Türk Usulü İkna
Birini ikna etmenin ilk yolunun kendini ikna etmek
olduğunu cezaevinde öğrendim. 1500 kişiye yaptığım koçluk ve eğitimler sonunda
suç işleyenlerin kendilerini suçlu olmadıklarına, bunun yapılması gerektiğine
inandıklarını gözlerinden okudum. Bu bir bilinçaltı ikna çalışmasıydı.
Depo o kadar haklılık ve sosyal kanıt
içeren veri ile dolduruyor ki bu da önce kendini sonra başkalarını ikna etmeye
yetiyordu. İkna kötü bir kavram mı? İkna, inançları, tutumları, niyetleri veya
davranışları değiştirmeye yönelik iletişim sürecidir. İkna girişimi bilinç ve
bilinçaltına yönelik sözel ve sözel olmayan mesajların kullanımıdır. İnanılır
olmanın ikna etmenin yolu sürekli yaptığımız eylemlerin kendi lehimize
olmamasıdır. Kazan kazan felsefesi olduğu sürece ikna psikolojisini
yönetebilirsiniz. İknada bir hazırlık süreci vardır. Kendinizi fiziksel,
zihinsel, ruhsal ve sosyal hazırlamanız gerekir. İknada koçluk bakışı çok işe
yarar. Empati özelliğiniz çok gelişmiş olmalıdır. Karşınızdaki kişinin ne
istediğini doğru anlamanız gerekir. Onun dilini ve beden uyumunu kullanmanız
gerekir. Mental olarak hazırlanmanız gerekir.
Karşınızdaki kişinin o anki durumunu alabilmek için
zihinsel hazırlık gerekir. İnsanlar ne
ile ikna olur? Kaybetme korkusu ve kazanma arzusu insanların sıcak düğmeleridir.
Tabi ki başka sıcak düğmeleri vardır. Bunları keşfetmeniz gerekir. İkna için
kişilik tipini iyi tanımanız gerekir. İkna edeceğiniz konuya ne kadar
inanırsanız o kadar etkili heyecan transferi yaparsınız. Tutkularınızı
bedeniniz, zihniniz, ruhunuz dışa yansıtırsınız. O nedenle iknanın ön
hazırlığını oldukça ciddiye almak gerekir. İşin % 50’lik bölümü hazırlık
bölümüdür. İşte Türkler bu hazırlık bölümüne yeterli zaman ve önemi
göstermezler. Hemen başlamak isterler. Sonra işler yeterince yolunda gitmeyince
suçlu aramaya başlarlar. İkna iletişimi için hazırlık bölümünü beyninizde
defalarca oynayın. Size gelecek soru ve hamleleri yüzlerce kez çözmüş olun.
Sürpriz kalmasın. İkna sürecinde öz değerlerimiz ile ret edilme korkusu sürekli
çatışır. Bu iki değer ters orantılıdır. İşte bu noktada bilinç ve bilinçaltını
açmak gerekir. Bilinç tanımlar, karşılaştırır, karar verir ve analiz eder.
Bilinçaltı depolar ve geri verir. Kendinizi nasıl algıladınızsa bilinçaltı öyle
depolar ve geri verir. Önce kendi değerimizin farkına varmalı ve %98 lik bir
okyanus olan bilinçaltımızın deposuna kaliteli olduğumuz mesajını iletmeliyiz.
Doğru mesaj iletirsek bunu öz değerimizin farkına varmada kullanırız. O zaman
başkalarını çok daha kolay ikna edecek güce sahip oluruz. Öz değer kendini
nasıl hissettiğin öz imaj kendini nasıl düşündüğündür. Biri duygularla diğeri
mantıkla ilişkilidir. İkna sürecinde ret
edilme korkusunu yenmenin en iyi yolu; ret edilmeyi kişisel algılamamaktır. Ret
edilen siz değilsiniz. O an, o olay. Bu nedenle ret edilmeyi içselleştirmemek
gerekiyor. Bu gün istediğiniz olmadığında bu başka zaman olmayacak anlamı
taşımıyor. Ret edilmeyi kalbinize aldığınızda kendinizi kötü hissetmeniz
kaçınılmazdır.
Size denilen her hayır kelimesini kalbinize yollamayın orada
taşımanız zor olur. Yükünüzü hafifletin.
İkna sürecinde başkası olmayın, oynamayın, rol yapmayın. Kendiniz olun.
Neyseniz o olun. Yoksa yakalanırsınız. İkna ederken sol ve sağ beyne aynı anda
çapraz sorular sorun. Duygu ve mantık yoğunluğu yaşatın. His sorularını
analitik sorular ile besleyin. İkna % 100 duygusal bir olaydır. Analitik
düşünen insanlar kendilerini mutlu etmek yani duyguda haklı çıkmak için mantığı
kullanırlar. O nedenle mantık ve duygu sorularını aynı anda kullanmalısınız.
Karşınızdaki kişiyi konuya dâhil edin, kelimeler ile kelimeler altındaki
gerçekleri keşfedin. Görünen ihtiyacının arkasındaki ihtiyacı belirleyin.
Türkler sorunların çözülmesinden daha çok anlaşılmak isterler. İknadan önceki
son duraktır anlamak. Gerçekten anlamak ve anlaşılır olmak ikna yolculuğunun
zirvesidir. Kısacası ikna yaşamın her anında bizimle olan bir iletişim
sürecidir. Bunu doğru kullanan kişiler takipçilerini artıran liderlerdir.
İşlerini doğru yapabilen kişilerdir. Bunu iyi yönetmek için belirli tekniklerinin
yanı sıra iyi bir dinleyici, sırdaş, dil sihirbazı, tutkulu bir partner olmak
gereklidir. İkna bir iletişim süreci ve
duygusal bir olaydır. Türkler duygularını dopdolu yaşayan bir toplumdur.
Türkler genetik kodları, davranışları, değerleri, inançları, beklentileri ve
duyguları diğer kültürdeki insanlarla farklılık gösterir. Türk insanının ikna
ve iletişim kanallarındaki farklı bakış açılarını bulacaksınız. Bu kitabı okurken genelleme ve en tehlikesine
düşmek istemem. Her insan ayrı dünyadır, her insan keşfedilmeyi bekleyen bir
hazinedir. O nedenle her ikna süreci emek, odaklanma, empati, detay ister. Türkleri gözlemlemek ve öğrenmek
gerekir.
Neye heyecanlanır? Nasıl karar verir? Nasıl vazgeçer?
Neden etkilenir? Neyi modeller? Sürekli
sorular sorup, gözlemler yapmak gerekir. Türkler için Atın ehlileştirilmesi ile
facebook’un kullanılma şekli arasında bağlantı kurmak gerekir. Üç kıtada hükümranlık kurmuş atalardan eve
kapanıp kendini sadece facebook ile ifade eden bir topluma nasıl gelindiğini
iyi analiz etmemiz gerekir. İfade
şekilleri, paylaşımlar, yalnızlıklar, dostluklar hepsini okumalıyız. Türklerin sıcak düğmeleri, hassasiyetleri,
anlayışları kısacası Türk insanı ile ilişki yönetimini birlikte sorgulayacağız.
Bunları yapabilmek için önce kendinizle netleşmeye var mısınız?
İKNA ODASI
Sevgili Dost Kimsin? Kendinle tanışmaya, yüzleşmeye,
sorgulamaya var mısın? Kimsin sorusuna
derinleştiğin an başlayacak kendinle tanışman.
Haydi, var mısın? Belki bu sorular üzerinde günlerce çalışmalı 500 sayfa
not hazırlamanız gerekebilir.
TANI
KENDİNİ
Kendinizi
İkna edin
Türkleri ikna etmek istiyorsanız hiçbir boşluk bırakmadan
kendinizi ikna edin. Türklerin müthiş gelişmiş önsezileri vardır. Size şüphe
ile yaklaşırlarsa bunu aldatma olarak algılarlar. Bu size karşı sürekli ön
yargı üretmelerini sağlar. Bu süreçte iletişim kanallarını kapatırlar. O
nedenle doğal olun rol yaparsanız kaybederseniz. Kendinizi ikna ettiğinizde
büyüleyici ikna yeteneklerinizi herkes hissedecektir. İkna hızınıza ve kalitenize
bir süre sonra siz de inanamayacaksınız. Yapmanız gereken ikna etmek
istediğiniz konuda kendinizi % 100 ikna etmektir. İkna sürecinde kendinizi
gerçekten ikna ederseniz bu beden dilinize, ses tonunuza, duruşunuza
yansıyacaktır. Sizdeki heyecan karşınızdakine geçecektir. Örneğin bir firmada
çalışmak ve iş görüşmesinde seçilmek mi istiyorsunuz? Dünyada son firma kalmış
ve sizin geleceğiniz buna bağlıymışçasına tutkuyla, aşkla bu işi istediğinizi
hissedin. Bu sizi heyecanlandıracak ve
büyük baskı mı oluşturacak? Heyecan duyulmaya hiçbir iş başarılamaz. Türkler
heyecansız, beklentisi olmayan insanlar yerine heyecanlı insanları tercih ederler.
Şirketler emekliliğini bekleyen insan yığını ile dolu. Her şirket sabah işine
aşkla gelecek heyecanlı yetenek avında. Sizde heyecanlanın. Şimdi düşünün bir
şirketin sahibi, insan kaynakları yöneticisisiniz bir kişi iş görüşmesine
geldi. Bu iş olmazsa yarın başkasına bakarım bakışını hissediyorsunuz işe alır
mısınız? Böyle olduğunda heyecan seviyesi ikna için yetersiz olacaktır. İkna
mesajınız bu işi gerçekten çok istiyorum olmalı. Bunu oynayarak
başaramazsınız. Odaklanın, hissedin,
empati yapın. Karşınızdakinin yerine kendinizi koyarak düşünün. Ne istiyor?
Fayda ne sorularına cevap bulun. İknada
Türk insanının kalbini kazanın. Mantıksal değerlendirmeler, analitik bakışlar
sadece duyguları haklı çıkartmak için kullanılır. Mühendis zekâsı ile tüm
olaylarda sebep sonuç bağlantısı kuranların aradığı duygu güvende olmaktır.
Kendinizi ikna ederken sizi motive eden duyguya ulaşın. Ne düşündüğünüzden daha
çok ne hissediyorsunuz bunu bulmalısınız.
Kendinizi ikna ederken beyninizdeki kareleri görün, sesleri duyun,
isteklerinizi dokunur hale getirin. Kendinizi ikna ettiğinizde itirazlar sizi
rahatsız etmez. Davranışlarınızı pasif ya da saldırgan tepkiler olarak
iletmesiniz. Mazeretlere odaklanmaz sonuca odaklanırsınız. Kendinizi ikna ettiğinizde çok daha sabırlı
olursunuz. En önemlisi kendinizi kazanmış hissederseniz. O nedenle başkalarını ikna etmeden önce
kendimizi ikna etmenin önemi üzerine odaklanalım. İknayı bir satranç oyununa benzetebilirsiniz.
Hiç taş kaybetmeden sürekli rakiplerinizi yendiğinizi düşünün. Kim sizinle
satranç oynamaktan keyif alır. O zaman ikna iletişiminde küçük kayıpları göze
almalısınız. Taş kaybetmekten korkarsanız satranç oynama şansınız olmaz. Evet;
oynamazsanız kesinlikle kaybetme riskiniz yoktur. Kazanma şansınız da olmaz.
İkna için iletişime geçin. Kazanma arzusu ile odaklanın kaybetme korkusu ile
değil. Türkler ile ikna iletişimindeyseniz kazanmalarına izin verin. Birlikte
kazanma yollarını keşfedin. Kazan, kazan Türklerde kazandırdıkça oyun devam
eder anlamındadır. Bir hikâyecik paylaşmak isterim. Kuaför zengin müşterisini
eğlendirmek için sokakta oynayan saf görünümlü çocuğu içeri çağırır ve müşterisine
bak bu çocuk ne kadar salak izle der.
Bir eline 50 TL diğer elinde 5 TL vardır. Çocuğa sorar hangisi
istersin? Çocuk sessizce 5 TL’yi alır ve
çıkar. Kuaför müşterisine döner bak gördüm mü ne kadar salak 5 TL’yi aldı diye
kahkahayı basar. Müşteri bu davranış karşısında meraklanır ve çocuğun yanına
gider. Sorar neden büyük parayı almadın?
Çocuk gülerek cevap verir. Amca biz bu oyunu her zaman oynuyoruz. 50 TL’yi alırsam oyun biterdi der.
Haklı olduğunuzda
kendinizi gerçekten ikna ettiğinizde büyüleyici başarılar elde edeceksiniz.
Yaptığınızın doğru ve yapılması gerektiğinizi düşündüğünüz an beyniniz
hizmetinize girecektir. Vicdanınız olaylara daha farklı bakacaktır. Kendinizi ikna ettiğiniz an kendinize ve
başkalarına güven oluşturacaksınız. O nedenle kendinizi % 100 ikna etmeden yola
çıkmayın. Bir satış görüşmesine giderken kota baskısı, ya satış olmazsa müdürün
suratı, arkadaşlarının bakışları, boşa geçen zaman ve enerjiyi düşünerek
başarılı olamazsınız. Omuzlarınız düşecek, bakışlarınız kaçamak olacak, sesiniz
titreyecektir. Beyniniz asla sizi satışa yönlendirmeyecektir. Aksine başarısız
olduğunuzda sizi hangi hikâyelerin mutlu edeceğini bulmaya götürecektir.
Binlerce mazeret bulacak ve suçluluk hissetmeyeceksiniz. Hatalardan ders alma
eğiliminde de olmayacaksınız. Çünkü siz farkında olmadan kaybetmeyi tercih
ettiniz. Kaybetme korkusu hücrelerinizi sardı.
Elleriniz titriyor, siz asla satış kapama nokta sına gelemezsiniz.
Nerdeyse müşterinizin hayır demesi için yalvaracaksınız. Şu anda sözleşme imzalama resmini
göremezsiniz. Kendi gülen resminize uzaksınız. Yapmanız gereken çok basit satış
gerçekleşmiş gibi düşünün. Yani finalini bildiğiniz bir filmi tekrar
izliyorsunuz. Bu film bir tekrardan ibaret haydi filminizi bir daha izleyin.
Güçlü ikna yetinizi yaşamın her alanında devrede tutabilirsiniz. Partnerinizi
ikna ederken, ailenizi ikna ederken, patronunuzu, müşterinizi, tedarikçinizi,
rakiplerinizi ikna ederken yaşayacaksınız.
Kural basit Türkleri ikna ederken kesinlikle önce kendinizi ikna edin.
İkna
% 100 Duygusaldır
Türkleri ikna
etmek isterseniz mantık ve analitik kavramlara değil duyguları önem verin.
Türkler mantığı duygularını haklı çıkartmak ve kendilerini iyi hissetmek için
kullanırlar. İkna iletişimi analitik bir sebep sonuç ilişkisi gibi gözlemlense
de tamamen bir duygu transferidir. Satın alma departmanında çalışan bir
yönetici ile satıcının arasında para ve ekonomik satın alma değerleri konuşulsa
da asıl olan kazanma ve kendini değerli hissetme duygusudur. Aldatılan bir kadın için başlayan her ilişki
aldatılma potansiyelidir.
Sağlıklı bir ilişkide bunu değiştirmek için şimdiyi
ve geleceği yönetmek yetersiz kalacaktır. Geçmişi de yönetmek gerekir. Böyle
bir ilişkinin içindeyseniz kadın ya da erkek olarak geçmişin izlerini silmeli
ve şimdiden keyif almalısınız. Her saniye geçmiş referanslarında takılı kalmak
mezara girip ölümü beklemekten farksızdır. Sürekli dikiz aynasına bakarak yol
alamazsınız, yola odaklanmalısınız. Yeni ilişki başlatacak ve bunu sürdürecek
duygu her insanın aynı olmadığıdır. Eğer böyle bir aldatılma da kişi kurban
rolü oynuyor ve kendini suçluyorsa duygu değişimine ihtiyacı vardır. Zaman
kaybetmeden bir yaşam koçu, terapist ile çalışmalıdır. Hiçbir hayat başkasına
bağışlanacak kadar değersiz ve önemsiz değildir. Anı yaşamak için evren
milyonlarca fırsat sunmaktadır. Evet;
ikna % 100 duygusallıktır. Öyleyse insanların duygularına olumlu olarak
ulaşmamız gerekir. Sürdürülebilir ikna
için hangi duygunun tatmin edilmesi gerektiğine ulaşmalıyız. Duyguya ulaştıktan
sonra bu duyguyu yerine getirebilecek güveni sağlamalıyız. Bunu hiç kuşkusuz tanıyarak yapabiliriz.
Duyguları tanıdığımızda yapmamız gereken bir faktörde hızlı değişim tuzağına
düşmemektir. Hızlı değişim eylemlerin uzun soluklu ve sağlıklı gelişmesini engeller. Değişim iyi planlanmalı ve kalıcı olmalıdır.
Zaman baskısı iknanın geri tepmesine yol açar.
Düşünebiliyor musunuz birine gidiyorsunuz seninle 4 gün içinde sevgili
olmalı ve 21 günde evlenmeliyiz diyorsunuz?
Bu baskıyı tüm ikna yönetimi ile ilişkilendirebilirsiniz. Müşterinizle sözleşme yapıyorsunuz bu fiyata
sadece bugün geçerlidir yarın farklıdır diyorsunuz. Zaman baskısı kuşku ile
karşılanır. İkna iletişiminde seçenekleri sunun zaman konusunda da ortak payda
arayın. İnsanlara kendi cevaplarını
bulacak zaman da tanıyın. Çünkü insanlar süper ego taşır. Kararların içinde yer
almak isterler. İnsanlar % 100 sorumluluk almak, sürecin içinde bulunmak onları
mutlu eder. O nedenle ikna bir dayatma değil iletişim sürecidir. O nedenle ikna
sürecinde olduğunuz kişilerin nasıl karar aldıklarını, nasıl vazgeçtiklerini,
karar almadaki etkenlerini iyi gözlemleyin. Başkalarının konfor alanına
girdiğinizde dirençle karşılaşacaksınız. Bunu normal bir tavır olarak
algılamanız gerekmektedir. Çünkü
insanlar duygularını başkaları ile kolay paylaşmazlar. Duygularını açığa
çıkarttıklarında bunun kullanılacağını düşünürler. O nedenle ikna iletişiminde
olduğunuz kişileri eleştirirseniz kendilerini kapatırlar ya da
saldırganlaşırlar. İkna duygu yönetimidir. İkna bir iletişim sürecidir. İkna
sizin kendinizi aşma ve hedefe ulaşma aracınızdır.
Türklere
Tavsiyede Bulunmayın
Türkler 0–5
yaşında aileden, okul çağlarında öğretmenlerinden tavsiye alarak
yetiştirildikleri için tavsiye almayı sevmezler. Tavsiyelerden etkilenmemenin
çok sebepleri vardır. Öncelikle tavsiye verenlerin bu tavsiyeleri kendileri
uygulamadıklarını gözlemedikleri, kuralları takip etmedikleri, esnek ve herkese
farklı davrandıklarını öğrenirler. Ayrıca tavsiyeler sürekli değişkenlik
gösterir. Bir Türk’ü ikna etmek
istiyorsanız kendi doğrusunu bulmasını sağlayacak güçlü sorular sorun. Lütfen
ikna iletişim sürecinde NEDEN Soruları sormayın. Türklere soracağınız neden
soruları mazeret üretmelerini sağlar. Kendini gerçekleştirmelerini engeller.
Neden geç kaldın? Neden görevini yapmadın? Neden böyle davranıyorsun? Neden
benimle ilgilenmiyorsun? Neden bu kadar işsiz kaldın? Neden bu ürünü satamadın?
Türk eğitim sistemindeki neden sorularından dolayı Türk gençleri mazeret üretme
pratikleri çok gelişmiştir.
Mazeret Türetme enerjileri yerine sonuç üretmeye
odaklanılsa başarıya ulaşılacaktır.
