza
göre açıklamaya çalışırız. Verdiğimiz bu karşılıklar doğaldır. Yaşamımız bunların modelleri etrafında
döner.
Saf bir istek, kişiye özgü bir karakter ve pozitif duygusal banka hesabı ile empatiyle dinleme becerisini
geliştirmedikçe bir başkasının içine giremez, dünyaya onun gözleriyle bakamazsınız. Bu beceri; yani,
empatiyle dinleme dört gelişme evresini içerir. Bunlardan birincisi ve en az etkili olanı içeriği taklit
etmektir. İkinci evre ise, içeriği başka bir şekilde ifade etmektir. Üçüncü evre sağ beyninizi devreye
sokar, duyguyu yansıtırsınız. Dördüncü evreyle empatiyle dinlemeye geçilir.
Sonra Anlaşılmaya Çalışın: Olgunluğu cesaret ve saygı arasındaki denge olarak tanımlamıştık.
Anlamaya çalışmak saygı, anlaşılma isteği ise cesaret ister. Kazan/Kazan , her ikisinin de yüksek
dereceye ulaşmasını gerektirir. Bu nedenle, karşılıklı bağımlılık durumlarında anlaşılmak bizim için
önemlidir. Fikirlerinizi açık seçik, belirgin bir biçimde ve en önemlisi karşınızdakilerin
paradigmalarıyla kaygılarını derinlemesine anladığınızı göstererek sunduğunuz zaman,
düşüncelerinizin inanılırlık derecesini de önemli ölçüde arttırmış olursunuz. 5. Alışkanlık,
açıklamalarınızda size daha büyük bir isabet, daha büyük bir dürüstlük sağlar.
5. Alışkanlık güçlüdür, çünkü etki alanınızın tam ortasındadır. Karşılıklı bağımlı durumlarla ilgili pek
çok etken ilgi alanınızın içindedir. Enerjinizi onun üstünde yoğunlaştırırsanız hem gücünüzü tüketir ve
hem de pek az olumlu sonuç alırsınız. Ama her şeyden önce anlamaya çalışabilirsiniz. Bu sizin
denetiminizi altında olan bir şeydir. Bunu yaparken odak noktası olarak etki alanınızı seçerken
başkalarını gerçekten iyi anlarsınız.
6. Alışkanlık
Sinerji Yarat
Sinerji, ilke merkezli liderliğin özüdür. Bir katalizör görevi yapar birleştirir ve insanların içindeki en
büyük güçleri açığa çıkarır. Sinerji en basit tanımıyla, bir bütünün parçalarının toplamından daha
büyük olması demektir. Parçaların birbiriyle olan ilişkisinin, kendiliğinden ve kendi başına bütünün
bir parçası olması demektir. Sinerjinin özü farklılıklara değer vermektir. Onlara saygı göstermek,
güçlü yanları üzerine inşa etmek ve zayıf yanlarını telafi etmektir.
Sinerjik İletişim: Sinerjiyle iletişim kurduğunuz zaman zihninizi ve yüreğinizi yeni olanaklara ve yeni
seçeneklere açmış olursunuz. Sinerjik iletişimi başlattığınız zaman bunun nasıl gelişeceğini, sonunun
nasıl olacağını bilemezsiniz. Ama için için hem heyecan duyar, hem güven besler, hem de kendinizi
serüvene atılıyormuş gibi hissedersiniz.Her şeye şuna inanarak başlarsınız: İki taraf da daha fazla
anlayışlı olacaktır. Karşılıklı öğrenme ve sezgi bir ivme yaratacak ve bu da sizi gittikçe daha fazla
anlayışa, öğrenmeye ve gelişmeye götürecektir. Sinerjik iletişim yüksek güven ve yüksek işbirliği
oluşan ortamlarda meydana gelir. Bu tip iletişimde 1+1, 2 den daha fazlaya eşit olur. Sinerji için
uygun ortam bunlarla beraber tabi ki , dolgun banka hesabı, Kazan/Kazan düşüncesi ve önce anlamaya
çalışma unsurlarının bir araya gelmesi ile oluşur.
Güvenleri olmayan insanlar bütün gerçeklerin kendi paradigmalarına uyması gerektiğini düşünürler.