Peki, neden sorusu yerine hangi soru sorulmalıdır? Tam olarak sonuç üretecek ve farkındalık
sağlayacak soru örneği; Neden dersine çalışmadın? (Yerine) İstersen dersine
nasıl çalışırsın? İkinci soru şeklinde suçlama ve mazeret üretmeye yönlendirme
yok. İstersen kelimesi ile bunu yapacak potansiyelin var bunun farkındayım
mesajı verilir. Ayrıca istemediğin için yapmadığının farkında olduğu da ortaya
çıkmaktadır. Neden yerine nasıl sorusu ile mazeret ve kendini mutlu edecek
hikâyeler yazmak yerine başarı yolunu anlatması istenmektedir. Neden dersini yapmadın cümlesinde yapmamak
olumsuz kelimedir. Nasıl çalışırsında ise çalışmak olumlu bir eylem
kelimesidir. İkna sürecinde olumlu kelimeler
kullanarak doğru sorular sormak beynin hedefe odaklanmasını sağlar. Ayrıca
doğru sorular ne hissettiğinizi bulmanıza yardımcı olur. İkna % 100 duygusaldır dedik, seçeneklerin artması duygu karmaşasına yol
açar. Seçeneksiz kalmakta seçeneklerin çok artması da karar almayı zorlaştırır.
En kötü karar kararsızlıktır anlayışı doğrudur. Doğru karar almak için
seçeneklerin ayrıştırılması ve azaltılması gerekmektedir. Seçenek sayısı kaç
olmalıdır? Nasıl sunulmalıdır bunu deneyimle belirlemek gerekir. Türklere tavsiyede bulunmamak gerektiği gibi
seçenekleri çok azaltarak hareket alanını yok etmeyiniz. Ya da aşırı seçenek
sunup karar almasını zorlaştırmayınız.
İkna Dostluğu
İlgi gösterin:
Size nasıl davranılmasını istersiniz? Karşınızdaki kişi
dünyanın en önemli insanı olduğunuzu hissettirse, çok iyi anlaşıldığınızı
düşünseniz neler yapardınız? Oysa yapılması gereken belli koşulsuz kabul ve
saygı göstermek. Klasik seni anlıyorum, kendimi senin yerine koyuyorum
söylemleri Türklerde yetersiz kalır. Bunun nedeni eyleme dönüşmemiş söylemler
ve devamı gelmeyen kesintili eylemlerdir. Birini ikna etmek istiyorsunuz bunu
çıkar ilişkisi haline getirmeden ilgi göstererek yapın. Size nasıl davranılmasını istiyorsanız öyle
davranın. Yargılamak, küçük düşürmek, olumsuz kelimeler ve geçmişi sorgulamak
bizim işimiz değil. Hataları ile
eksiklikleri ile kabullenmek. Türk insanının genetik kodlarına işlemiştir bu
koşulsuz kabulü Mevlana Celaleddini Rumi ne güzel anlatmış. Gel, gel ne olursan
yine de gel İster kâfir, ister Mecusi ister puta tapan ol Bizim dergâhımız
ümitsizlik dergâhı değildir
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel Hata arayan
gözlerle baktığımızda hatayı bulmak ne kadar kolaydır. Mevlana dost gözüyle
baktığı için yüz yıllardır aramızda yaşamaktadır. Çok sevdiğiniz birini
düşünün. Âşıksınız ne yaparsanız yapın hatalarına gözleriniz kapalı. Çünkü kalp
gözüyle bakmaktasınız. Bu enerjiyi işinize, ilişkilerinize yansıttığınızda ikna
etmek, insanları peşinizden sürüklemek çok kolay olacaktır. Özel olduğunu
hissettirin. Dinlemeniz, bakışlarınız, susmalarınızla, gözleriniz ve en
önemlisi kalbinizle hissettirin. Bunun için egzersiz yapmanız gerekiyorsa
egzersiz yapın. Karşınızdaki kişiyi beyninizde en sevdiğiniz, saygı duyduğunuz,
sorgulamadığınız kişi ile değiştirin.
Hayalleri ile ilgilenin; Hayallerinin nefes almasını sağlayın. Türkler
hayallerini anlatacak kişilere çok değer verirler. Hayallerini anlattıkları
kişilere güven duyarlar. Hayallerini dinleyin, canlı tutun. Hayallerini eyleme
geçirecek cesareti onlara verin. Aslında hayallerini sizinle değil tekrar
kendileri ile konuşmalarını sağlayın. Türkler hayal kurarlar bunları kolay
paylaşamadıkları için eyleme geçiremezler. Bir Türkü ikna etmek isterseniz
hayallerini harekete geçirin. Güven sağlamanın en iyi yolu yargılamadan
hayalleri üzerine sohbet etmektir.
Hayallerini paylaşmak istemezlerse hayallerinizi ortaya koyun. İnanın
hiçbir hayali olmayan Türk yoktur. Kimi ülkeyi kurtaracak bir proje, kimi bir
balıkçı kasabasında yaşamak, kimi büyük aşkının peşinden gitmek ister. Sokak
ortasında aç mısın diye sorup ekmeğini, suyunu paylaşan Türkler kolay
hayallerini paylaşmaz. Çoğunlukla hayalleri örselenmiş, ertelenmiş,
bastırılmıştır. Hayalleri ile ortak bağ kuranlarla sürekli iletişim içinde
kalmaktan keyif alırlar. Hayallerine saygı duyduğunuzu hissettirin. Öneri
istenmediği sürece öneri de bulunmayın. En önemlisi kendi hayalleriniziön plana
çıkartıp kıyaslamayın. Hayal mühendisliği yapıp hayallerini düzeltmeye
kalkmayın. Kendi hayallerinizi peşinden koşarken yaşadığınız tutkuyu
yaşadığınızı hissettirin. Hayallerinden
aldığınız tüm duygu, düşünce, bilgi ve ritme kalıcı dostluğunuzun her
aşamasında ihtiyacınız olacaktır. İnsanların sıcak düğmelerinden biri de
hayalleridir. 1453 İstanbul filmini
çekmek isteyen bir marangoza, Kytsörf yapmak isteyen 70 yaşındaki birine,
dünyayı dolaşmak isteyen bir çifte, üniversite kurmak isteyen bir hademeye
saygı duymalıyız. Bize göre değer yargıları ile olaya bakmamalıyız. Kendi
hayallerinize nasıl saygı duyulmasını istiyorsanız siz de başkalarının
hayallerine saygı duyun. En büyük saygıyı hayaller hak eder.
İKNA
ODASI
Gece saat üçte yatağınızdan uyandırsalar üç hayalinizi
anlatabilir misiniz? Hayallerin eyleme dönüşmesi için kendinizi nasıl ikna
edersiniz?
Kaygıları ile İlgilenin:
Türkler potansiyellerine ait resimleri
netleştiremediklerinde engellere odaklanırlar. Mükemmel özelliklerinin farkına
varamadıklarında engeller ve kaygılarını görürler. Dahası kaygıları ile
yüzleşmez ruhlarının derinliklerinde büyümeye bırakırlar. O nedenle kaygılarına
çok güçlü sorular sorun. Kaygılarından konuşmaya başladıysanız harika bir güven
ortamı oluşmuştur. Bir kişinin görüntüsü
ile içinde bulunduğu durum farklı olabilir. Kelimeler ile kelimelerin altında
yatan gerçekler birbirinden çok farklı olabilir. O nedenle insanların kaygıları
ile ilgilenin. Sevgiliniz, eşiniz “senden nefret ediyorum” dediğinde bu “lütfen
bana sarıl, sana çok ihtiyacım var” demek olabilir. O nedenle iyi okumak gerekir. İnsanların
kaygıları ile ilgilendiğinizde onu ikna etmeniz çok kolaylaşacaktır. Kaygılar beden dilinde, sesinde, göz
temasında, susmalarında kendini ele verir. Buradan çok iyi okuyabilirsiniz
yapmanız gereken dikkatli olmak. İyi görüntü vermek içininsanlar rol yapsa da
kendilerini ele verirler. Kaygılarını,
korkularını ve sorunlarını biri sizinle paylaştıysa siz bunu gizlilik ilkesi
içinde kendinizde saklayın. Asla başkaları ile paylaşmayın. Bunu yaparsanız bir
daha güven ortamı oluşturamazsanız.
Biri sizinle kaygılarını paylaştığında geçmiş referanslarınız arasında
bağlantı kurmayın. Böyle davranan başka
tanıdıklarınızın geçmişte yaşadıklarını bu olayla ilişkilendirmeyin. Kaygılara
saygı gösterin. Birden değiştirmeye ve olayın içinde yer almaya, tavsiyelerde
bulunmaya başlamayın. Güven bankasında krediniz olmadan hamle yapmayın.
Sizden
net olarak yardım istenmeden konfor alanlarına hızlı girmeyin.
Zaman
Ayırın:
iziksel, zihinsel ve sosyal olarak “kaliteli zaman”
ayırın. Bazen binlerce kilometre uzakta iken telefonda ayırdığınız kaliteli zaman
yanında iken geçirdiğiniz zamandan daha ikna edici olabilir. Teknolojik
gelişim, çok hızlı bilgi akışı kaliteli zaman kavramına zarar vermektedir.
Düşünün aynı evin içinde dört kişi ve biri bilgisayarın başında, diğeri elinde
tablet, iki kişi cep telefonlarında birbirine mesaj atarak iletişim halinde.
Göz teması, önemli olma mesajını ileten en özel faktörlerdendir. O nedenle ikna
etmek istediğiniz kişi ya da kişilere mutlaka özel olduklarını hissettirecek
zaman ayırın. Onunla bulunduğunuz sürede % 100 o kişiye odaklanın. Bir telefon
görüşmesi, ilgisiz bölünmeler kaliteyi düşürebilir. Böyle durumlarda
yapacağınızın en iyisi o kişiyi modelleyin size nasıl davranıyor buna göre
tavır sergileyin. Burada ast-üst ilişkisi, sosyal bağlantı ve ilişki durumu önemlidir. Sıkmadan, karşılıklı keyif alarak, yüzünüzü
fazla eskitmeden zaman ayırın. Türklerde bir atasözü vardır. Sık muhabbet tez
ayrılık getirir. Sürekli iletişim halinde olmak gizemi kaybettirir. Siz zaman
ayırırken bu ayırdığınız saatlerde eleştiri ve sorun yüklüyorsanız ikna
iletişimi riske girmektedir. Zaman
ayırdığınız kişiye geçen zaman için teşekkür edin. Bundan keyif aldığınızı
hissettirin. Sizinle geçen zamandan
keyif ve fayda elde etmelidir. Deneyim, değişim kazanmalıdır. Sizi boşa geçen
zaman olarak algılamamalıdır. Türkler kendini tekrarlayan işlerden çabuk
sıkılırlar. Rutin olmayın. Sürpriz ilkesinden yararlanın. Zaman geçirdiğiniz
kişi ve kişilere beklentilerine doğru oranda sürpriz yapın. Neden hoşlandığını
öğrenin ve bu anlamda sürprizler yapın.
İKNA ODASI
Size nasıl kaliteli zaman ayrılmasını istersiniz? Siz
başkalarına nasıl kaliteli zaman ayırıyorsunuz?
Kişiye
Saygı Duyun:
aşamın her anı kişisel çıkar ilişkileri ile
bağlantılıdır. Evet; bencilce olduğunun farkındayım. Bu gerçekle her zaman
yüzleşmek istemeyiz. Size bir soru sorayım. Çok eski bir okul fotoğrafı
gördüğünüzde ilk baktığınız kimdir? Kendiniz değil mi? Karnı acıkan, altı kirlenen bebek, ilgi
bekleyen kucağa alınmak istenen bebek, gazının alınmasını isteyen bebek
gelecekte saygı duyulmak isteyen bebektir. Anneler her ağlamadaki
farklılıklarla çocuğun ne istediğini kısa sürede öğrenir. Ağlama şekline göre
neyi istediğini bilir. İşte bu yüzden
ağlamayan bebeğe emzik vermezler diye bir atasözümüz vardır. İşte bu atasözü ve
anlayıştan dolayı Türkler isteklerini elde etmek için olumsuz konuşabilir ve
tavır alabilirler. O nedenle değerlerine, beklentilerine, duygularına ve inançlarına
saygı gösterilmesi gerekir. Hatta bunlar değişkenlik gösterse de insanlar
sürekli saygı beklerler.
Siz bunlara saygı gösterdiğinizde insanlarda yapılan
iyiliğin altında kalmamak için size saygı gösterecektir. Beklentileri sizin
yargılarınıza göre doğru olmayabilir yine de unutulmaması gereken sizin
algılarınız kadar karşınızdaki kişilerinde filtreleri olduğudur. İletişimin
devamlılığı için kültürel farklar, statü, aile, çevre gibi birçok faktörün
olacağını bilmelisiniz. Bilinçaltına yerleşmiş davranışları birden değiştirmeye
kalkıştığınızda ilişkiler bocalar. Türkiye’de çevre, gelenekler, aile bu
anlamda önemlidir. İzmirli bir çift evlenmeden birlikte yaşarken ailesi
tarafından hoş görü ile karşılanabilir, Güney Doğu Anadolu kökenli bir aile için
bu töre cinayeti anlamına gelir. İki durumu da birden değiştiremezsiniz. O
nedenle kişiye saygı duyabilmek için tanıma mesafesinde olmak gerekir. Ceza
evlerinde koçluk ve eğitmenlik yaptığım dönemlerde hırsızlık yapanların
kendilerini Robin Hood gibi zenginden alıp fakire veren halk kahramanı gibi
gördüklerine defalarca şahit oldum. Ya da eşit şartlarda olmadıkları için
çalınan malın kendi hakları olduğunu hırsızlık işinin yetenek, cesaret, zekâ
gerektiren bir uzmanlık olduğunu düşünen çok kişi tanıyorum. Onlar için
sigortacılık sektörünü geliştiren bir meslektir, hırsızlık. Şimdi bu anlayışı
tümden ret etmiş olabilirsiniz. Kesinlikle saygı göstermeyebilirsiniz. İşte o
zaman ikna etme iletişim kanallarını kopartırsınız. O nedenle koşulsuz saygı
kavramını anlamak ve anlaşılmak için devrede tutmalısınız. Bakın bir gün ne
oldu? 10 yıl kadar önce arabamın teybi çalındı. (Eskiden bu tür hırsızlıklar
çoktu şimdi azaldı) polis karakoluna gidip ifademi verdim tutanak imzalandı
polis bulursak sizi ararız dedi. (Biz size döneriz tarzı) Bende arabadan parmak
izi almayacak mısınız diye sorduğumda polisin cevabı çok keyifliydi. Siz çok
Amerikan filmi izliyorsunuz!
Sonra eğitim için cezaevine gittiğimde konuyu sektördeki
arkadaşlara ilettim. Bana bir telefon numarası verdiler ve aradığım kişiye
selam iletip konuyu anlatmamı söylediler. Arkadaşı aradım ve yarın öğleden önce
11’de buluşup arabaya bakalım dedi. Tam söz verdiği saatte geldi arabaya baktı
ve iş temiz bizim çocuklar yapmış dedi. Tekrar 17.00’de buluşmak üzere sözleştik.
Üç tane araba teybi ile geldi hangisi sizin hocam arkadaşlar taksın dedi. Giderken de aracın plakasını çocuklara
veririm siz rahat olun hocam diyerek kasko sistemine beni de dâhil etti. Şimdi
cezaevinde koçluk ve eğitim yaptığım dönemde suçlu damgası vurup kişiliklerine
saygı göstermeseydim beklentilerim karşılanır mıydı? Güven ortamı sağlamak için
kişiye saygı ve bunu hissettirmek önemli.
Türklerin inançlarına saygı duymalısınız. İslam anlayışı ile yaşayan Türk
toplumunda yüzyıllarca üç din, dört mezhep ve onlarca etnik grup hoş görü ile
birlikte yaşamaktır. Ne zaman saygı azaldı ise o zaman etnik çatışmalar
artmıştır. Alevi Sünni, Türk Kürt çatışmalarının altında yatan yeterince
tanımamak ve saygıya değer vermemek yatmaktadır. Bu saygı anlama çabası sizin
ikna iletişiminizde çok değerlidir. Anahtar kelime koşulsuz kabul unutmayalım.
Sevgi nefret ikileminde Türklerde inançlara saygı çok önemli bir
belirleyicidir. Saygı duyduğunuzu hissettirdiğinizde sevgi iletişimi ve
Türkiye’nin her yerinde kabul görmeniz kolaylaşır. İnançlara saygı konusunda yaşadığım bir
anekdotu paylaşmak isterim. Sevgili Jeet Kune Do Türkiye temsilcisi arkadaşım
Ediz Barış bir gün trekking grubu ile dağa çıkıyor. Kolundaki ağrı nedeni ile
sargı var. Yürüyüş öncesi toplanma alanında sargıyı çıkartıp bir ağaca
bırakıyor. Amacı akşama o sargı oradaysa tekrar kullanacak. Akşam geri
döndüklerinde aynı ağaçta kırkın üzerinde bez, çaput buluyor.
Bizim sargı ağacı, dilek ağacı haline getirmiş.
İnsanların ağaçlardan türbelerden beklentilere girmesini doğru
bulmayabilirsiniz bu saygı göstermemizi engeller mi? İknada dini inançlardaki
kavramlar dışında ırk kökenli davranışlarda dikkate alınmalıdır. İnsanlar ait
olmak ister. Kendilerini nasıl tanımladılarsa ona ait olduklarını düşünürler. O
nedenle ait oldukları kavram, duygu ve detaya saygı göstermek gerekir. Etnik
kültür ve yapılarına yaşama haklarına saygı gösterdiğimizde ikna iletişimimiz
artacaktır. Türklerin tüm inanç ve değerlerini öğrenmek entelektüel sermaye
gerektirir. Bunları öğrenip kültürel ve
bölgesel farklara göre uyulmama yaptığınızda ikna yolunda hızla
ilerleyeceksiniz.
Değerlere
Saygı:
Türkleri ikna etmek istiyorsanız değerlerine saygı
göstermelisiniz. Kendinize bir değerler listesi çıkartın ve değerlere göre
davranışlar üzerine odaklanın. Ülkenin değerleri, coğrafi değerler ve bireysel
değerlere saygı ikna iletişiminizde önemlidir. Türk toplumunda birçok değer
vardır. Örneğin Osmanlı’da konakların kapılarında üç tokmak bulunurdu. En altta
çocukların yetişeceği yerde ince ses çıkartan bir tokmak, ortada kadın
geldiğinde çalınan farklı ses çıkartan bir tokmak ve üstte erkek geldiğinde
çalınan kalın ses çıkartan bir tokmak. Kapı çalındığında gelenin cinsiyetini
anlayabileceğiniz bir sistem. Bu mahremiyet hassasiyeti şimdi de kullanılıyor.
Kardeş kardeşinin evine gitmek için telefonla bilgi veriyor. Avrupa’da birisi yolda kalsa ve aç olduğunu
söylese ev sahibinin yapacağı iş polis çağırtmaktır. Türkiye’de bu durum
olduğunda Tanrı misafiri kabul edilir ve yiyecek ikram edilir. Bunlar gibi
binlerce faktör birleştiğinde Türk insanının özellikleri oluşmaktadır. İkili
ilişkilerinizde, profesyonel ilişkilerinizde farklı insan olamazsınız. İnsan
bütünseldir. Profesyonel dünyada bir sosyal projenin içinde yer alıp fok
balıklarını kurtarmak için para harcar, anneniz ve babanızı ilgisiz
bırakırsanız yaşam dengenizi yitirirsiniz. O nedenle değerlerinizi bütünsel
yaşamalısınız. İknada önemli kural kendine dürüst olmak, kendine rol yapıp
kendini aldatan biri elbette başkalarını da aldatma eğiliminde olacaktır.
Misafirperverlik bir Türk geleneğidir. Türk toplumunda bir öğretidir. Siz iş
yerinize gelen misafirinize ikram ile önemli ve değerli olduğunu
hissettirirsiniz. Orada içilen çay kahve mesajı değerli ve özel bir
konuğumsundur. Bu da ikna iletişimi için değer üretir. Bir iş görüşmesine gittiğinizde insan
kaynakları yöneticisine kendisini özel hissettirecek bir armağan
verebilirsiniz. Bu görüşmeyi farklı boyuta ulaştıracaktır. İsterseniz bir ikna kitabı
hediye edebilirsiniz! Sevgilinize, eşinize, sevdiklerinize yılın her hangi bir
günü sürpriz yapabilirsiniz. Özel olan gün değil sensin mesajı verebilirsiniz.
Bunun için 14 Şubat sevgililer gününü beklemenize gerek yok. Ya da anneler
gününü bekleyip annenize ütü olarak (senin asli görevin ütü, çamaşır, bulaşık)
mesajı iletmenize gerek yok. Yılın her hangi bir günü alacağınız bir çiçek, bir
yemek çok daha büyük etki bırakacaktır. İkna iletişimi için sevdiklerinizi
enerjisine her zaman ihtiyacınız vardır. Lütfen birine sevgi sözcükleri söyleyeceksiniz
ertelemeyin. Bir telefon açıp iki kelime seni seviyorum diyerek telefonu
kapattığınızda o kişinin gününe inanılmaz enerji kattığınızı bilmelisiniz.
Sevgiyi ertelemeyin eğer olumsuz cümle kurmayı düşünüyorsanız 24 saat bekleyin. Sevgi sözcükleriniz evrende sürekli dolaşacak
ve her zaman sizi bulacaktır. Sizi seviyorum…
İKNA ODASI
Sevgi gücü ile
ikna arasındaki bağlantıyı nasıl anlatabilirsiniz?
Duygulara
Saygı:
ürk insanı duygularTını yoğun yaşar. Ancak bunları kolay
ifade etmezler. Bu da zamanla baskı oluşturur. Türk erkeği ağlamaz! —Ağlıyor musun? —Hayır, gözüme bir şey
kaçtı. Türk filmlerindeki
repliklerdendir. Bu öğretilerden dolayı
sokakta hıçkırarak ağlayan erkek göremezseniz belki erkek arkadaşınız,
sevgiliniz, eşiniz göğsünüze yaslanıp ağlamak istiyordur. Güven ortamı oluştuğunda, duygulara saygı
sağlandığında paylaşım kalitesi artacaktır. Tepkilere, sevinçlere, üzüntülere
saygı duymak Türk işi iknada sizin kredinizi artıracaktır. Olumsuzluklar
karşısında balık hafızalı olmak, sırları mezarlığa götürmek, olumlu durumları
sık konuşmak sizi ikna ustası yapacaktır.
İkna sürecinde duyguları sizin bakış açınız ile değerlendirmeyin.
Karşınızdaki kişinin algısını sorun ve öğrenin. Duygu yönetiminde yeterince
güven ortamı oluşturmadan doğru ya da yanlış tavsiyelerde bulunmayın. Öğretmen
rolü ikna iletişiminde güven kazanılmadan kullanılmamalıdır. Evliliğinizin 10.yılında olsanız da eşinize
tavsiyelerde bulunmak, onu değiştirmeye kalkmak itici bulunabilir. Güven
ortamının ilişkisi zamanla ilgili değildir. Yaptığınız yatırım ve emekle
ilgilidir. Size göre doğru olmayan bir durum karşınızdakine göre çok doğru
olabilir. Bu karşınızdaki kişiyi yargılama hakkı vermez. Örneğin kadınlar günde
ortalama 24.000, erkekler 12000 kelime konuşurlar. Bir bayanın çalışmadığını
düşünün. Evde iki çocuğunu okula gönderirken 24.000 kelimeden 3000 kadarını
kullandı 21000 kelime ile eşini bekliyor. Bunları tüketmesi gerekiyor. Erkek 12000 kelime ile konuşuyor iş yerinde inanılmaz
detaylara odaklandı ve 18000 kelime kullandı. Yorgun, eve koşup susmak ve
kumandaya ulaşmak istiyor. Kadın + 21000 ile evde gardını almış bekliyor erkek
– 6000’de. Sahne bu ve her gün tekrarlanıyor. Kadın konuşmazsa, erkek susmazsa
patlayacak. Eve gelen erkeğin derdi
karnını doyurmak ve kutsal üçlemeye ulaşmak. TV kumandası, kanepe ve çay duygu
isteği sessizlik telefonda bile konuşmak istemiyor. Kadın kocasının hayalini
kurmuş ve sadece günün nasıl geçti sorusuna 3 farklı şekilde 5000 kelime ile
cevap vermeye hazır. Erkek bu tuzak soruyu
sormuyor. Şimdi kadının anlaşılma
duygusu, önemli olma duygusu, paylaşma duygusu, değer hisleri ile 21.000
kelimeyi kullanması arasında yüksek bağlantı var. Erkek içinde anlaşılma,
yorgun eşe destek, sakin kalıp günü planlama ve mutlu bir gece geçirme ile
sessizlik, yalnızlık arasında müthiş bir performans var. Şimdi ikna
yeteneklerine ihtiyaç var. Olay basit sevgili Türk erkeği eşinle uzun vadeli
bir gelecek beklentin varsa yapman gereken o 21.000 kelimeyi gün içinde ya da
senin yanında tüketmesini sağlamak. Biriktirdiği zaman kesinlikle ertesi güne
devredecektir. Bazen çok sıkıştığında ritmi daha yüksek ve daha hızlı olarak
tarafınıza iade edilir. Kavga, tartışma
denilen refleksin altında kullanılmayan kelimelerin sıkışması vardır. Ne
yapabilirsiniz? Kadın çalışmıyorsa sosyal projelerin içinde yer alabilir,
bireysel hobiler geliştirebilir. Türkiye’de dedikodu mekanizması bu nedenle
psikoterapi olarak kullanılır. Birilerini çekiştirirken toplamda 24.000 kelime
hakkından kullanılır. Bazen hayvan beslemek, hayvanlarla, bitkilerle konuşmakta
iyi gelir. Erkekler siz yine de eşlerinizle sohbet edin. Bir kadın aralıksız
dakikada 130 kelime konuşsa 24000 kelimeyi tüketmesi için nefes almadan 184
dakika konuşması gerekir. Üç saatini konuşarak geçirmesi gerekiyor. Erkeğin
uyku dışında evde bulunduğu toplam süreyi konuşarak geçirmesi gerekiyor. Sistem
böyle çalışıyor. Ancak o zaman kendini iyi hissediyor. O nedenle kadınlar
erkekleri düşünüp günler düzenliyorlar. 15 kişinin aynı anda konuştuğu,
herkesin çaprazındakine, yanındakine, karşısındakine hatta diğer odadakine laf
yetiştirdiği bir sistem sadece bize özgü. Peki, olumsuz ve yanlış bir davranış
mı? Kesinlikle hayır. Tarih konuşmaktan yorulmuş bir kadına
rastlamamıştır. Konuşmak kadınlarda
doğal bir duygu olduğunu unutmayın. En önemlisi bu duyguyu sevdikleri ile
gerçekleştirmek istediklerini bilin. Eşleri, sevgilileri, en özel insanlarla
yani sizinle yaşamak istiyorlar. Sizin için önemli ve değerli iseler o zaman
bazı tekniklere ihtiyaç duyacaksınız. Bunu erkek ve kadın olarak bilmekte yarar
var. Şimdi sahne aynı, kurban rolündeki
yorgun erkek sessizce kapının önünde bekliyor nefes alarak kapıyı çalıyor.
Kadın sohbet aşkıyla koşarak kapıyı açıyor. Unutmayın erkek konuşmazsa kadın
kendini değersiz hissedecek kadın konuşursa erkek “beni kimse anlamıyor”
diyerek değersiz hissedecek.
Beyefendi sizin yorulma sebebiniz eşinize daha iyi bir
gelecek sunmak için değil mi? Öyleyse gelecek için çalışırken şimdiyi nasıl
ıskalarsınız? Eşinizin biricik isteği sohbet lütfen sizde biraz işten kelime
artırın. Orada iyi dinleyici olun bu kariyeriniz için çok yararlı olur. Evdeki
sohbet sadece aile içindeki yaşam kalitenize değil, iş ve sosyal yaşamınıza da
etki edecek. Kaçmayın konuşmayı deneyin. İnanın bir süre sonra alışkanlığınız
olacak. Gerçekten fiziksel ve ruhsal olarak çok yorgunsanız akşam yemeğinde ucu
açık ve cevabı uzun sürecek sorular sorun. İlgilendiğinizi göstermek için her
sorunun altına birkaç soru daha geliştirin. Bakın size istatistik bilgi verdim.
184 dakika susmadan konuşmaya ihtiyacı olan biri ile berabersiniz şu an. Her an
birbirine ulaşabilmek, evli olmak, sevgili olmak aşkın sihiri değil. Aşkın
büyüsü sohbette saklı, Mevlana Celaleddini Rumi ile Şemsi Tebrizi arasında 15
gün süren sohbetleri düşünün. Uzun, sağlıklı
ve iz bırakan bir ilişki için sorular geliştirin ve kendini tekrarlamayan
sohbetler için biraz odaklanın. Konuşma ritmine, duruşa, kelimelere, ses
tonuna, nefese, alınan keyfe odaklanın.
Unutmayın kadınlar sohbet arttıkça erkeği ödüllendirirler.
İKNA ODASI
Eşinizin, sevgilinizin 24 saatini nasıl geçirdiğini 5
sayfa yazın ve bunu tam olarak anlamış olup olmadığınızı partnerinize sorun.
İkna oyununu karşılıklı olarak oynayabilirsiniz.
Bakış
Açılarına Saygı Duyun
İnsanlar bir fotokopi makinesinden seri olarak
üretilmemiştir. Çevre, eğitim, kültür, aile, deneyim gibi birçok faktör
etkilediği için insanların aynı olaya bakış açısı farklılıklar gösterir. İkna
etmek istediğiniz kişinin olay karşısında bu şekilde düşünme nedenine
ulaşmalısınız. İknada kritik gediğinizi bu şekilde geliştirirsiniz. Örneğin pazarlık yapmayı seven biri üretim
maliyetinizin çok altında bir teklifle size gelebilir. Bu fiyat size komik,
tartışılamaz gelebilir. Ancak ikna iletişimin süresi için bu fiyatı vermesinin
altında yatan nedene ulaşmanız gerekir. Geçmişte gerçek değeri 500 TL eden bir
ürün ya da hizmete 3000 TL fiyat almış ve bunun fiyatını 750 TL’ye düşürüp
kendini zafer kazanmış hissedebilir. Müşteriniz geçmiş bir pazarlıkta 2250 TL
karda olduğunu sandığında elbette sizinle bu pazarlığı yapabilir. İyi
anlatabilmek için iyi anlamalısınız. Türk toplumu pazarlık yapma kültürü ile
yetiştirilmiştir. Pazarlık anlayışı ile ilgili bir anekdot paylaşmak isterim.
Bir tanıdığım sürekli aracını tamir ettirdiği yere gider ve İ
basit bir işlem yapılır. Araç sahibi borcunu sorar servis
yetkilisi sürekli müşterisi olduğu için istemez diye yanıtlar. Pazarlık
refleksi gelişmiş arkadaşım hemen tepki verir daha ucuza olmaz mı? Çünkü
beynini pazarlığa göre kodlamıştır. Mutlaka indirim yapılmalıdır. İkna sürecinde sabırlı ve anlamaya
odaklanmalısınız. Ne hissediyor, böyle davranmasının altında yatan referansları
neler? Bunlara ulaşmalısınız. Birçok anlamda bakış açısı gelişecektir. Bunların
tamamına saygı duymak gerekir.
Hatalarına
Saygı Duyun
nsanların hata yapma hakları olduğuna saygı duymalıyız.
Geçmişteki hataları, kusurları ve daha önemlisi yaptığımız iyilikleri
unutmalıyız. Türklerle ikna iletişimi
kurduğunuzda geçmişe takılı kalmayın. Geçmişte böyle davranmıştı bunu gelecekte
de yapabilir anlamında düşünmeyin. Bu kendi içsel barışınız içinde önemli.
Başkalarının ya da kendi hatalarınızın ağırlığı altında ezilmeyin.
Tekrarlanmadığı sürece ders alınan hatalar yaşamın öğretmenleridir. Sırtınızda
50 kiloluk patates çuvalı ile ömür boyu yol alamazsınız. İnsanları kataloglara
yerleştirip her olayda geçmişteki olumsuz referanslar ile yaşamak acı verir.
Bunu hissettiğinizde sözlerinizle karşınızdakine anlatmasanız da bedeniniz
parmak izi bırakacaktır. Unutmayın beyinler ve ruhlar sessizce konuşurlar. Türkler yargıladığınızı gözlerinizden
hisseder. Yargıladığınızda ya da yargılandığınızda ikna iletişimini sağlıklı
yönetemezsiniz. Bu gün gidin gerçekten
yargıladığınızı düşündüğünüz bir kişiden özür dileyin. Samimi bir şekilde İ
56
özrünüzü iletin. Saygı duyduğunuzu gösterin ve o günden
sonra davranış değişikliğini gözlemleyin. Hatalara çıkar ilişkileri ile değil
kayıtsız şartsız saygı göstermeliyiz. Düşünün tüm gözler sizi yargılıyor nasıl
yaşardınız?
İkna
ve Profesyonellik:
ürklerle iş yaptığınızda profesyonelliğinizi ve
uzmanlığınızı hissettirin. İster iş yaşamınızdaki uzmanlık alanınız isterseniz
sosyal çevrenizdeki imajınız iknada sizin duruşunuzu belirleyecektir.
Birilerini ikna etmek isterseniz uzmanlığınızı ve profesyonelliğinizi başkaları
satmalıdır. Siz özgüveninizi mütevazılığın içinde saklayın. Kusursuzluk
taslamayın“ben” kelimesini kullanmadan en az 5 dakika konuşmayı öğrenin. İnsanlar sizin yeteneklerinizi sosyal
medyadan, başka uzmanlardan, başka insanlardan öğrensin. Çapraz satışa
ihtiyacınız olacaktır. Bunun içinde doğal olarak işbirliğine ihtiyacınız
vardır. Türklere uzmanlığınızı siz pazarlarsanız değeriniz yeterince
algılanmaz. O nedenle sizi pazarlayacak, çapraz satışınızı yapacak dostlar
edinin. Siz de onları lanse edin. Şimdi
düşünün Dünyanın sayılı bir beyin cerrahi yakınınızın ameliyatını yapacak.
Beyin ameliyatları konusunda bilginiz yok. Operasyonu yapacak beyin cerrahı
alanının saygın bir ismi. Bu kişinin söylediklerini tartışır mısınız? Yoksa
kabullenir misiniz? Elbette kabullenir insan. Şimdi birini ikna etmek için
nasıl algılandığınızı görmeniz gerekir. Öncelikle nasıl algılanmak
istiyorsunuz? Nasıl algılanıyorsunuz? Vermek istediğiniz mesaj ile alınan
mesajı görmeniz gerekir.
Profesyonelliğiniz sorgulandığında ikna iletişimin kaliteniz düşecektir.
İş, kariyer anlamında profesyonelliğiniz iknada ön planda olursa ilişki ve
sosyal çevre iknasında öz imajınız değer kazanmaktadır. Öz imaj iknası olarak
şunun algılanması gerekiyor kendinize ne kadar değer veriyorsunuz? Kural basit
kendinize verdiğiniz değer kadar değerlisiniz. Özgüveninizi nasıl
kullanıyorsunuz? Bunu karşı taraf nasıl algılıyor? Türkler kendilerine
güvenmeyen insanlara inanmazlar. Aşırı güvenen kişileri ukala olarak algılar ve
iş yapmak istemezler. Denge kurmak gerekir.
İyi profesyoneller ikna sürecinde haklı çıkmak, mutlu olmak amacıyla
tartışmazlar. Nerede alttan alacaklarını, nerede kural koyucu olacaklarını iyi
bilirler. Ne kadar çok kuralınız varsa o kadar çok kumdan kaleniz var demektir.
Her gel git olduğunda kaleleriniz yıkılır demektir. Hiçbir kuralınız,
kırmızıçizginiz yoksa kolay adam olursunuz. Sürekli sorgulayın ilk tanıştığınız
insanlar sizinle nasıl ilgileniyor, ne kadar süre ayırıyor, iletişim nasıl
gelişiyor? Oradan ne elde ediyorsunuz? Sizinle iletişim devam ediyor mu? Daha
sonra iletişim sürüyor mu? Bunlara bakmalısınız. Profesyonelliğinizi nasıl
hissettirebilirsiniz? İnsanların sizden
farklı düşünmeleri için ilham vermelisiniz. Dinleme, empatik iletişim ve beden
diliniz ile model olmalısınız. Anlattıklarınız uygulamak için heyecan
duymalılar. Profesyonellerin destek
istemeleri, işbirliği için yardım almaları insanları etkiler. O nedenle şu
soruları sormalısınız; Tam olarak sizce ne yapmalı?
Bana yardımcı olur musunuz? Sizce yapmak istediğim
doğrumu? Siz olsaydınız nasıl davranırdınız?
Profesyoneller
birden sözlerine hayır diyerek başlamazlar. Çünkü ikna iletişiminde olduğunuz
bir kişiye hayır dediğinizde bu hayır kelimesi içselleştirilebilir. Yani içinde
bulunduğunuz olay yerine kendisine hayır denildiği, ret edildiği düşünülür. O
nedenle profesyoneller ikna iletişiminde hayır kelimesini kullanırken
karşısındakini sorular sorar ve üst düzey empatik iletişim kurarlar. Örnek;
—Bugün benimle sinemaya gelir misin? —Hayır gelemem (Beni gerçekten sevseydi değer verseydi hayır
demezdi. Ben onun için önemli değilim) Hayır yerine; Seninle sinemaya gelmek gerçekten çok
keyifli, bunu çok isterim. Zor bir sınavın olsaydın sen ne yapardın? Burada
empatik iletişim önemlidir. Çünkü ikna kişinin düşüncesini giderek davranışını
değiştirmektir. Başka bir deyimle hem fikir olmasını sağlamaktır.
İKNA ODASI
Zihninizdeki
profesyonel imajı yazılı hale getirir misiniz? Profesyonellik ve siz haydi
kendinizi anlatın.
İknanın Dili
Şimdi düşünün
lütfen sizi ikna edenlerin kullandığı dil, ses tonu, kelimeler ve içerik nasıl
olmalı? Lütfen dil olarak sizi ikna
edecek beş özelliği yazın.
1…………………………………………………………………
……………………………………………………………………...
2………………………………………………………………… ……………………………………………………………………...
3………………………………………………………………… ……………………………………………………………………...
4………………………………………………………………… ……………………………………………………………………
5………………………………………………………………… ……………………………………………………………………...
İkna dili “ben dili” olmamalıdır. İkna iletişiminde
dilinize, kullandığınız kelimelere ve beden dilinize çok dikkat ederler. Ben olsaydım Benim zamanımda Bana göre Benim
fikrim Ben merkezli mesajlarla karşınızdaki kişileri yeterince anlamadığınız
fark edilecektir. Evreni kendimizden ibaret olduğunu düşünmeyelim. Evren bizim
çevremizde dönmüyor. Yaşadığımız sürece işbirliğine ihtiyacımız vardır. İster
eşinizle konuşun, ister genç bir yönetici olun, isterseniz siyasetin zirvesinde
olun. Ben dilini sadece sorumluluk almak için kullanın. Hata bende Özür dilerim ben öyle yapmamalıydım.
Benim sorumluluğumda size nasıl yardımcı olabilirim? İnsanlar sizinle iletişim
halindeyken özellikle bir ikna süreci yönetiminde olaylara kendi inanç, değer,
beklenti ve duyguları ile bakar. Sizin bakış açınız çok güven kazanmadan önemli
olmaz. Ben dili ile iletişim kurduğunuzda ikna hızınız düşer, ret edilirsiniz.
O nedenle ben dili yerine biz dilini kullanmalıyız. Bunun için egzersiz
yapmalısınız. Alın karşınıza birkaç kişi ben kelimesini kullanmadan önce 5
dakika sonra 10-20-30 dakika konuşun. Unutmayın diliniz sizi ele verir! İkna
dilinde kesinlik ve netlik çok önemlidir. Birini ikna etmek için sizin o konu
hakkında netleşmiş olmanız gerekmektedir. O nedenle netlik içermeyen kelimeleri
beyninizden atın. Keşke Evet ama Belki Galiba Bakarız Olursa Gibi netlik içermeyen kelimeler ve belirsiz
tanımlamalarla kimseyi ikna edemeyiz. Kelimeler ölçülebilir ve net olmalı. İkna
dilinde önemli bir kavramda anlattıklarınızın tarihleri olmalı. İkna ederken
tarih vermeli ve almalısınız. Ayrıca
uzun cümleler kurmayın. 11–13 kelimelik cümleler idealdir. Uzun cümlelerin
anlaşılması zordur. Birini ikna ederken sadeliğin gücünden yararlanın. Bunu
sağlamak için çok okumalı, karşınızdaki kişinin dilini bilmelisiniz. Tabi ki
bilinçaltına yollayacağınız kelimeler için hipnotik dil kalıpları
kullanmalısınız. Espriler
kullanabilirsiniz ancak bunun dozunu iyi ayarlayın. Karşınızdakinin anlayacağı
düzeyde tutun. Sürekli zayıf gördüğünüz birisi, özellikle bir zaafı ile dalga
geçerseniz insanlar sizin özgüven sorunları yaşadığınızı düşünürler. Kendisi
ile alay eden insanlar neşeli, keyifli ve enerjik olarak düşünülür. İkna iletişiminde argo kelimeler kullanmayın.