Başkalarını kendilerine benzetmeye çalışırlar. Aynı olmak, bir olmak değildir. Tekdüze, tek biçim
olmak, birlik olmak anlamına gelmez. Birlik olmak birbirini tamamlamak demektir.
Karşılıklı bağımlı bir durumda sinerji, gelişim ve değişime karşı çalışan negatif kuvvetlerle savaşırken
özellikle güçlüdür. Sosyolog Kurt Levin bir “kuvvet alanı analizi” modeli geliştirmiştir. Buna göre
mevcut bir performans vewya varoluş düzeyi, yukarıya doğru hareketi teşvik edici itici kuvvetlerle,
bunu önlemeye çalışan engelleyici kuvvetlerin arasındaki bir denge durumudur. İtici kuvvetler genelde pozitif, akılcı, mantıklı, ekonomiktir. Karşısındaki engeller ise çoğu zaman negatif, duygusal,
mantıksızdır. Ancak işin içine sinerjiyi katığımızda engelleyici kuvvetler geri çevrilerek itici
kuvvetlere eklenir. Sonunda insanlar, bunun kendi sorunları olduğunu düşünüp genellikle çözümünün
önemli bir parçası halini alırlar.
7. Alışkanlık
Baltayı Bile
Dengeli Bir Biçimde Kendini Yenileme İlkeleri
Yenilemenin Dört Boyutu: 7. Alışkanlık, kişisel ÜY’dir. Bu en değerli varlığınızı yani kendinizi
korumak ve geliştirmektir. Doğanızın dört boyutunu –fiziksel,ruhsal,zihinsel,sosyal/duygusal-
yenilemektir.
Fiziksel boyut: Fiziksel boyut, fiziksel bedenimizin etkili bir biçimde bakımıyla ilgilidir; dogru besin
almak, yeteri kadar dinlenip gevşemek ve düzenli olarak egzersiz yapmak.İyi bir çalışma programı
vücuda üç bakımdan yararlı olacaktır: dayanıklılık, esneklik, kuvvet
Ruhsal boyut: Ruhsal boyut sizin özünüz, merkeziniz, kendi değer sisteminize olan bağlılığınızdır. Bu
yaşamın özel, son derece önemli bir yanıdır. Size ilham veren, yücelten, sizi tüm insanlığın kalıcı
gerçeklerine bağlayan kaynaklardan yararlanır. İnsanlar bunu farklı biçimlerde yapar. Okumak,
yazmak, meditasyon vs.
Zihinsel boyut: Zihinsel gelişimimizle çalışma disiplinimizin büyük bir bölümünü resmi eğitim sağlar.
Bazen bu, okulun ya da sistemli çalışma programlarının sağladığı dış disiplini içerir,ama çoğu zaman
buna gerek yoktur. Proaktif insanlar kendilerini eğitmek için pek çok yol bulabilirler.
Sosyal/Duygusal boyut: kişisel güvenliğimizin kaynağı içimizdeyse genel zafer alışkanlıklarını
uygulayacak gücü de buluruz. İç güvenliğimizin kaynağı bizim içimizdedir, içimizden doğar.
Yüreğimizle zihnimizin derinliklerindeki isabetli paradigmalar ve doğru ilkelerden, içimizle dışımızın
uyum halinde olmasından çıkar.
Başkasının Senaryosunu Yazmak: Birçok kişi sosyal aynanın bir işlevidir. Senaryoları çevrelerindeki
kişilerin fikirleri, algılamaları ve paradigmaları tarafından hazırlanmıştır. Başkalarının duygusal banka
hesaplarına yapabileceğimiz yatırım o kadar çoktur ki. İnsanların görülmeyen potansiyellerini
görebilmek için ne kadar çok bakarsak, belleğimiz yerine hayal gücümüzü de o kadar çok kullanırız.
Böylece kişilere kendi senaryolarını yazmalarında yardım ederiz.
Yenilemede Denge: Yenilenmek bütün boyutlarda önemli olsa da, ancak dört boyutun hepsiyle
akıllıca ve dengeli bir biçimde ilgilendiğimiz zaman çok etkili olur. Bu alanlardan birini ihmal etmek
geri kalanlara da olumsuz etki yapar. İhmal edilen bir boyut negatif kuvvet alanı direnci yaratır. Bu da
etkili olmaya ve gelişmeye karşı koyar.
alıntı:Stephen Covey/Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı Kitabı
Hiç yorum yok