Argo ve küfür özgürlük değildir. Karşınızdakinin diline yakın olun. Argo ve
küfür kullanıyorsa siz bunu tercih etmeyin.
Ayrıca karşınızdakinin anlamayacağı mesleki terimler kullanmayın.
Cümlenin içindeki kelimeyi anlamadıkları zaman söz kesmemek ya da bilmediği
düşünülmesin diye sormazlar. O kelimede takılıp bütünü kaçırırlar. Bu da hem
iletişime hem de ikna ilişkisine zarar verir. Anlamadıkları yerlerde kırıcı
olmamak gerekir. Anlayabildiniz mi?
Yerine yeterince anlatabildim mi? İknada iletişimi kesintiye uğratan en önemli
detay empati kalitesizliğidir. Herkes anlar önemli olan içinde bulunduğu durumu
doğru anlamak ve anlatmaktır.
Türkler biri bir olay anlattığında desteklemek ya da
sohbete dâhil olmak için aynı konuda kendilerine ait örnek ve anekdotları
anlatmayı severler. Ailenin tek çocuğu Güney Doğu’ya askere gidecektir. Yakın
çevresi, komşuları uğurlamaya gelir. Sohbet oradan buraya gider biri
çıkar; Bizim halaoğlu da orada askerlik
yaptı. Çatışmada bir arkadaşı yanında şehit oldu. Kendisi iki ay sonra mayına
basıp gazi olarak döndü. Ne yaptı sohbet etti. Kendi çocuğu olmadığı için
empati yapamadı. Sadece konuştu. Hiç gelmeseydi kesinlikle daha yararlı
olacaktı. Babam kanser hastasıydı ve hastanede ziyaretçilerimiz sürekli
geliyordu. Hepsi çok iyi niyetlilerdi. Derdimizi paylaşmak için geliyorlardı.
Acımızı hafifletmek ve yanımızda olmak istiyorlardı. Empati yapamayanlar
geçmişteki kanserli yakın tanıdıkları konusunu açıyor, ne kadar yaşadıklarını
hatta nasıl öldüklerini anlatıyorlardı. Babamın 36 günlük zorlu hastane
günlerini sadece yaşayanlar anlayabilir. Şimdi bir hasta gördüğümde
yapabildiğim en iyi maskeleri takıp gülen adamı oynamak. Sadece birkaç dakika
mutlu etmek ve sessizce oradan ayrılırken tekrar geleceğimize söz vermek
oluyor. Geldiğimde görememek ya da gelememek ihtimali olsa da… Empati
yapabilmek için her olayı ayrı yaşamış olmamız gerekmiyor. Anlamaya çalışmak ve
insanların değişimini okumak gerekiyor. Koşulsuz kabul ve saygı işte burada
işimize yarıyor. Anlamak, kabul etmek, saygı duymak, yanında yol almak. Sadece
eşlik etmek gerekiyor. Bu özellikler geliştiğinde profesyonel iş yaşamında,
özel yaşamda ve sosyal alanda ikna gücünüz artacaktır. Çünkü insan bir
bütündür. Profesyonel yaşamda çok iyi dinleyiciyim evde değilim,
evde iletişim sihirbazıyım iş yerinde çekingenim
denilmez. Hayat bütün olarak yaşanır.
İKNA ODASI
Empati yeteneğinizi mükemmel kullanmak için ne
yapabilirsiniz?
Konuşurken
Türkleri Takdir Edin
Başkalarında gördüğünüz fiziksel, zihinsel, ruhsal ve
sosyal 20 olumlu özellik yazar mısın? 1…………………………………………………………………
2…………………………………………………………………
3…………………………………………………………………
4…………………………………………………………………
5…………………………………………………………………
6…………………………………………………………………
7…………………………………………………………………
8…………………………………………………………………
9…………………………………………………………………
10………………………………………………………………..
11……………………………………………………………….
12……………………………………………………………….
13……………………………………………………………….
14……………………………………………………………….
15……………………………………………………………….
16……………………………………………………………….
17……………………………………………………………….
18……………………………………………………………….
19……………………………………………………………….
20……………………………………………………………….
72
İnsanların takdir ettiğinizde iletişimin sürmesini
sağlarsınız. Size ilgi duyması ve iletişim halinde kalması demektir. Dünyanın
her ülkesinde her insan takdir edilmekten hoşlanır. Türkler ise çok daha fazla
hoşlanırlar. Çünkü yetiştirilme tarzı ile ilgili olarak Türk insanı çok takdir
edilerek büyütülmemiştir. Bir Türk çocuğu 18 yaşına gelinceye kadar ortalama
bir milyon kez sen yapamazsın, dur, sus, bekle mesajı alır. Sadece elli bin kez
desteklenir. Bu mesaj anne, baba ile başlar, öğretmen, çevre, TV ile devam
eder. Ortalaması böyle olan bir toplumun şefkat ve onaylanmaya her zaman
ihtiyacı olmaktadır. Bu anlayışla yetiştirilmiş anne ve babaların büyük
çoğunluğu da çocukları aynı olmasın diye hiç hak etmedikleri övgü, takdir
duygularını çocuklara yüklemektedir. Çocuklar o zamanda bocalamaktadır. Siz
ikna iletişiminde doğru gözlemler yaparak doğru takdir duyguları yükleyin. 1.60
boyunda 130 kilo bir kadını takdir etmek isterseniz ne yaparsınız? Öncelikle bu
kadına şişman olduğunu söylerseniz kaç dakika iletişimde kalabilirsiniz?
Gerçekten böyle kadınların yüzleri güzel oluyor. Bunu söyleyebilirsiniz. Eğer
şişmanlıktan konu açılmadıysa sizin açmanıza gerek yoktur. İnanın şişman
esprilerinin tamamını duymuşlardır hatırlatmanıza gerek olmaz. Duymak istediği enerjisi, ritmi, neşesidir.
Hatta şişmanları daha sağlıklı olduklarına dair akademik açıklamalar hoşlarına
gider. Unutmayın yaşam sadece fiziksel görüntüden ibaret değildir. FİZİKSEL YAŞAM RUHSAL YAŞAM SOSYAL YAŞAM
ZİHİNSEL YAŞAM Biz bu dört boyutta yaşıyoruz. Hepsindeki güzellikleri keşfetmek
gerekiyor. İkna iletişimde olumluluk odaklı olmalıyız. Suçlayıcı dil
kullanmamalıyız. İnsanlar ilişkilerinde yanlışlıkları anlatmak için işaret
parmağı ile karşısındakileri gösterirken diğer üç parmağın kendilerini
gösterdiğini unuturlar. Beni anlamıyorsun! Beni yanlış anlıyorsun, beni
anlamıyorsun ifadeleri yerine kendimi doğru ifade etmek isterim, kendimi
anlatabiliyor muyum? Diyebilmeliyiz. Başkalarını suçladığımızda karşımızdaki
insanlar mesajın içeriğinden çok bizim tavrımızla ilgilenirler ve bizi
beyinlerinde bir yerde konumlandırırlar. Kavgacı Sorunlu Agresif İtici gibi
algılanmakta bizim elimizde ya da; Sorun çözen Neşeli İkna ustası Baskı altında
da ikna eden biri olup olmadığınızı görmelisiniz. İkna kaliteniz için duygu
yoğunluğunda nasıl davrandığınızı iyi bilin. Nasıl algılanmak ve tanınmak
istiyorsunuz buna karar verin. Bir
sorun, itiraz ya da istenmedik bir anda aslında insanlar karşılarındaki ile
tartışmaz kendileri ile tartışırlar. Geçmiş referanslar, olaylar ve filtreler devrededir.
O nedenle sorunla karşılaştığınızda sandviç tekniğini kullanın. Olumsuz bir
mesaj aktarmak istediğinizde sıkıntı, sorun ve rahatsız eden konuyla başlangıç
yapmayın. Dile getirmek istediğiniz mesaj öncesinde sandviçin üst dilimi olarak
takdir edin, beğeninizi gösterin. Bunu
samimi yapın. Bunun için iletişim halinde olduğunuz herkese ait takdir edilecek
konuları arayıp bulmalısınız. Sonra sorunu aktarın. Bunu yaparken ve bağlacı,
fakat ama buna rağmen gibi kelimeleri kullanmayın. Eğer bunları kullanarak
devam ediyorsanız
inanın ilk önce söyledikleriniz tamamen yalandır. Siz
bile inanmıyorsunuz demektir. Bu kelimeler iki cümle arasında kullanıyorsa
bilinçaltına hazır ol tehlike geliyor mesajı iletilmektedir. Örnek olarak biri
size seni çok seviyorum ama bu yaptıkların doğru değil derse bu sevgiyi nasıl
algılarsınız? Ya da tüm yaptıklarına rağmen seni affediyorum derse ne
hissedersiniz? İkna sürecinde kelimeler
sihirlidir. O nedenle kelimeler ile kelimelerin altında yatan gerçekleri iyi
okumak gerekir. Bağlaçların kullanılma yeri bunu ifade etmede bilinçaltı
mesajlarınızı iletir. Sandviçin arasına vermek istediğiniz mesajı aktarın sonra
da sandviçin ikinci dilimini bir takdir, onaylama mesajı ile kapatabiliriz.
Olumlu bir şekilde fikrinizi arada aktarmalısınız. Bunu yaptığınız da
karşınızdaki kişinin sindirimi kolay olacaktır. Sizi sadece suçlayıcı olarak
görmeyecek çözüm odaklı olduğunuzu anlayacaktır. Anne-baba, anne-baba-çocuk,
öğretmen-öğrenci, ast-üst, arkadaşlar arası iletişimde sandviç tekniği
kullanılmalıdır. Birkaç örnek ile tekniğin paylaşalım. Çocuğunuz ders
çalışmıyor ve siz çocuğunuzun üzerine gidiyorsunuz. Neden dersini
çalışmıyorsun, arkadaşların hepsi seni geçti, beni rezil ediyorsun diyerek bir
giriş yaptınız. Sizce ne olacak çocuğunuz koşarak, aşkla derse oturup öğrenim
hayatı boyunca başarılardan başarılara mı koşacak? Elbette hayır, değersiz,
önemsiz olduğunu annesinin mutlu olmasının nota bağlı olduğunu düşünecek.
Başarısız olduğunda yanında kimse olmayacağını içselleştirecek. Şimdi sandviç tekniği ile olaya tekrar
bakalım. Hayatım seninle konuşmak
istiyorum ne zaman uygun olursun? (Sana zaman ayırıyorum, üstelik bu zamanı
özgürce sen belirleyeceksin mesajı ayrıca merak var, ne üzerine konuşulacak?
Algılaması için süre de tanınıyor)
Zaman kararlaştırıldı konuşmaya başlıyorsunuz. Hayatım
birinci dönem matematik dersinden 96 almıştın nasıl mutlu olduğumu paylaşmak
istiyorum. Bizim evimizde bir matematik dâhisi olduğunu düşünüyorum. Biliyor
musun matematik zekâsı iyi olanlar yaşamlarında daha başarılı oluyorlar. Bundan
babanda bende çok mutluyuz. Bunu yaşattığın için teşekkürler. Bunu bize her
zaman yaşatacağını biliyoruz. Tatlım bu arada derslerinde düşüşler olduğunu
gözlemliyoruz. Bu konuda yapmamızı istediğin bir konu var mı? İstersen eski
başarılarını tekrarlayacağına inanıyorum. Derslerine odaklanman için senden
ricamız programını gözden geçirmen. Bunu tekrar başaracağına eminim. Kendi
başarılarına yenisi katacaksın. Derse odaklandığında neler yapacağını sende
biliyorsun. Seni seviyor ve güveniyoruz. Diğer örneğimiz; Satış
görüşmesindesiniz müşteriniz fiyatı beğenmiyor. Siz de ürünü o fiyattan satmak
istiyorsunuz. Siz bu fiyata satıyoruz bizim yapacağımız bu kadar diyerek
görüşmeyi sonlandırabilir ya da sandviç tekniğini kullanabilirsiniz. İkna
iletişiminde bu teknik önemlidir.
Sizinle uzun dönemdir çalışıyoruz sayenizde şirketimiz önemli satışlar
gerçekleştirdi. Şirketim ve kendi adıma teşekkürler. Üstelik ödeme ve diğer
detaylarda da kurum olarak iyi bir duruş sergilediniz. Şimdi şunu söylemek
isterim verdiğimiz fiyat bizim sınırlarımızı zorlayan bir fiyat. Bu konuda size
bundan fazlasını yapmak çok isterdim. Elimizdeki tüm olanaklar bunlar. Sizinle
uzun soluklu projelerde çalışmaktan her zaman keyif alıyoruz. Çünkü siz satış tarafını
da çok iyi anlayan bir yöneticisiniz. Anlayışınız için teşekkürler. Türkleri ikna ederken temsil yeteneklerini
çok iyi bilmek gerekir. Türk insanı dokunsal, görsel ağırlıklıdır. İkna dilini
temsil yetenekleri ile bütünleştirmelisiniz. Dokunsal, görsel, işitsel hangi
temsil sistemi ağırlıktaysa buna göre iletişim kurmalısınız. Temsil
sistemlerini kitabın ilerleyen bölümlerinde detaylı olarak sizlerle
paylaşıyoruz. Olumlu konuşmak ikna dili
için önemli olduğunu bu kitapta yüzlerce kez okuyacaksınız. Olumlama evrene bir
mesaj iletmektir. Bazen rüyaların olumlu yorumlanması bile evrene bir mesajdır.
O nedenle Türkler rüya anlatırken hayır olsun derler. Hayra yormaktır bu. Padişah bir gün rüyasında tüm dişlerinin
döküldüğünü yemek yiyemez hale geldiği görür. Sıkıntı içinde uyanır. Vezirini
çağırtıp sarayın rüya tabircisinin huzura getirilmesini buyurur. Uyku sersemi
rüya tabircisi hemen huzura alınır. Padişah rüyasını anlatır. Tabirci başı
utana sıkıla “şerdir padişahım”. Yazık ki yakında tüm yakınlarınız gözlerinizin
önünde birer birer ölüp yapayalnız kalacaksınız der. Bir anda sessizlik olur ve
ardından Padişah patlar; Tez atın şunu zindana, felaket habercisi olmak neymiş
görsün der. Tabirci başı zindana atılır. Padişahın canı sıkkındır. Hemen başka tabirci
aranır ve bulunup huzura getirilir. Padişah rüyasını anlatır hayır mıdır? Şer
midir? Diye sorar. Tabirci biraz düşünür
ve gülümser hayırdır padişahım der. Uzun yaşayacağınıza ve ülkemizi uzun yıllar yöneteceğinize delalet eder der.,
Padişah mutludur, rahat nefes alır ve tabirciye iki kese altın verilmesini ve
Sarayda tabirci başı olarak hazırlanmasını ister. Aslında ikisi de aynı anlamı
söylediler. İkisi de doğruyu söylemişti biri zindana gitti diğeri saraya geldi.
Olumlu kelimeler iknada bu anlamda önemlidir. Ne söylediğiniz kadar nasıl
söylediğinizde önemlidir.
Peki ikna dilinin bilinçaltına hitap etmesi, hipnotik
olması, çok güçlü sorularla değişim sağlaması için neler yapmalıyız? Öncelikle
dilinizi geliştirin. Günlük hayatında 300 kelime ile konuşan biri 10000 kelime
ile konuşan birini ikna etmesi kolay değildir. O nedenle diliniz zenginleşmeli.
Görsel, dokunsal ve işitsel insanların konuşmaları farklıdır bunları bilmek ve
onlara göre durum almak gerekir. Kelime
hazinesi dışında konuşma hızı da önemlidir. Bir Türk dakikada ortalama 125–175
kelime arası konuşur. Şimdi karşınızdaki kişinin konuşma hızına göre yavaş
konuşursanız sıkarsınız, hızlı konuşursanız anlama güçlüğü çeker. Bakın
karşınızdaki kişi görselse anlattıklarınızı fotoğraf haline getirecek kelimeler
ve ritim yakalamalısınız. İşitselse kelimelerin tonlaması, ses perdesi, hızı ve
tutkusunu takip edecektir. Dokunsal ise konuştuklarınıza dokunmak
somutlaştırmak isteyecektir. Sizde buna göre davranmalısınız. O nedenle
hazırlıklı olmalısınız. Tüm olasılıkları kurgulamalısınız. Giriş, gelişme,
sonuç ve konuşma içinde ritim yükselmesi ve takip edilmesini sağlamak gerekir.
Doğaçlama bir profesyonellik yeteneği olsa da siz dersinize çalışın. 5 N Ne
Nerede Ne zaman Nasıl Neden 1 K Kim
Sorularına yanıtlarınız hazır olmalıdır. Bu sorulardan alt sorular çıkartıp
bunları da yanıtlamalısınız. İkna iletişiminde doğru duyguyu yakalamalı ve
doğru duygu transfer edilmelidir.
İKNA ODASI
Bir gazeteci ve
işadamı rehin alındı. Kafasında silah dayalı şimdi saldırganı sizin ikna
etmeniz gerekir. Haydi, ne yapabilirsiniz?
İkna
dilinde tonlama:
Ses tonunuz iknaın sihridir. Bir anne çocuğuna öyle bir
ses tonu ile adını söyler ki çocuk her şeyi anlar. Ses tonu sizin parmak iziniz
gibidir. Sosyal sınıfınızı Nereli olduğunuzu O anki duygularınızı Fiziksel
durumunuzu Diğer insanlara karşı tavrınızı aktarır. İkna iletişimi için ses,
diksiyon, tonlama üzerine eğitimler almalı ve egzersizler yapmalısınız. Ses
tonunuz sürekli yumuşak ise karşınızdakilerce güven eksikliği olarak algılanır.
Sürekli sert bir ses tonu iletişime zarar verir. Ses tonunuzun kalitesi için
bir ses koçundan eğitim alabilirsiniz. Size koçunuz ses tonu, ses düzeyi,
frekansı ve ritmi konusunda yardımcı olacaktır. Konuşurken derin nefes
alırsanız ses gücünüzü artırabilirsiniz. Bir nefes koçu ile yapacağınız
çalışmalar sizin konuşma ve tonlamanıza da çok yardımcı olacaktır. Bu
yatırımları ne kadar Serken yaparsanız öğrendikleriniz o kadar erken
alışkanlıklara dönüşür. Bu alışkanlıklar sizin ikna donanımınız olacaktır.
Örneğin ses tonunuz alışkanlık gereği sadece cümle sonunda yükseliyorsa bu soru
gibi algılanacaktır. Neyi anlatmak istediğinizi bilin ve ses tonunuzu ona göre
kullanın. Seni çok seviyorum cümlesinde
hangi kelimeye vurgu yapmanız gerekiyor. Eğer karşınızdakini ikna etmek
istiyorsanız seni kelimesi üzerinde durmak gerekiyor. Burada özel olan “sen”
kelimesidir. Genelde çok kelimesi üzerinde tonlama artırılır. Oysa önce sen
sonra sevmek kelimesi önemlidir. Tonlama sizin iç sesinizin ve içgüdünüzün
yansımasıdır. Türk insanının önsezileri inanılmaz güçlüdür. Sizin tonlamanızdan
sözlerinizin samimiyetini anlarlar. O nedenle içsesinizi dinleyin. Kaydedin,
sonra üzerinde notlar alın. Kaydettiklerinizi 15-20 gün sonra tekrar dinleyin
mesajlarınızı takip edin. Geliştirmeniz gerekenler üzerinde çalışın. Unutmayın
heyecan transferi için en önemli aracınız ses tonunuz ve beden diliniz.
Heyecan
Transferi
İkna bir kimyasal reaksiyondur. İknada işimiz önce
heyecan duymak sonra bu heyecanı karşımızdaki kişilere aktarmaktır. Yaptığınız
işte heyecanınızı önce kalbinizle hissedin. Bedeniniz bundan etkilensin.
Heyecan duyulmayan iş başarılamaz. Heyecan duyarak yapılan işlerde Türk insanı
her zaman başarıyı yakalamıştır. Çanakkale savaşları bu ülkenin heyecan
transferidir. 250 bin kişi vatan, din, namus ve onur için duydukları heyecanla
canlarını vermiştir. Bu coğrafya
heyecanın ne demek olduğunu iyi bilir. Seyit Onbaşı 276 kilo topu sırtında bu
heyecanla taşıyıp savaşın kaderini değiştirmiştir. Heyecandır sizi gece yatakta
uyutmadan döndüren. Heyecandır sizi sabah yataktan fırlatan. Birilerine heyecan transfer etmek isterseniz
ona faydayı çok iyi anlatmalısınız. İnsanlar “ bana faydası ne?” Sorusuna cevap
ararlar. Heyecanlandırmak istiyorsunuz şimdi ile gelecek arasındaki boşlukları
doldurmanız gereklidir. İnsanlar gelecek kaygısı duyarlar bu saygı ve stres bu
günü yönetmelerine engel olur. İnsanlar geçmiş kaygılarını referans alarak
bugün ve gelecek için heyecanlarını yitirirler. İşte kendi sorunlarını kendi
bakış açıları ile değiştiremeyen aynı davranışları sergileyen insanlara heyecan
transfer edilmelidir. Rutine düşen, kendini tekrarlayan insanların kalıcı içsel
motivasyona ulaşmalarını sağlayın. Dışsal motivasyonun etkisi 72 saattir. Kendi
kaynaklarını bulmasını sağlayın. Bunu güçlü gözlem, güçlü analiz, güçlü rica ve
güçlü sorularla yapabilirsiniz. Bu koçluk tekniğidir. Heyecan transferinde
koçluk yeteneklere odaklanmalısınız. Türkleri ikna etmek istiyorsanız koçluk
eğitimi almalı ve egzersiz yapmalısınız. İnsanlarda mutluluk, heyecan ve
zindelik veren madde serotonindir. Eksikliğinde depresyon, yorgunluk, sıkılgan
bir ruh hali görülür. Beyinde serotonin salındığında kan damarları kasılarak
daralır, serotonin düzeyi düştükçe genişler. İnsanlar beyninin mutluluk,
zindelik ve heyecan duymasını kelimelerinizle sağlayabilirsiniz. Söyleyeceğiniz
birkaç kelime, atacağınız bir mesaj, yollayacağınız bir hediye, geleceğe
yönelik bir hedef bunları yapabilir. Endorfin mutluluk hormonu olarak biliriz.
Doğal ağrı kesici, doğal uyuşturucu olarak bilinir. Bir darbe, yaralanma sonucu
hissedilen acıyı ileten sinyallerin nötralize etmesi sonucu acıyı en aza
indirger. Uykusuzluk, depresyon,stres,aşırı heyecan hallerinde salgılanan bir
hormondur. Âşık olunduğunda bol miktarda salgılanan bir hormondur. Seks ve orgazm sırasında salınımı artar.
Morfinden 20 kat daha güçlüdür. Şimdi bu kadar güçlü bir hormona ulaşma
konusunda insanları ikna edecek yeteneklerinizin farkına varmalısınız? Bunu sizin ikna gücünüzde yapabilir.
Sözler ve
davranışlarınızla bu hormonların etkisini sağlarsınız. Sizin heyecan düzeyiniz
arttığında bu hormon dengesindeki olumlu değişimi karşı tarafta hisseder.
Böylece harekete geçmeleri sağlanır. Fiziksel ve zihinsel yorgunluklar
karşısında daha dayanıklı olurlar.
İKNA ODASI
Sizce çocuklar kuralları olmayan her şeye evet diyen
insanları nasıl keşfeder? Hayır diyebilme konusunda kendinizi nasıl ikna
edebilirsiniz?
Eşitlik
Eşitlik midir?
Sizce eşitlik nedir?
Eşitlik bütün insanlara aynı davranmak mıdır? Bu olanaksız ve kimsenin yapamayacağı bir
kavramdır. Herkes eşit olsaydı tek tip
insan olması gerekir di. Herkes eşit olmadığına göre herkese eşit davranmakta
eşitsizlik demektir. Her toplantı ve söylemde adalet, eşitlik anlatılır ve bu
konuda sözler verilir. Şimdi şirkette çalışan iki kişiye izin verirken bile
eşit davranamayız. Geçmişteki davranışları, bu gün yaptıkları, şirkete ne kadar
ait olduğu, performansı, ikili ilişkileri, izin isteme tarzı, ikna yetenekleri
gibi birçok kavram gözden geçirilir. Eşitlik verilen bir hak değil aksine elde
edilen bir haktır. O nedenle ikna iletişimine girdiğiniz de, yeni insanları
tanıdığızda size de eşit davranılmasını beklemeyin. Küçük farklarla bile
eşitlik ayrımlarını kazanır ya da kaybedersiniz. İnsanlar sizi hiç
tanımadıkları anda bile eşit davranmazlar. İsminizden, doğduğunuz şehirden,
yaşadığınız şehirden, bindiğiniz araç, oturduğunuz semt, çalıştığınız şirket,
tanıdıklarınızdan, yaşınız, cinsiyetinizden, üye olduğunuz derneklere,
yaptıklarınıza kadar yüzlerce veri ile sizi yargılarlar.
Farkında olmadan beyinlerinde adınıza dosya açarlar. Bu
dosyalara göre değerlendirme yaparlar. Ardından tanışmalarındaki ilk 7 saniyede
dosyaları netleştirirler ve bunu kolay değiştiremezsiniz. O nedenle kitabımız
içinde ilk 7 saniyeyi işledik. İkna iletişiminde karşınızdaki kişinin gözünde
daha iyi yer edinmek için ilk algı çok önemli ve duygu yönetimi ile bunu
geliştirebilirsiniz. Aslında bizlerde
eşit davranmayız. Eşit davranmak bize bir ahlaki değer olarak öğretilmiştir.
Bilinçaltımızda sorgulanmadan yaşamaktadır. Eşitlik ve adalet kavramları yan
yana kullanılmıştır. Herkese eşit davranmak eşitsizliktir. Hoşunuza
gitmeyebilir yinede sistemi anlatayım. Bankada 5 milyon TL’si olan kişi ile 50
TL’si olan kişiye tüm bankalar eşit hizmet verdiğini söyler. Burada herkes
eşittir sadece slogan olarak kullanılır. 50 TL’si olan 20.000 TL kredi
kullanmak istediğinde ipotek, kefil, maaş, bordro gibi birçok teminat istenir.
5 milyon TL’si olan bunu bir telefonda halleder. Bu çok normaldir. Çünkü
bankaların sistemini bizde yapıyoruz. Güven bankasındaki kredisine göre değer
ve yargı filtrelerinden geçiriyoruz. Bunu bilinçaltımıza iyi anlattığımız da
elde edeceğimiz kavramlar olacaktır. Bunların başında insanlar kendi değer
yargılarına göre senin hakkında karar verebilirler. Bu olumsuz ya da olumlu ön
yargı olabilir. Bunun dışında sizden aldıkları sinyallerle size not verirler.
Bu notları da kolay güncellemezler. Aldıkları kararların arkasında durma,
kendilerini haklı çıkarma eğilimleri vardır. O nedenle öz imajınızı iyi
tasarlayıp alacağınızı notu artırmak elinizdedir. Buna giyim, iletişim tarzı,
ikna yetenekleriniz, geçmişte yaptıklarınız, söylemleriniz, hedefleriniz gibi
birçok kavram notlarınızı değiştirecektir. Kendimizi geliştirdiğimizde,
kendimize yatırım yaptığımızda insanların bize davranışları pozitif değişim
gösterecektir.
İKNA ODASI
Herkese eşit davrandığınız bir gün kendinizi nasıl
hissedersiniz?
Fatih
Terim’in İkna Gücü
Fatih Terim Türk Milli Takımı ve Galatasaray ile büyük
başarılara imza atan bir teknik adam. İtalya’da takım çalıştırmış bir Türk. Bu
kitaba Fatih Terim’i bir ikna örneği olarak almamım özellikleri var. Öncelikle
sıcak Adana bölgesinin tüm özelliklerini taşıyor. İnsanlardan korkarak
iletişime geçmiyor. Samimiyet ve yakınlığımı kullanılır mı diye yaklaşım
göstermiyor. Doğal ve samimi davranıyor. Kesinlikle tutarlılık en önemli
özelliği, kendi kurallarını kendi bozmuyor. Yöneticilere, futbolculara karşı
tutarlı. Davranışlarında sürpriz yok.
Başarıya tek başına sahiplenmiyor, başarıyı paylaşıyor. Başarıda biz dilini
kullanıyor. Başarısızlık karşısında ben dilini kullanıyor. Fatura adresi olarak
kendini gösteriyor. Teknik adamlık yaşamında bugüne kadar “basit savunma
hataları yüzünden maçı kaybettik” basitliği yapmadı. Oyuncularına zor günlerde
sahipleniyor. İkna yetenekleri çok gelişmiş. Oyuncular Galatasaray kadar Fatih
Terim’i tercih ediyor. Oyuncu Terim ile para konuşmuyor. Fatih Terim bu ikna yetenekleri
sayesinde Galatasaray’a 20 milyon dolar parayı transfer sürecinde kazandırdı.
Avrupalı ya da Türk yüzlerce oyuncu Galatasaray ve Fatih Terim’in hedeflerini
bildiği için para ikinci planda kaldı
Terim entelektüel
sermayesine sürekli yatırım yapıyor. 40 yaşından sonra İngilizce, 50 yaşında
İtalyanca öğrendi. Sürekli araştırıyor
ve kendini yeniliyor. Sağladığı otorite ile oyuncu seçimi, taktik anlayışı
Türkiye’de en az sorgulanan teknik adam. Futbolda bunu başarmak ve yıllarca
sürdürmek için çok özel ikna yeteneği gerekir. Çünkü Türkler en iyi futbolu
bildiklerini düşünür ve konuşurlar. Fatih Terim’in iknada en önemli özelliği
netliktir. Eylemleri ile söylemleri aynıdır. Kimseye sinsi davranmaz. Bu rol
model duruşu ile Türk futbolunda yerini almıştır.
İKNA ODASI
Bir şirkette CEO
olsaydınız Fatih Terim’in hangi özelliklerini kullanmak isterdiniz?
İKNA ODASI
Galatasaray teknik
direktörü olsaydınız oyuncularınızı nasıl ikna ederdiniz?
AKUT Nasıl İkna Ediyor?
insan hayatına saygı duyma ve değer vermektir. İşte
AKUT’un sloganı… Cumartesiyi pazara bağlayan gece sıcacık yatağınızda
yatıyorsunuz. Sabah güzel bir kahvaltı yapacaksınız, sevdiklerinizle birlikte.
Gazeteleri alıp tüm yazarları keyifle okuma planınız var. Kahvaltı sonrası Türk
kahvesi eşliğinde pazar tembelliği ile planladınız. Buraya kadarı hepimiz
yapabiliriz. Eğer AKUT üyesi iseniz telefonunuz 24 saat kapatmayacaksınız. Bu
planla uyuduğunuz gece saat 03.00’de tanımadığınız insanların yaşadığı bir
şehirde deprem olur. Telefonunuz çalar
ve toplanma merkezine çağrılırsınız. Her saniye yaşam ile ölüm arasında git
geldir. Siz evinizdeki kahvaltıyı günlerce unutursunuz. Deprem bölgesinde
“sesimi duyan var mı?” diye bağırırsınız. Öyle hassas çalışırsınız ki bir
elması işler gibi işlersiniz göçük bölgesini. Kurtarma işi profesyonel işidir.
Sessizlik, sabır, direnç ister. Zaman en büyük rakibinizdir. Bir süre sonra
gözyaşlarına, bağırışlara alışırsınız. Ölümün dayanılmaz kokusu siner
üzerinize, İ
onlarca amatör,
kriz çıkaran kriz masaları ile uğraşırsınız. Medya sizi kahraman yapmanın
peşindedir siz bir canlıya ulaşmanın. Sormazsınız kendinize burada ne işim var
diye. Bilirsiniz hayata saygı duymak ve değer vermek kutsaldır. Operasyonda
değilseniz lojistik destek verirsiniz elinizden ne gelirse yanında olursunuz
AKUT ailesinin. Bir yaşam şekline dönüşür eylemleriniz. Yaptıklarınızın
karşılığı sadece duygulardadır. Peki, AKUT sizce insanları nasıl ikna
ediyor?
1. Nasuh Mahruki
gibi başarılı bir rol model olması 2. Şeffaflık 3. Başarma duygusunu tatmin
edecek alan 4. Ülkenin en önemli Arama Kurtarma Derneği olması 5. Geçmişteki
başarı ve referansları 6. Gelecek vizyonu 7. Takımdaşlık 8. Disiplin 9.
Kaliteli iletişim kanalları 10. Ülke insanının duyduğu saygı.
İKNA ODASI
Nasuh Mahruki siz
olsaydınız Akut üyesi olmaya insanları daha farklı nasıl ikna ederdiniz?
nsan bedeninde her hareket anlam yüklüdür. Eller,
ayaklar, yüz, jest, mimikler, gözler, göz bebekleri iyi okunmalıdır. Kendimize
gösterdiğimiz özen, özensizlik hepsi mesaj taşır. Duygular bedene yansır. Beden
bu mesajları dışarı aktarır. Beden dili
bilgi akışı başladığında sinyaller yollar. Bu bilgi akışı başkaları ile olduğu
gibi kendimizle de sağlanabilir. Olumsuz ya da olumlu bir durum aklımıza
geldiğinde akış başlamıştır. Birinden aldığınız bir sms,mail beden dilinize
yansır. Türkler coşkularını ve üzüntülerini hızlı tepkilerle ifade ederler.
Birini ikna etmek için en iyi ipucunu beden dilinden alırız. Yapmamız gereken
mesajları yargılamadan anlamaya çalışmak. Doğru anlayıp anlamadığımızı
çekinmeden sorun. İnsanlar beyninde
onları ikna eden kişiler için algılar belirlemiştir. Giyimi, duruşu, nefes
alışı, kokusu, ses tonu, gülüşü, kelimeleri, göz teması gibi onlarca durumu
kayıt ederiz. Bunlara göre güvenilir olup olmadığı hakkında kararlar veririz.
Türkler bu kararları alırken sadece o anı ve kişiyi sorgulamaz. Geçmişteki
bütün resimlerle eşleştirme yapar. Çok sevdiği birinin özelliklerine benzeyen
davranışı beğenir.
Kendi değerlerine uygun mesajlardan daha kolay ikna olur.
Beden dili iletişiminde herkes aynı işaretler ile ikna olmazlar. Kimi tutkulu
ve heyecanlı iletişimden etkilenir, kimi de sakin ve seçici davranışlardan. O
nedenle ikna iletişiminde karşımızdaki kişinin nasıl hareket ettiğini bilmemiz
gerekir. Bunun için karşımızdaki kişiyi iyi modellememiz yararlı olacaktır.
Geçmişte hangi insanlardan nasıl etkilendi? Kendisi nasıl etkilemeye çalışıyor?
Nasıl davranıyor? Beden dilini okurken
sizin anlattıklarınızla ne kadar ve nasıl ilgilendiğini de okumak gerekir. İkna
iletişiminde klasik beden dili kitaplarında yazılı olanlar dışında da detaylara
ihtiyaç vardır. Örneğin ellerini bağlamış biri kitaplarda sıkılan iletişime
kapalı olarak anlatılsa da çok yakından dinleyen bir kişi de olabilir.
Kitaplardaki genellemeler ile bireyin tavırları arasında farklar vardır. O
nedenle okuduğunuz “Türk İşi İkna” dâhil tüm kitapların genellemeleri ile
bireylerin davranışlarını ayırmanızı rica ederim. Örneğin avuç içleri yukarı
bakarak ellerini size açmış birisi size güveniyorum, önemlisiniz mesajı
iletmeye çalışmaktadır. Oysa bu beden dilini Türk insanı geçmişte birçok
siyasetçiden görmüş ve aynı oranda güven desteği alamamış olabilir. Ellerini
açarak iletilen mesaj çocukların ilk yürüme dönemlerinde anne, baba ve
yakınlarının ellerini açıp onlara yürürken düşmeden buluşmalarını sağlamıştır.
Siyaset dünyamız bu mesajı çocukların en çok güvene ihtiyaçları olduğu o döneme
ait olduğunu iyi bilirler. Bilinçaltımıza işlemiş bu beden dili iletişimi her
zaman onlara yararlı olacağını düşünürler. İkna sürecinde beden dilleri ile
ilgili detay yakalamalısınız. Dünyada şu davranış şunu anlatır diye net bir
reçeteye ulaşma şansımız yok. Öyle bir genelleme olsaydı adrese teslim bir ikna
iletişimi ortaya çıkardı. İkna emek ve gözlem işidir. Bazen binlerce kelime ile
anlatamayacağımız bir durumu bir tokalaşma ile anlatabiliriz. Anne şefkatindeki
bir göz teması, simgesel baba otoritesindeki üstünlük taslamayan uzlaşıcı bir
tokalaşma ile sihirli bir ikna iletişimi başlatabilirsiniz. Özel alanına saygı
gösteren, karşısındakini önemli hissettiren, kendinize ait özgüveni aktarabilen
bir tokalaşma belleklerde yıllarca kalacaktır. Tanışma faslındaki samimi bir
gülümsemenin verdiği mesajı beyin ilk yedi saniye etkisi ile kaydedecektir.
Yorgun, bakımsız bir yüz, uykusuz, yılgın bir beden, ilgisiz ve güvensiz bir
bakışta bellekte olumsuz, negatif insan katalogunda yer alacaktır. Beden
diliniz ilk tanışmalarda burada olmaktan çok mutluyum mesajı vermelidir.
Gözlerinizdeki gülümsemeyi hissedenler bundan kesinlikle etkilenecektir. Kendi
beden dilinizi iyi kullanmanız gerektiği gibi karşınızdakinin beden dilini
okumayı da bilmeniz gerekir. Değişimleri fark etmek karşınızdakine önemli
olduğunu ifade etmenin en önemli kuralıdır. Eşiniz, sevgiliniz size sürpriz
yapmak için saçlarını kestirip boya yaptırdığında bunu algılayıp güzel olduğunu
söylemeniz için yedi saniyeniz vardır. Bu değişimi yedi saniye içinde
iletmezseniz eşiniz ya da sevgiliniz sizin onu aldattığınızı düşünür. Bu
değişimi sadece size özel olarak yapan birinin ilgiye hakkı vardır. İkna ve
işbirliği için beden dili okumayı yaşam egzersizlerinizin içine alın lütfen.
Türkler gözleri ile konuşmayı severler. Gözlerinizdeki birkaç saniyelik etkili
bakış ikna için birkaç kitaplık konuşmak kadar önemlidir. İkna ve iletişim
kalitesi için bir sporcunun antrenmanı gibi gözlerinizle çalışın. Gerekirse
bunun için drama ve tiyatro eğitimi alın. Gözlerinizle vereceğiniz mesaj için
aldığınız eğitimler yeterli olmayabilir. Beyninizi de eğitin, gerçekten
insanları sevin. Bunu sadece işbirliği ve kendi menfaatleriniz için yapmayın.
Eğitimlerle profesyonelleşin bunun yanında ruhunuz doğal ve içten davransın.
Göz iletişimi için olumsuz detaylardan, geçmiş referanslardan arının. Albert
Mehrabian iletişimde beden dilinin %55 ses tonunun %38 kelimelerin %7 önemli
olduğunu bir araştırma saplamış ve yıllardır sorgulanmadan tüm kaynaklarda bu
bilgi kullanılmaktır. Bu bilgi o kadar çok yaygın kullanıldığı için
bilinçaltımız kabullenmiş durumdadır. Oysa gözleri görmeyen birisi ile
iletişime geçtiğimizde %55’lik kayıpla başlamış oluyoruz. Kulakları iyi
işitmeyen biri için %38’lik ses tonu kaybımız var demektir. Yani iletişim
anında değerleri yazılı kurallara göre belirlemek bu kadar kolay değildir.
İletişim özellikle ikna iletişimi bir duygu transferidir. O nedenle beden
diline ait iyi eğitimler almalı, gözlemler yapmalı, kitaplar ve seminerler
takip etmeliyiz. En önemlisi bu yatırımları bilinç düzeyimiz ile sorgulamalı ve
kendimize özgün sonuçlar üretmeliyiz. Beden dilinde kaslarımız bazı sözcüklere,
davranışlara refleks tepkiler verir. Şaşırma, kızgınlık, aşk göz bebeklerinin
büyümesine, küçülmesine neden olur. Nefes ritmindeki değişim süreçle ilgili
ipuçları verir. Şöyle düşünelim bir tekne ile açıldınız beden dili sizin yol
haritanızdır. Harita okumayı bilmiyorsanız kaybolursunuz. Türklerle İkna
iletişiminde iseniz kelimelerden çok beden dilini okumalısınız. Düşünme hızımız
konuşma hızımızın çok üzerinde olduğu için cümleleri takip ederken sıkılırız.
Bir film izliyorsunuz film çok sıkıcı, konuşmalar sizi sıkıyor ne yaparsınız?
Detaylarla ilgilenirseniz sahne, sinema, oturduğunuz koltuk eğer bunlarda
düşünme hızınızı yakalamadıysa filmden kopar ve dış dünyanızla ilgilenmeye
başlarsınız. Eğer işiniz ikna etmekse o
andan kopmamanız gerekir. O anın detaylarına odaklanmak için en iyi yapacağınız
beden dilini keyifle okumaktır. Burada dikkat etmeniz gereken yargılayıcı ve
rahatsız edici davranış göstermemeniz. Gerçekten içinde bulunduğunuz durumdan
keyif almalı ve asla rol yapmamalısınız. Türk insanı taklit ve oyunculuk
yeteneklerini çabuk keşfeder. İçinde samimiyet barındırmayan profesyonellik
iticidir. Bir ikna ustası sözcükler
kadar sessizliğin gücünden de yararlanır. Susmanın etkisini bazen milyonlarca
kelime sağlamlayamaz İknada susmak karşısındakini konuşmaya zorlamaktır.
Genellikle pazarlıklarda kapanış sonrası ilk konuşan kaybeder. Teklifinizi
sundunuz ve sustunuz. Karşınızdakinin konuşmasını bekliyorsunuz bu arada ilk
konuşan siz olursanız siz kaybedersiniz. İlk konuşanın bir öneri sunması gerekir.
O nedenle iknada sessizliğin gücünü keşfetmelisiniz. Eğer susmanın gücünden tam
olarak yararlanmak istiyorsanız susmadan önce karşınızdakine bir sorusu olup
olmadığını, başka bilgi isteyip istemediğini sorun. Son aşamada teklifinizi
yapıp susun. Böylelikle susma sırasında size soru ile de gelemeyecektir.
Kararla gelmesi gerekir. İkna için beden dillerini okuyun. Metroda yolculuk
sırasında kulaklıklarını takmış dünya ile ilişkisini kesmiş genç ile bana yer
ver yoruldum diye yalvaran yaşlı arasındaki bakışları okuyun. Gencin yüzünde
pişmanlık ile umursamazlık arasındaki detaylara odaklanın. Yaşlının ne
hissettiğini gözlemleyin. Bu jest ve mimikler ikna iletişiminde karşınıza
çıkacaktır. Hamile Kore gazisi gelse yer vermeyecek genç hiç yaşlanmayı düşünmüyor
mu? Yoksa yer bulmak için yalvaran gözlere sahip yaşlı adam, bu gençlerin
yetiştirilmesinde hiç sorumluluk sahibi değil mi? Hey yazar sana sesleniyorum
yargılamak yok. Sadece öğrenmek ve ikna iletişimi için insanları okumaya devam
et lütfen. Yaşamın her anında insanları okumalıyız. Evet; yargılamadan öğrenmek
için insanları okumalıyız. Dostlarınızı, rakiplerinizi, profesyonel
yaşamınızdakileri iyi okuyun. Yol haritanızda sürekli bu okuduklarınız size
kılavuzluk yapacaktır. Beden dilinde
aşırılık ve yapmacıklıklardan kaçının. Size sinmeyen sahte imajlardan kaçının.
Yaptıklarınız doğallığınızı etkilemesin. Çünkü insanlar bir kez aldatıldığını
düşünürse bir daha size inanmazlar. Beynimizi düşündüklerimizi doğrulayacak
şekilde programlarız. Önce bir bakış açısı oluşturur sonra ona göre değerler
yükleriz. Şimdi düşünün yaşlı, sakin bir beyefendi ile tanıştınız. Size göre
iyi bir aile babası, iş odaklı bir insan. Etik değerlere son derece saygılı bir
rol model beyninizde yer verdiniz. Konuşmaları, duruşu, iletişimi son derece
güven verdi. Sadece işini ve ailesini düşünen bir beyefendi! Aradan 20 gün
geçti bu kişiyi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ziyaretinizde Girne’de bir
kumarhanede gördünüz. İki güzel Rus eşlik ediyor. Canlı rulet masasında elinde
viski kadehi ile sizi selamladı. Şimdi beyninizin konumlandırdığı yerle görüntü
arasında farklılık varsa siz beyninizin haklı olması için kendinizi
kodlarsınız. Aldanmış olmak istemezsiniz o nedenle kurgu yaparsınız. Benzetmiş
olabilirim dersiniz hatta özel bir görevle gelmiş diye düşünebilirsiniz.
Aldandığınız düşünmek istemezsiniz. İkna böyle bir yetenektir. Başkalarının
duygu, düşünce ve eylemlerini bakış açılarını değiştirmektir. Şimdi ikna
odasında yeni bir oyuna var mısınız?
İKNA ODASI
Kredi
kartlarınızı, tüm paranızı, unvan ve statünüzü bırakıyorsunuz. Sizi kimsenin
tanımadığı bir yerde 24 saat hayatınızı hiçbir ödeme yapmadan geçiriyorsunuz.
Fiziksel tüm ihtiyaçlarınızı gideriyorsunuz üç öğün yemek, gece konaklama ve 50
TL para kazanıp bunu bir derneğe bağışlıyorsunuz. 18 yaşından küçükler lütfen
denemeyiniz!
İknada İlk 7 Saniye
7 saniye süreniz var neler yapabilirsiniz? Bir tanışmada
yıldırım aşk yaşayabilir misiniz? İşe girmeyi garanti edebilir misiniz? Birini
şirketinize ortak yapabilir misiniz? Müşteri adayınızı müşteriniz haline
getirebilir misiniz? Bir hastaya moral verebilir misiniz? Yedi saniye insanları
etkilemek için yeterli bir süre mi? 20–30 yıl önce iki insanın birbirini
algılama ve etkileme süresi 30 saniyeydi. Şimdi bu süre hızlı iletişim kanalları,
medya, internet sayesinde yedi saniyeye indi. Şu an inanılmaz iletişim
kaynaklarına sahibiz. 100 yıl önce bir insanın bir yılda ulaştığı bilgi şu anda
bir internet sitesinde bir saatte ulaşabiliyoruz. İnsanları etkilemek için 7
saniye süreniz var. Görsel temas, ilk kelimeler, tokalaşma, göz takibi,
gülümseme, giyim, isimleri ve isminizi tekrarlamanız, öz imaj, öz değer yeni
tanıştığınız kişilerin konfor alanındaki davranışlarınızı bu sürede
aktarabilirsiniz. Bunların yanında sizde karşınızdaki kişileri kendi değer,
inanç, beklenti ve duygularınızla takip edersiniz. 7 saniye değer, inanç, beklenti, duygu ve
beden dili eşleşmeleri için önemli bir zaman birimidir. 7 saniyede kişi
hakkında karar alırız ve buna gelecekle ilişkilendiririz. Bu anlamda kiminle
hangi 7 saniyede karşılaşacağımız belli olmadığından öz imajımız sürekli üst
düzeyde olmalıdır. Öz imaj kendini değerli hissetmektir. Egzersiz yapmanız için
Türkleri ilk yedi saniyede etkilemek için neler yapabileceğinizi yazmanızı rica
ederim. Size göre ilk yedi saniyede ikna yolları;
1………………………………………………………………… 2…………………………………………………………………
3………………………………………………………………… 4…………………………………………………………………
5………………………………………………………………… 6…………………………………………………………………
7………………………………………………………………… 8………………………………………………………………… 9…………………………………………………………………
10……………………………………………………………….
İKNA ODASI
Sabah uyandınız aynaya yedi saniye baktınız kendinize
enerji ,tempo verecek içsel motivasyona nasıl ulaşırsınız?
İkna ve Konfor alanı:
Bireysel konfor alanınızı sorguladınız mı? Kendinizi
nerede ve nasıl daha mutlu, güvende ve huzurlu hissediyorsunuz? Yarattığınız
konfor alanında ilerleme kaydediyor musunuz?
Özgüven, değerli olma duygusu sadece belirli alanda mı gerçekleşiyor?
Konfor alanınızı daraltan ret edilme duygusunu nasıl aşıyorsunuz? Konfor
alanınız genişlediğinizde ne kazanıyorsunuz?
Biliyorum çok soruyla başladım. Sıkılmak yok. Konfor alanı üzerinde
konuşuyoruz. Bu alanı genişletmenin en iyi yolu öz değerden geçiyor. Öz değer
içinde tutku ve cesaret gibi iki altın kavrama sarılmak gerekiyor. Belirlenmiş
tutkularınız varsa ve üzerine cesaretle gidiyorsanız konfor alanınız
genişliyor. Beynimizi bir balon gibi
düşünürsek iç basınç öz değer dış basınç ret edilme korkusu oluyor. Öz değer
arttıkça balon şişiyor. Vazgeçme, erteleme duygusundan arınıyoruz.
Öncelikle reddedilme kavramının derinliklerine yolculuk
yapalım. Sizi her şeyden alıkoyan,
denemekten vazgeçiren bu korkuyu farklı bir noktadan düşünelim. Reddetme bir
seçenektir. Beynin alışılmışın dışındaki davranışlara ilk tepkisidir. Düşünün
şimdi size birisi elinde bir külçe altınla gelse bunu al dese tepkiniz ne olur?
Hiçbir şey sormadan alıp gider misiniz? Çekinir misiniz? Bir davranış
değişikliği anında insanların konfor alanına girdiğinizde bunu doğal tepki
olarak algılarsak değişime başlayabiliriz. Bu davranış olaya, ana, bir işe
karşıdır. Bizimle içselleşmez. Bu bize yapılan bir ret değildir. Asla bütünsel
değildir. Reddedilen biz değiliz. En zor anlarda öz güven değerinizi gözden
geçirirken Dünyada sizden bir tane olduğunu çok iyi bilin. Sizin DNA yapınıza
sahip kimse yok, sizin parmak izinizi taşıyan kimse yok. Sizinle aynı
düşüncelerde birinin olma şansı yok. Özelsiniz. Öz değerinizi sizi denemeye,
hızlandırmaya ulaştıracaktır. Konfor alanınızı genişletmek için beyninizde çok
canlı resim haline gelmiş tutku ve bunu harekete geçiren cesaretinizden
yararlanacaksınız. Onları ortaya çıkarmanın yollarını bulacaksınız. Başka
birinin yaptığını siz de yapabilirsiniz. Daha önce ki başarılarınız
referansınız olacaktır. Hedefleriniz netleştikçe engelleriniz fulü olacaktır.
Eylem planınız varsa eyleme dâhil edeceğiniz insanların konfor alanı ile
kesişmeniz kolay olacaktır. Kendi konfor alanımızı genişletmenin yolu kendimize
verdiğimiz değerle ilgilidir. Biliyoruz
ki biz izin vermediğimiz sürece bize kimse zarar veremez. Öz değerde duruşumuz
da önemlidir. Fiziksel, zihinsel ve ruhsal duruşumuz. İletişim kalitemiz, baskı
altındaki tavrımız ve seçişlerimiz. Biz özel ve değerliyiz. Asansör psikolojisini nasıl
açıklarsınız? Sizce insanlar asansörde
bakışlarını neden kaçırır, sosyal mesafelerinde insan olmasının altında yatan
rahatsızlıklar nelerdir? Göz teması azalır, herkes farklı yönlere bakar ve kapı
açıldığında birden terk etmek istenir. Bu konfor alanına istemediğimiz
kişilerin zorunlu girmesidir. Alışkanlıklarımıza birden müdahale edilmesi bizi
rahatsız eder. İkna iletişiminde konfor alanı konusunda farkındalıklarımız
olmalıdır. Kendi konfor alanınızda mutlu olabilirsiniz ancak gelişmek için
konfor alanından çıkmalı ve başkalarının belirsiz ret edilme olasılığı bulunan
konfor alanlarına girmemiz gerekir.
Fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal yaşamın içinde konfor alanları
oluşmaktadır. Her tür değişimi zor kılan alışkanlıklarımızdır. Bir taraftan
yüksek beklentiler diğer taraftan rutine takılı kalma ile savaşırız. Değişim
için başkalarının konfor alanına girmeli ve belirsizlikler karşısında öz
imajımızı, öz değerimizi ortaya koymalıyız. Kaçarak özgürleşemeyiz. Her satış
görüşmesi bir konfor alanı değişimidir. Biriyle çıkma teklifinde bulunmak bir
konfor alanı değişimidir. Derste öğretmene soru sormak, şirkette zam, terfi
istemek, tatile çıkmak, ev değiştirmek, boşanmak, evlenmek, sınava girmek, iş
görüşmesine girmek,yeni insanlar tanımak,yeni bir yazar okumak,yeni kitaplar,
sunum yapmak,topluluk önünde konuşmak bir konfor alanı değişimidir. Konfor
alanı değişimi konusunda kendinize şu mesajı vermelisiniz ertelemek mi daha zor
yoksa üzerine gidip sonuçlandırmak mı? Size birisi hayır dediğinde öz
imajınızın zarar gördüğünü düşünürseniz buna izin verirseniz izin vermiş
olursunuz. Kimse siz istemediğiniz ve rıza göstermediğiniz sürece size zarar
veremez. Hayır diyebilir ret edilir. Olayın kesinlikle önemi yoktur. Önemli
olan burada sizin alacağınız tavırdır.
Başkalarının konfor alanı girecek cesaret, özgüven ve eylem gücüne sahip
olmak sizi mutlu etmelidir. Bunu başarmış olmak önemlidir. Bunu başardığınızda
daha çok iş görüşmesi yapabilir, daha çok müşteri ziyareti yapabilir, daha iyi
ilişki tekliflerinde bulunabilirsiniz. İşbirliğiniz başkalarının konfor alanına
nasıl ve hangi kalitede girebildiğinize bağlıdır. Türk toplumunda özellikle
eğitim sisteminde konfor alanına girme, birlikte iş yapma üzerine özel bir sistem bulunmamakta ve bu yüzden Türk
insanı konfor alanını genişletme konusunda alt yapıya sahip değildir. Ailelerde
bu alanda gelişim için % 100 sorumluluk vererek çocuk yetiştirmemektedir.
Avrupa’da bir çocuk 7 yaş gününü tamamen kendisi organize edebilir. Kimi davet
edeceğine karar verir, ne kadar sürecek nasıl süsleme yapılacak. Kapıda
karşılamadan uğurlamaya kadar tüm detayları kendisi düzenler. Bir Türk çocuğu
40. Yaş doğum gününü kutlamak için annesine, eşine ihtiyaç duyar. Bir tatile gittiğinizde çocuğunuz kendi
başına hangi deneyimleri yaşabilir? Oğlum/kızım çok açılma boğulursun denir.
Açık büfe yemekleri anneler tabldot olarak masaya getiriyorsa bilin ki
Türkiye’desiniz. Seçimleri başkaları tarafından yapılan bir çocuk kendi konfor
alanını keşfetmeyi 25 yaşlarında öğrenirken biz bu kişilerden başkaların konfor
alanına girmesini ve onları kendi konfor alanlarına çekmesini isteriz. Bunu
yapamadıklarında beceriksiz olmakla suçlarız. 10000 kişi üzerinde insan
çalıştıran tüm şirketler kendi kurum kültürüne göre insan yetiştirmek isterse
çalışanları kadar çalışanların çocuklarını da eğitmelidir. Kar marjı düşük
kreşler, ilköğretim okulları ve üniversiteler açıp yetenek avına beş yaşında
başlamaları yerindedir. Ailesini tanıdıkları ikinci üçüncü kuşaklarla çalışmak
çok yararlı olur. Kurum kültürü de geleneksel olarak gerçekleşir. Yoksa ortak
kurum kültürü sadece üst yönetimin dayatması olarak web sitelerinin vizyon
misyon bölümünde kalır. Ezberletebilirsiniz size papağan gibi tekrar
edebilirler. Önemli olan kurumsal kültürün oluşmasında gerçekten uygulanabilir
ortak kararlar
almak ve birlikte uygulamaktır. Bir şirketin geleceği
birlikte hazırlanmış herkesin sindirdiği ve konfor alanına aldığı ortak kurum
vizyonu ile bağlantılıdır. Herkes kendi oluşturduğu sistemin içinde olmak
ister. Türk insanını konfor alanı genişletmek ve işbirliği için
cesaretlendirmeli ve elde ettiği başarıları göstermelisiniz. Kendi konfor
alanını genişletmek başkalarının enerji deneyim ve başarılarına ortak olmaktır.
Bunu gerçekleştirmek insanlarda pozitif duyguları geliştirir. İkna iletişiminde
olduğunuz insanlarla konfor alanınızı paylaşırsanız başarma duygusunu sizinle
yaşadıkları için iletişim kaliteniz uzun soluklu olacaktır. İkna sürecinde
olduğunuz insanlar konfor alanınıza yöneldiklerinde sizde onların konfor
alanına yaklaşın. Buluşma noktanız ortak konfor alanınız olacaktır. Bu
işbirliği için önemli bir kaynaktır.
Yeni bir işe başlamak konfor alanı değişimidir. Yeni insanlar, yeni
yönetim anlayışı, yeni kültür, yeni müşteriler, yeni tedarikçiler, yeni sistem,
yeni bir iletişim alanı. Yenilik zekâ için yararlıdır. İşletme körlüğü diye bir
kavram vardır. İşler rutine döndüğünde gelişim durur. Öyleyse değişim ve
gelişime ihtiyacımız vardır. Yeni konfor alanları için değişim ve gelişim adına
kendimizi ikna etmeliyiz. Yaşamın birçok
alanında konfor alanlarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Bu kitabı okuyorsanız
değişime, işbirliğine ve insanları ikna etmeye kısacası başarı ve mutluluğa
inanıyorsunuz demektir.
İKNA ODASI
Hayatınızda son bir aydır en büyük konfor alanı değişimi
nedir? Bugünden itibaren en önemli konfor alanı değişiminiz ne olacaktır?
Nasıl
İkna Oluruz?
İknada önemli faktörlerden biri de uzmanlıktır. Alanında
otorite olmak iknada sizi başrol oyuncusu yapar. Uzmanlığınız sorgulanmıyorsa
Türkleri daha kolay ikna edersiniz.
Mehmet Öz Amerika’dan her yıl yeni kitap ve önerilerle gelir milyonlarca
takipçisi peşine takılır. Kimse bu yazdıklarınız geçen yıl yazdıklarınız ve
söylediklerinize benzemiyor demez. Bu konuda medyanın özellikle sosyal medyanın
inanılmaz etkisi vardır. İnternet üzerinde sorgulandığınızda yazılan,
makaleler,bloglar ve bilgiler insanların algısını etkiler. Bir yakınınız kalp
sorunu yaşadığında ne yaparsınız? Kalp cerrahınızı seçerken ilk yaptığımız
internet üzerinden araştırmak olur. Sonra bu tür ameliyat yaşamış tanıdıklarla
görüşülür. O uzmanı tanıyanlar ile görüşülür. Referanslara,güçlü bağlantılara
ihtiyaç duyarız. İkna; inançları, tutumları,niyetleri veya davranışları
değiştirmeye yönelik bir iletişim sürecidir. İkna girişimi, bilince veya
bilinçaltına yönelik olabilir. Sözel veya sözel olmayan mesajların kullanılma
biçimidir ikna. Bir annenin çocuğuna gözleri ile bakıp tek kelime konuşmadan
anlattıkları da iknadır. Bir şirkette yeni fikre uyum sağlamak için 6 saat
toplantı yapmakta iknadır. İknada bilinç düzeyini artırmak tanımlamak, analiz
etmek, karşılaştırmak ve karar vermek her ne kadar analitik olay görülseler de
kendini mutlu, güvende ve iyi hissetmek için yapılan davranışlardır. İkna için
sadece bilinç düzeyi hedeflenmez. Bilinçaltına da çapalar atılır. Bilinçaltı
sorgulamaz depolar ve istenildiğinde geri verir. Televizyon reklamları,
sloganlar, sosyal mesajlar birçok imaj çalışmasının hedefi bilinçaltında yer
kazanmaktır. Türkleri ikna etmek için kazanma arzularını ya da kaybetme
korkularını harekete geçirmeniz gerekir. Motive etmek kalıcı başarılar elde
etmek için kazanmış gibi davranın. Kendini kazanan olarak görmüş insanlarla
ikna iletişimi daha kolay olacaktır. Bununla birlikte kaybetme korkusu da ikna
da önemli bir iletişim aracıdır. Ellerinde bir değer olduğunun farkında olanlar
bunu korumak için çalışırlar. Bu da bir ikna aracı olarak
kullanılmaktadır. İkna etmek için İnanç
Kuralı; Yaptığınız işten ne kadar eminseniz o kadar heyecan transfer
edebilirsiniz. O nedenle ikna etmek istediğiniz konuya inanmalı ve
odaklanmalısınız. Karşılık ilkesi; bu evrensel bir ilke olmakla birlikte
Türkler için daha önemlidir. Türk toplumu yapılan iyiliğin altında kalmaz. Eve
bir tabak yiyecek getirildiğinde o tabak boş yollanmaz mutlaka içine bir
yiyecek konulur. Birini ikna etmek isterseniz iyilik yapın. Mutlaka o iyiliği
ödemek için size yardımcı olmaya çalışacaktır. Türklere iyilik yapın kendini
borçlu gibi hissedecek ve ödemek için fırsat kollayacaklardır. Bağlılık ve
tutarlılık ilkesi; Davranışlarımızı tutarlı hale getirmek ve başladığımız gibi
devam etmek isteriz. O nedenle insanlar değişime her zaman açık değillerdir.
Tutarlı olmak için alışkanlıklardan kolay vazgeçemezler. O nedenle bayanlar
kuaförlerini değiştirmek istemezler. Olumsuz sürprizleri sevmeyiz. Tutarlılık
ve bağlılık iknanın önemli bir ilkesidir. Birilerini ikna etmek için bağlılık
oluşturmalı ve tutarlı olmalısınız. Sosyal Kanıt; insanlar iknada sosyal kanıta
önem verirler. Başkaları tercih
ediyorsa, yapıyorsa ben de yaparım anlayışı Türklerde çok geçerli kuraldır.
İknada etkisini göstermesi için kulaktan kulağa bilginin ulaşması tercih
edilir. Bir ürün satmayı planlıyorsanız alıcı hangi sektörde ise o sektördeki
kişiler tarafından tercih edilmiş olması önemli bir sosyal kanıttır. Hoşlanma ve Arkadaşlık ilkesi; Güvenin
oluşmasındaki temeldir hoşlanmak ve arkadaşlık. O nedenle aynı mekânlarda,
ortak arkadaşları olanlar daha kolay tanışır arkadaş olur. Aynı dernek üyeleri
daha iyi anlaşır. İknada tanımak ve ortak özelliklerde buluşmak önemlidir. Her
gün yeni insanlar tanımak iknada sizi öne çıkartacaktır. Otorite ilkesi; Türklerde
otorite ilkesinden etkilenir. Alanının uzmanlarının yaptığı açıklamalar iknada,
karar aşamasında hızlandırıcı etki gösterir. Azlık İlkesi; Bir şeyin az olması
onu daha değerli hale getirmektedir. Türk toplumu satışta az olana ve zaman
baskısı taşıyan ürün ve hizmetlere daha çok ilgi göstermektedir. Unutmayın az
olan sizsiniz! Dünyada sizin parmak izinize sahip, sizin DNA yapınıza sahip
gibi düşünen bir tek kişi daha yok.
Tezat İlkesi; Önce iyi olmayanı sonra iyi olanı seçmektir tezat
ilkesi.
İknada
Güçlü Sorular
Ne kadar güçlü
soru sorarsanız o kadar güçlü cevap alırsınız. Beyin soru şeklinize göre
cevaplar üretiyor. Soru mazeret odaklı ve olumsuzluk içeriyorsa beyninizde sizi
mazeret ve soruna götürüyor. Asla başka kapı açmıyor bu konuda hiç sürpriz
yapmıyor. Siz tüm olayları şansa, kadere, başkalarının yaptıklarına, dayınız
olmadığına, torpile bağlıyorsunuz. Kendinizi kaybetmiş olarak görmekten mutlu
oluyorsunuz. Kazandığınızda ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Sorularınız olumlu ve sonuç odaklı olduğunuzda
kendinizi başarmış olarak görüyorsunuz. Başarısızlıklar sizden uzaklaşıyor.
Geçmişteki sorunlara takılmıyor gereksiz gelecek hayallerinde yaşamıyorsunuz.
Yönetebileceğiniz zamanda kalıyor ve şimdiyi yaşıyorsunuz. Buna göre kendinizi
ve başkalarını ikna ediyorsunuz. Çünkü doğru sorulara odaklanıyor ve onları
yanıtlıyorsunuz. Önce bu soru başlıklarını paylaşalım sonra sorulardan
örnekleri inceleyelim.
Genel Sorular Farkındalık soruları Değişim soruları Eylem
soruları Yönetim soruları Geçmiş-Şimdi-Gelecek soruları Hedefe odaklanma
soruları İkna soruları Bilinçaltına atılacak çapa soruları Bilinç düzeyine özel
sorular İşbirliği soruları İstihbarat, işbirliği soruları Duygu soruları
Analitik sorular Koçluk sorular Meydan okuyan sorular Motivasyon soruları
Genel Sorular
Buradaki amaç tanışma, havayı yumuşatma, konuşma ritmini
alma, sorular karşısındaki cevap tarzını anlamaktır. Çok sorgulayıcı olmadan,
yeni tanışmalarda çok detaya inmeden yapılan sohbet açma sorularıdır.
Karşılıklı olmasında yarar vardır. Sorular tek taraflı olmamalıdır. Size de
soru sorulacak zamanı bırakmalısınız. Nasılsınız? İşleriniz nasıl
Nerelisiniz? Bu sorular çoğaltmak
mümkündür. Farkındalık Soruları; Başını yastığa koyduğunda huzurlu olacak
mısın? İstersen daha iyi neyi yapabilirsin?
Geleceğinin farkında mısın? Bu işi senden daha iyi
yapanların farkı ne? Potansiyelinin farkında mısın? Bu saniyeler bir daha
gelmeyecek farkında mısın? Geleceğe iz bırakmak için anın farkında mısın? Bu
dünyada senden bir tane daha yok farkında mısın? Yaşamdan aldığın derslerin
farkında mısın?
Değişim Soruları;
Sence ne değişmez? Değişimin doğum sancısı gibi olduğunun farkında mısın? Sence
değişimin başlama zamanı nedir? Değişime karşı konulabilir mi? Gelecekte
kendini nerede görüyorsun? İpek böceği olarak kozaya giren sürüngen kelebek
olarak kanatlanıyor senin değişimin nedir? Değişim için yapabileceklerini 10
madde olarak yazar mısın? Eylem Soruları; İşlerini yarım bırakarak başarılı
olan kaç kişi tanıyorsun? Ertelemeden, vazgeçmeden başarıya ulaşmak için şimdi
ne yapabilirsin? Gurur duyduğun başarılı eylemlerini yazar mısın? Eylem
devamlılığına puan versen 0–10 arasında şu an kendine kaç verirdin?
Yönetim Soruları; Organizasyon yeteneklerini
değerlendirir misin? Şirketin patronu CEO’su olsaydın daha farklı ne yapardın?
İlişkilerini nasıl yönetiyorsun? Bir makine olsaydın ne olur ve nasıl
çalışırdın?
Sağlığınız nasıl yönetiyorsun? Paranı nasıl yönetiyorsun?
Zamanını nasıl yönetiyorsun? İnsanları nasıl yönetiyorsun? Aileni nasıl
yönetiyorsun?
Geçmiş-Şimdi-Gelecek soruları; Hayatında yaşadığın en
büyük başarısızlık nedir? Başarısızlık yaşamadıysan sebebi? Hayatında yaşadığın
en büyük başarı nedir? Yaşamadıysan
sebebi? Geçmişte herkesi affettin mi? Yoksa bu ağırlığı taşımaya devam ediyor
musun? Geçmişe takılır mısın? Şimdiyi
nasıl daha iyi yönetebilirsin? İyi bir ilişkiye başlamak için hemen harekete
geçebiliyor musun? Kötü bir alışkanlığı değiştirmek için neyi bekliyorsun?
Şimdiyi yönetmek için geçmişten nasıl ders alıyorsun?
Hedefe Odaklanma soruları; Hedeflerin için nelerden
vazgeçebilirsin? Odaklanma eşiğini artırmak için ne yaparsın? Hedefe
odaklanmada seni neler motive eder? Hedeflerine ulaşamadığında kendini nasıl
hissediyorsun? Başarmak için ne yapmalısın? Yeterince odaklandığında başarmış
olarak kendini görebiliyor musun? Ana odaklanmada zaafların ne bunu nasıl
çözebilirsin? Çok severek odaklandığın işlerdeki başarını zorunlu olarak
yaptıkların da yaşamak için ne yapmalısın?
İkna Soruları
İnsanların sıcak düğmelerini nasıl keşfedersin?
Güvenilirseniz % 100 ikna edebilir misiniz? İknada en önemli 5 donanım size
göre nedir? Kendinizi nasıl ikna ediyorsunuz? Başkalarını iknada kendinizi
yeterli görüyor musunuz? Ben istemezsem kimse beni ikna edemez diyor musun?
Bilinçaltına atılacak çapa soruları; Yeterince istiyor
musun? Başaracak güce ve motivasyona sahip misin? Başardığında kendini nasıl
hissediyorsun? Geleceğe iz bırakmak için ne yapıyorsun? Başarıyı hak ettiğine
inandığında neler yaparsın? Bilinç
düzeyini yükseltme soruları Sorgulama düzeyimi nasıl artırabilirim? Ben kimim
(500 sayfa yazabilirsiniz) Kararlarım yaşamımı nasıl etkiliyor? Sorgulanmayan
yaşanır mı? Doğru karar almayı nasıl geliştirebilirim? Hayattaki seçişlerim ve
vazgeçişlerim neler?
İşbirliği
Soruları; Hayatta her şeyi tek başına yapamam nasıl bir işbirliğine ihtiyacım
var? İşbirliği listemde kimler yer almalı ve bunu nasıl geliştirmeliyim?
İnsanlar benimle işbirliğine girdiklerinde aradıkları faydalar nelerdir?
İşbirliği elde etmek için başkalarını nasıl motive edebilirim? Koşulsuz sevgi
ile işbirliğini nasıl geliştiririm? Yetenek havuzum var mı?
İstihbarat Soruları; İkna etmek istediğim kişileri kimler
etkiliyor? Tanımak için doğru yolda mıyım?
İkna iletişiminde 5N 1 K sorularına (Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden
ve Kim) doğru cevabı kimden ve nasıl alabilirim? Bilgi kirliliğinden kendimi
nasıl koruyorum? Bilgi ile manipülasyonu nasıl ayırıyorum? Bilgiye açık mıyım,
kolay ulaşabiliyor muyum ve doğru analiz ediyor muyum?
Duygu Soruları; Ne hissettim? Ne hissediyorum? Analitik
Sorular; Sebep –sonuç bağlantılı sorulardır. İçinde neden geçen sorulardır.
Analitik düşünen kişiler bu tarz sorular sorar ve kendilerine sebep sonuç
soruları sorulmasını isterler. ….. yaptığında ne elde edeceksin? …. Yaptığında
ne kazanacaksın Ben yaparsam karşılığında sen ne yapacaksın? Bu gün ders
çalışırsan sınavdan kaç alırsın?
Koçluk soruları; İknada koçluk sorularından
yararlanmalısınız. Bunun için yaşam koçlarının sordukları sorulara
bakmalısınız. Nasıl Soruları, Nasıl düşündünüz/hissettiniz/davrandınız? Nasıl
düşünecek/hissedecek/davranacaksınız? Nasıl oldu? Nasıl olacak? Nasıl tepki
gösterdiniz?/Nasıl tepki göstereceksiniz? Geçmişte nasıl başardınız?
Size
nasıl davranılmasını istersiniz?
Ne Soruları Ne
oldu/Ne olacak? Bununla ilgili ne düşündünüz?/Ne olacak? Böyle düşünmenize
sebep olan şey nedir? Bu sizin için ne anlama geliyor? Bir defa ki sefere neyi
farklı yaparsınız? Bunun arkasında ne var? Bununla ilgili önemli olan nedir?
Bundan ne öğrendiniz? Bunu seçmenizin nedeni nedir? Bir defa ki sefere ne
yapacaksınız?
Ne zaman soruları; Ne zaman başladı? Ne zaman….. yapmanız
gerekiyor? İlk olarak ne zaman meydana geldi? Ne zaman fark ettiniz? Ne zaman
karar verdiniz? Bu ne zaman olacak?
Nerede Soruları; Bu nerede oluyor? Değişimi
gerçekleştirmeye nereden başlayabiliriz? …..’de kendini nerede görüyorsun? Bu
sizi nereye götürecek?
Netlik Soruları; ….. derken tam olarak ne demek
istediniz? ….. sizin için ne anlama geliyor? Sizi doğru anladın mı? Tam olarak
bunu mu söylediniz?
Bu
size doğru geliyor mu?
Ayrıntı Soruları, Bu konu da daha ayrıntılı konuşmak
ister misin? Bu konuyu biraz daha açar mısınız? Meydan Okuyan sorular, Kendine
ne zaman yardımcı olacaksın? Bu işi bekleyerek mi çözmek istiyorsun? Harekete
geçmek için tam olarak beklediğin nedir? Söylemlerinle eylemlerin ne zaman aynı
olacak? Sana senden başka yardım edebilecek kimse var mı? Aynı bakış açısı ile
aynı soruları mı yaşar mısın?
Motivasyon soruları? Başardığın da neler yaşayacaksın
düşünsene? Senin mutluluğunu isteyen insanlar için neler yapabilirsin?
Mutluluğun büyük resmini görebiliyor musun? Geçmişteki başarılarını tekrarlar
mısın?
İKNA ODASI
Kendinize ve ikna
iletişiminde bulunduklarınıza hangi 100 soruyu sorardınız? Yazar mısınız lütfen
Para ve İkna
idyalılar parayı bulduğu günden bu yana para bir ikna aracıdır. Evet,
para bir araçtır. Her amaca bir araçla gidersiniz. Bir yerden bir yere varmak
için hızlı araçlar kullanmak gerekir. İstanbul’dan İzmir’e otobüsle 8 saatte
kendi aracınızla 7 saatte, uçakla 45 dakikada gidersiniz. Hepsi İzmir’e varma
amacınıza hizmet eden araçlardır. İnsanlarda amaçlarına ulaşmak için araçlar
kullanırlar. Satın alma gücünüz başkalarının ilgisini her zaman çekmektedir.
Bindiğiniz araç, giysileriniz, yatırımlarınız, yaşantınız başkalarını iknada
önemlidir. Hepimiz ben asla böyle düşünmem deriz. Sonra kolundaki saate,
ayakkabısına, giysilerine bakarız. Cross marka kalem ile atılan imzalar bizim
için daha gerçekçidir. İlk yedi saniyede aklımızda kalan aslında para
bağlantılıdır. Duruşundaki özgüven ve rahatlığı çok kazandığına bağlarız. Para
insanları etkilemede bilinçaltımıza her zaman önemli mesajlar iletmektedir.
Türklerin yıllarca yerli filmlerde bunları bilinçaltımıza kazımıştır. Fakir
oğlan zengin kız, baba oğlana bir çek uzatır ne istersen yaz çık hayatımızdan
der. Oğlan benim aşkım satılık değildir der çeki yırtar! Bunun gibi binlerce fotoğraf karesi vardır
Türk insanının beyninde. Bir gecede 150 bin dolar teklifleri, yatlar, konaklar,
hizmetçiler ve ensest ilişkiler Türk insanına ait oldukları dünya olarak
aktarılmaktadır. Para ile başarı arasında bağlantı vardır. Para ile zekâ
arasında bağlantı vardır. Para ile hırs arasında bağlantı vardır. Doğru,
yanlış, etik ya da etik olmadığını sorgulamak yerine bu bağlantının sizin ikna
gücünüz arasındaki faydaya ulaşmanız gerekir.
Bir tarafta bir lokma, bir hırka anlayışı ile yetişmiş anne babalar,
diğer tarafta tüketici toplumun tüm tuzakları ile beslenen gençlik. O nedenle
kolay kazanma alışkanlıkları hızla gelişmiştir. “Topçu,popçu “ anlayışı ülkeye
yeni değerler üretmek değil yorulmadan,üretmeden kazanmak için ortaya atılmış
dayatmalardır. İnsanlar hem parayı çok isterler hem de onu kazanacak
direnç,emek, disiplini devreye sokmazlar. İkna sürecinizde para, emek, para,
ahlak, para, onur arasında bağlantılar kurdurabilirseniz para anlamı olan bir
ikna kaynağı olacaktır. İnsanlar ilkeleri ve duruşları olunca da para
kazanabilir ve kariyer sahibi olabilirler. Para kazanmak için “yalaka” olmak
başkalarını kullanmak, “çanak anten” olup laf taşımak, başkalarını bölmek,
mobbing yapmak gerekmez. İş Dünyasında ya da özel yaşamda ilkeli insanlar uzun
vadede hep kazanan, saygı gören olmuştur. Önce buna kendinizi ikna etmelisiniz.
Para kazanmak için iknaya daha iyi ikna etmek için paraya ihtiyacınız vardır.
İyi giyinmek, iyi arabalara binmek, iyi bir yaşantı başkalarını ikna eder
doğrudur. Para ile kültür arasında aynı oranda gelişen bir bağlantınız
olmalıdır. Şimdi düşünün Milli Piyangodan 45 milyon TL para size çıktı o güne
kadar hiç gitmediğiniz bir mekânda ıstakoz yemek istediniz. Nasıl yenildiğini
bilmiyorsunuz. Ne yaparsınız
internetten nasıl yenildiğini mi araştırırsınız? Para tek
başına yeterli olmayacaktır. Türkiye’de sonradan görme diye bir söz vardır.
Burada anlatılan para ile kültür arasında doğru orantının olmamasıdır. Evet;
para pozitif bir ikna aracıdır. Bu aracı doğru kullanabildiğimiz sürece.
Bankacılık
ve İkna
Bankacılık sektörü size hem ürün, hem de hizmet satan bir
sektördür. Bu nedenle iknanın en üst düzeyde iletişim kalitesine ihtiyaç
duyulur. Öncelikle bu sektörde çalışmak isteyen kişiler kendilerini ikna
etmelidir. 09.00-18.00 saatleri gibi mesai kavramını unutacağınız bir
sektördür. Kotalar, stantlarda kredi kartı satışı, gece gündüz
koşturmacadır. Müşteri temsilcisi ve
yönetici olmak yorucu ve uzun soluklu bir süreçtir. İşiniz sürekli güven
satmaktır. Bankalar ortalama 40 ürün ve hizmet satmaktadır. Müşteri
temsilcileri kota, zaman baskısı ile bu ürün ve hizmetleri sürekli satmak
zorundadır. Bireysel başarı ve kariyer bu istatistik sonuçlara bağlıdır. O
nedenle bankacılık alanında çalışanlar sıcak aynı zamanda mesafeli bir duruş
dengesi sağlamak gerekmektedir. Sektör konukseverlik, hız ve iletişim kalitesi
ister. İnsanların güvenlerini kazanmak, ihtiyaçlarını belirleyip hedeflerine
ulaşmalarına yardımcı olmalısınız. Müşteri temsilcileri müşteriler ile banka
menfaatleri arasında herkesin kazandığı işler yaparlar. Müşteri mutlu olmazsa
ilk sizi aldatacaktır. O nedenle banka çalışanları sürekli sahada ve müşteri
markajındadır. Müşterilerine sadece
satış odaklı ziyaret ve lansmanlar yerine müşterilerinin beklentilerine yönelik
satışlar gerçekleştirirler. Bu sosyal iletişim yatırımı ve ikna kalitesi
sektördeki kişilerin kariyeri ile direk bağlantılıdır. Bankacılık sektörünü
seçtiyseniz yorgunluk,stres,gergin müşteriler,kaprisli insanlar sizin
eğlenceleriniz oldu demektir. Odaklanma, empatik iletişim,hedef odaklılık,bası
altında hızlı ve doğru karar almak, liderlik,öğrenme sizin yaşam şekliniz
demektir. Takım oyununa uyum ile rekabeti aynı anda yönetiyor olmalısınız.
Bankacılık; İletişim Satış Yeni müşterilere ulaşma Eski müşterileri elde tutma
Motivasyon Gizlilik Süreklilik gibi onlarca kavramla donatılmak bunları her an
yönetmek demektir. Bunlara ulaşmak için ikna yeteneklerinizi geliştirmek ve
satış koçluğu alanında uzmanlaşmanız gerekmektedir. Bununla birlikte bölgenin
hassasiyetlerini, kültürünü, şivesini ve yapısını çok iyi bilmeli ve uyulmama
sağlamalısınız. Birini ikna etmenin yolu dilini konuşmaktır. Bu dil sadece
kullandığı ana dil değil değildir. Zihin dili, ruh dili, beden dili ve sosyal
dilidir. Bankacılık bunların tümünü kullanma sanatının adıdır. Bu nedenle
kariyerlerinde bankacılık olan arkadaşlar çok iyi bilmelidir ki bu sektörün
yaşam anlayışı ikna üzerine kuruludur. Servetinizi, geleceğini size bırakır
insanlar. Şimdi kendinize şu soruyu sorun arkanızda bankanız olmasa size kaç
kişi parasını ve geleceğini sana emanet eder?
Öyle bir
ikna iletişimi kurmalısınız ki insanlar banka kadar size
de güvenebilsin. İşlem yapmak için sizi arasınlar. Böyle bir iletişim kalitesi
size sektörün kapısını açacaktır. Bu alanda kariyer yapmayı planlıyorsanız
güven anlamında insanlar sizi göstermelidir. Bu düşünce-duygu ve eylemleriniz arasındaki
bağlantının çok güçlü olması ile gerçekleşecektir.
Satış
İknası
Bu bölüm yaşamın her alanında satış olduğunu inananlara
özel hazırlanmıştır. Müşterileri ikna etmenin sürekli iletişim ile olacağını
kabul edin. Kesintili iletişim, çıkar ilişkisi hissi veren iletişim, sadece
satış odaklı iletişim ikna sürecine zarar verecektir. Sürekli iletişim. Yeni
müşteri kazanmak için harcadığınız kadar enerjiyi eski müşterilerinizi elde
tutmak içinde kullanmalısınız. Size gerçekten güvenen müşterilere satışın çok
kolay olacağını ve size referans olacaklarına kendinizi sürekli ikna edin.
Hangi müşteriniz hangi yollarla güven kazanır bunlara çalışın. Müşterinin görünen ihtiyacı ile görünen
ihtiyacının arkasındaki gerçek ihtiyacı bulmak için kendinizi ikna edin. Müşteri
ürün, fiyat, ödeme, servis, hizmet kalitesi, teslimat, eğitim ve tüm konularda
bilgi sahibi olsa da başka görünmeyen ihtiyaçları da olabilir. Onları
görebilmelisiniz. Satış kapanışının uzun
sürmemesi konusunda kendinizi ikna edin. Satış imza aşamasına geldiğinde hayır
sözünü duymamak için kapanış sorularından kaçmayın. Ret edilebileceğinizi
bilseniz de satış kapanışını uzatmayın. Güven sağlayın, ihtiyacı belirleyin,
iyi sunum yapın. Kapanışı kısa tutun bu konuda kendinizi ikna edin. En iyi
kapanış kısa süren kapanıştır. Satış kapanışı toplam görüşme süresinin % 10’u
kadardır. Satışın bir uyumlama olduğunu
ve tüm enerjinizi müşteriye vereceğiniz için iknada içinde bulunduğunuz durumun
farkında olmalısınız. Bugün kendimi iyi
hissetmiyorum satışa çıkmayacağım sözünün şehir efsanesi olduğunu, iyi
satıcının her zaman satış yapabilecek yeteneği olduğuna kendinizi ikna edin.
Tiyatro oynamak gibidir. Sahne kapanmaz. Müşterilerden alacağınız referansların
işinizin çığ gibi büyümesi demek olduğuna kendinizi ikna edin. Telefon
rehberinize her gün üç yeni isim eklemelisiniz. Öğrenme tutkunuzu asla
kaybetmeyin. Her görüşme sizin okulunuz olsun. Gerektiğinde kamera ile kayıt
yapın ve kendinizi gözlemleyin. Her ay
en az bir satış kitabı,eğitimi almaya ve araştırmaya sürekli öğrenmeye
kendinizi ikna edin. Sürekli öğrenme ve hatalardan ders çıkarmanın iş ve yaşam
kalitesine çarpan etkileri konusunda kendinizi ikna edin. Kurum markası ve
imajı dışında sizin bireysel imajınızın da çok önemli olduğuna kendinizi ikna edin.
Bu nedenle fiziksel,zihinsel,sosyal ve ruhsal olarak imajınıza yatırım yapın.
Daha çok satış görüşmesinin daha çok satış getireceğine kendinizi ikna edin.
Bir oltayla balık tutmak yerine 10 oltayla balık tutmak gibi düşünün. Satış
sürecinde sadece şirket ve bireysel çıkarlara odaklanmak yerine müşteriye
danışmanlık yapmak gerektiğinin farkında olun.
Bilgi teknolojileri ve sosyal medya ile daha kolay
ulaşılabilir olabileceğinize kendinizi ikna edin. Satışın bir iletişim
sihirbazlığı ve ikna süreci olduğunu ve bunların öğrenebilir yetenekler
olduğunu kendinizi ikna edin. İyi bir takım kurmanın performansa yapacağı
pozitif katkı konusunda kendinizi ikna edin. Korkulardan kaçarak ve erteleyerek
kurtulamayacağımızı ve özgürleşmek için sorunların üzerine gitmemiz gerektiği
konusunda kendinizi ikna edin. Müşterilerin eskiye oranla doğru ürün, hizmet,
fiyat ve tüm bilgilere çok daha kolay ulaşabildiğini unutmayın. Müşteri şimdi
çok bilgili o nedenle çok daha fazla anlatmaya ve iknaya ihtiyacımız var. Satış
görüşmelerinin dünyanın en keyifli işi olduğu konusunda kendinizi ikna edin.
Sistemli çalışma ile harika satışlar üretebileceğinize kendinizi ikna edin.
Harika bir satıcı olduğunuza kendinizi ikna edin.
İKNA ODASI
Müşteriniz beş
farklı şirketten fiyat almış sizin fiyatınız ikinci iyi fiyat ürünü/hizmeti
sizden almaya nasıl ikna edersiniz?
İkna
ve Zaman Yönetimi
Türkler saygı
görmek ister. Bunu yeni tanıdığınız birine gerçekten saygı göstermek isterseniz
ilk yapmanız söz verdiğiniz saatte randevunuza gelmek. Onun da söz verdiği
zaman da orda olmasını istemektir. Türkler kendisine ve karşısındakine değer
veren insanlarla olmak isterler. Planı, zaman yönetimi olan insanlarla ilişki
kurarlar. O nedenle ister sosyal yaşamda
ister iş yaşamında mutlaka ajandasınız olmalı. Zamanı şimdi ve geleceği
yönetecek bir ajandaya sahip olmalısınız. Düşünün size birisi yarın 14.02’de 30
dakika görüşebiliriz derse buluşma saatine ve karşınızdaki kişiye bakışınız
nasıl olur? Sıradan insanlar zamanın
akışına kapılırlar. Planlı insanlar zamanı yönetirler. Hayat ıskalamaya gelmez. Her anınızı
planlayabilirsiniz. Yazarsanız geçmişte anlamsız geçen zamanı da
görebilirsiniz. Birilerini ikna etmek
isterseniz kendinize ait zamanı iyi yönetin. T
Türkler
Suçlu Ararlar
Türkler mazeret üretmek için suçlu ararlar. Aile ve
eğitim sistemindeki öğretiler Türkleri bu duruma zorlar. Bu konuda Profesör
Doktor Üstün Dökmen’in harika bir gözlemini aktarayım. Üç yaşındaki çocuk
önündeki masayı görmez çarpar ağlamaya başlar. Anne gider masaya vurur ah sana
masa diye masayı suçlar. Masa sürekli yerindedir duran masaya çarpan çocuk
suçlu olmadığını düşünür. Bu ezber anlayışla yetişen çocukların bilinçaltına
sadece suçla ve rahatla mesajı verilir. Oysa sorunu konuşan mutlaka çözümü de getirmelidir.
Şimdi bu yazdıklarımı beğenmeyenler lütfen aşağıdaki cümlelerin hangi ülkeye
ait olduğunu düşünsün. Yazın terastan düşen adam devlet bizi korumadı der İşe
giremeyen dayımız olsaydı bizde girerdik der Dere yatağına kaçak ev yapan aile
belediyeyi suçlar Devlette iş bulamayan KPSS sistemini suçlar. Verdiğiniz işi
yapamadıklarında onlarca faktör,kişi,olay ve detaylı suçlama yetisine sahiptir.
Suçlu bulma enerjileri her zaman yüksektir. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi
0-5 yaş ve ilköğretim yıllarındaki yetiştirilme şekilleridir. İkincisi ise
başkalarını ve şartları suçlayarak kendi suçlarını kapatabileceklerini
düşünürler. Suçlamalar ile kendilerini rahat hissederler. Suçlamalarında
herçekten samimilerdir. Çünkü sadece sorunun konuşularak çözüleceğini
düşünürler. Çözümü ile gelmediğiniz hiçbir sorunu burada konuşmayınız anlayışı
ile yetiştirilmemişlerdir. O nedenle size sorunla gelenleri çözüm odaklı olmaya
yönlendirin. Şimdi ne yapmamız gerekir? Başka? Tam olarak ne olsaydı kendini
iyi hissederdin? Gibi onlarca soru sormalısınız. Böyle alışkanlıkları ve bakış
açısı olan birçok kişiyle iletişiminiz olacaktır. Onlara konuşabilecekleri
olası tüm sorunları bildiğinizi hissettirin. İkna için sence daha farklı ne
yapmamız gerekir? Yerimde olsaydın nasıl davranırdın? Sorularını sorun. Mazeret üreten ve sadece mazerete odaklanan
insanların sonuçları görmesi olanaksızdır. Aslında sadece mazeretleri konuşmak
bir tercihtir. Sorun çözülürse yeni bir sorunun gelme ihtimalinden yeni
belirsizlikten korkan insanlar tanımladıkları bir sorunun içinde kalmayı tercih
ederler. O nedenle sürekli mazeret üreterek çözümden kaçarlar. Bunu çok iyi
analiz etmeniz gerekir. Yol almak için sorunların çözülmesi ve aynı hataların
tekrarlanmaması gerekir.
Türkler Kurallı Yaşamayı Sever!
Türkler kurallı yaşamayı sever kuralları bizzat kendileri
koydukları ve diledikleri zaman değiştirme hakkına sahiplerse! Türkleri kurallı yaşamaya ikna etmelisiniz.
Kurallı yaşama bir disiplin ve zorunluluk değildir. Kurallı yaşam bir
özgürlüktür. Kendine ve başkalarına karşı özgür olma eylemidir.
Kuralsız yaşamak bir öğretidir. Şöyle ki anne baba
koyduğu kuralları zamana ve şartlara göre değiştirdiğinde çocuk kuralların
değişebileceğini ve yeterince önemli olmadığını düşünür. Kurallar bir atasözü
ile değişir. “Bir seferden bir şey olmaz”. Masum esnetmeler ve görmemezlikten
gelmeler gelecekteki kurallı yaşama zarar verir. O nedenle şirket kuralları,
evlilik kuralları, satış kuralları, ahlak kuralları, trafik kuralları sevilmez
olur. Kurallı yaşamın sevilmeme nedeni
yazılı ve tanımlanmış kuralların yetersizliği ve değişkenliğidir. Kişiye,
şartlara ve olaylara göre ani değişkenlik görülür. Bu da kurallı yaşama uyumda
sorunlar oluşturur. Siz kuralları tanımlanmış bir kişi olduğunuz da insanları
daha iyi ikna edeceksiniz. Burada önemli ayrıntı sadece kurallarla yaşayan
duygu yoğunluğunu kaybetmiş statik insan olmamak gerekir. Ne kadar çok
kuralınız varsa o kadar yıkılacak kumdan kaleniz vardır demektir. Kurallı
yaşamın bir özgürlük olduğunu söylemiştim. Trafik kurallarına uyup alkol
almadan, aşırı hız yapmadan, aracın bakımı yaptırıp dikkatli olduğunuzda
karşınızdaki kişinin yaşama özgürlüğüne saygı duymuş olacaksınız. Bu bir trafik
kazası yapıp mahkûm olmanızı da engelleyecek siz de özgür kalacaksınız. Piyano çalmak istiyorsunuz. Bunun için piyano
çalma kurallarına göre çalışmanız gerekecektir. Piyano çalma özgürlüğü birçok
zincir kuralı yerine getirmeniz halinde gerçekleşecektir. Kurallı yaşamak
özgürlüklerinize kavuşmaktır. O nedenle kurallı yaşam konusunda kendinizi ikna
edin.
İKNA ODASI
Kural koyucu olduğunuz güne kadar kurallara uymaya
kendinizi nasıl ikna edersiniz?
Türkler ve etkin dinleme
Türklerin etkin dinleme konusunda davranışlarını
gözlemlemenizi rica ederim. Nasıl dinliyoruz? Nerede söz kesiyoruz? Ne kadar
etkin dinleme tekniklerine sahibiz? Empati özelliklerimiz ne? Dinlemeyi nasıl
öğrendik? Bunun gibi onlarca soruyu kendinize sorun lütfen. Dikkatinizi çekti mi insanlar bazen ben nerde
kalmıştım diye sorar. Kendimizi bile dinlemiyoruz, tabii kendi iç sesimizi bile
dinlemezken başkalarını nasıl dinleyebiliriz? Şirketler verimlilik, performans,
sürdürebilirlilik için etkin dinleme eğitim ve çalışmaları yaptırmaktadır.
Sonra; sonra bunları sahada uygulayacak alanları takip ederler. Kariyer
yolculuğunda dinleme kaliteniz basamakları hızla tırmanma konusunda rehberlik
edecektir. İtirazları nasıl dinliyorsunuz? Kelimelerin altındaki gerçeklere
ulaşmada nasıl bir dinleyicisiniz bunlar çok önem kazanmaktadır. Türklerin dinleme hataları Heyecanlarını
hemen ifade etmek için aceleci davranmak Söyleyeceklerinin çok önemli olduğunu
düşünerek söz kesmek Karşısındaki kişiyi daha önce dinledikleri için tekrardan
sıkılmak İnsanları önem sırasına göre kataloglara koymak İlgi ve bilgi
alanlarına ait olmayan konuları dinlemekten sıkılmak Kendini net ifade edemeyen
kişileri hızlandırmak adına olumsuz yardım girişimlerinde bulunmak Dinliyormuş
gibi yaparak telefon, notlar, başka kişiler ile ilgilenmek. Sadece ilgi
alanındaki konuları dinlemek faydacı yaklaşım Saldırıya hazır pozisyonda
dinlemek Tuzak sorular hazırlamak üzere dinlemek. Sürekli açık arama pozisyonu
Kalabalık ailelerde yetişen kişiler gürültülü ve hızlı tempo içinde başkaları
tarafından yeterince dinlenilmediği için bunu modeller ve alışkanlık haline
getirirler. Daha sonra iş yaşamında dinliyor gibi davranış gösterirler. Ne
yazık ki okuma ve yazma okullarda eğitim halinde verildiği halde dinlemeye özel
bir eğitim ve davranış değişikliği verilmemektedir. Etkin dinleme kesinlikle ailede verilmelidir.
Anne baba, öğretmen rol model olmalıdır. Şirketlerin dinleme eğitim ve saha
çalışmaları kurumsal yapıda yararlı olmaktadır. Bununla birlikte kalıcı
olabilmesi için kesinlikle erken yaşlarda eğitim gerçekleştirilmelidir. Dinleme
kaliteniz ile ikna kaliteniz arasında doğru oranda uyum vardır. Birine sana
güveniyorum, özelsin mesajı vermenin ilk yolu koşulsuz kabul ve saygı ile
dinlemektir. O nedenle iyi dinleme için şunları yapmalısınız;
Dinleme egzersizleri yapın. Konsantrasyonunuzu artırın.
(Gürültüde insanları dinleyin, kalabalığı dinleyin, uzun süre dinleyin, yorgun,
uykusuz olarak insanları dinleyin) İlgi alanlarınızı genişletin. Entelektüel
sermayenize yatırım yapın. Konuşmakta olduğunuz kişi ile bedensel uyum sağlayın
O andaki ihtiyacını anlamaya çalışın Sözünü kesmeden dinleyin. İnsanların
önemli ve değerli olduklarını hissettirin. Geri bildirim isteyin (Doğru mu
anladım, Tam olarak bunu mu demek istediniz?) Sorularını sorun.
Dinleme teknik olarak sabrın göstergesi, kendine ve
başkalarına saygının ifadesi, iknanın olmazsa olmazıdır. Dinlemek ihtiyacı
belirlemek, güven oluşturmak ve paylaşmaktır. Size bir oyun önerimiz var. Bir
dinleme oyununu işyerinizde ya da ailenizde oynamanızı tavsiye ederiz. ABC
Oyunu; 20 kişilik bir gruba karşı üç arkadaşınızı odadan dışarı çıkarın A,B ve
C olarak sıra ile arkadaşlarınızın içeri girip üçer dakika konuşmalarını
isteyin. Ancak içerideki grup A konuşmaya başladığında etkin dinlesin konsantre
olsun. B içeri girdiğinde kimse ilgilenmesin herkes kendi aralarında sohbet
etsin. C içeri girip konuşmaya başladığında sözünü kessinler, konuşturmasınlar
ve kimse dinlemesin salonda gezsinler. Sonra üç arkadaşa da kendilerini nasıl
hissettikleri sorulsun. Aslında dinleme alışkanlıklarımız ile bu oyun arasında
çok bağlantı var. Biz de bazı kişileri A gibi, bazılarını B gibi bazılarını da
C gibi dinleriz. Bir dakikada ortalama
125- 175 kelime arasında konuşuruz buna rağmen 500 ile 5000 kelime arasında
dinleme kapasitesine sahibiz. O nedenle konuşma hızı ile düşünme hızı arasında
farklılıklar dinleme kapasitemizi etkiler. Birilerini ikna etmek için koşulsuz
dinlemeye çalışın, ön yargılardan uzak kalple dinlemek gerekir. Konuşmadan önce
düşünecek zaman kazanın. Bu sizin ikna donanımlarınız için çok önemli bir
detaydır. Yaşam detaylarda saklıdır. Zihninizi susturup kalple dinleyin. Biri
ile 15 gün kapalı bir yerde kaldığınızı ve onunla sürekli konuştuğunuzu
düşünün. 15 gün kesintisiz konuşmak ve dinlemekten bahsediyorum. Yapabilir
misiniz? Hz Mevlana ile Şemş-i Tebrizi arasındaki sohbetler böyleydi işte. Bu
konuda yazılmış kitapları okumak sizin ikna yeteneklerinize artı değer
katacaktır.
İKNA ODASI
Nefret ettiğiniz
biri ile iki saat kapalı bir ortamda yalnız kalıp kendinizi etkin dinleme
yapabilir misiniz? Deneyimlerinizi burada paylaşır mısınız?
Girişimcilik ve İkna
Girişimcilik sadece fikrini satma eylemi değildir.
Mükemmel bir iş fikriniz olsa da bu hayali eyleme dönüştürecek ekip ve
disipline de sahip olmanız gerekir. Girişimciler Dünyanın en fikri kendilerinde
olduğunu düşünebilir. Doğrudur Türkler inanılmaz fikirler üretirler. Bu
mükemmel iş fikrinizin ekonomik yeterliliğe yani başkalarını iknaya ihtiyacı
vardır. Para, ekip ve fikir arasındaki bağlantıyı iyi kurgulamak gerekir. Girişimciler İşbirliği, ortak fayda ve paylaşmak
kelimelerini ekiplerine, sermayedarlarına ve kendilerine çok iyi ifade
etmelidir. Girişimcilik bir Amerikan rüyası, birden zengin olmak değildir.
Girişimcilik sürekli kazanma alışkanlığını bir davranışa dönüştürmektir.
Kazancı tek başına elde etme dönemi bitti. Şimdi birlikte kazanma dönemi
başladı. Fikrinizi korumak adına kimse
ile paylaşmazsanız geliştiremezsiniz. İş fikrinizi kaybetme pahasına
paylaşmanız gerekmektedir. Artık
kusursuz ve asla kimsenin bulamayacağı iş fikirleri olduğunu düşünmeye gerek
yok. Fikirler disiplin G
ve iş takibi ile geliştiriliyor. O nedenle girişimcilik
konusunda fikir kadar önemli olanın takım olduğunun da farkında olalım. Eğer buluş niteliğinde bir iş fikriniz ve
tanımlamanız varsa protip için patent alabilirsiniz. Bunun dışında
fikirlerinizi etik değerleri yüksek kurum ve kişilerle paylaşın. Sizin
dışınızdaki kişi ve kurumlar ile bilgi alış verişinde bulunmak ve zıtlıklardan
yararlanmak sizi daha başarılı yapacaktır. Girişimci iseniz mutlaka
listeleriniz olmalı. Sermayedar listesi, bürokrat, siyaset listesi, medya
listesi, ekip listesi, sizi motive edecek kişilerin listesi gibi birçok
listeniz olmalıdır. Projelerinizin birim maliyetleri, zamanları, karlılıkları,
sürdürebilirlikleri ve tüm detaylarını analiz etmelisiniz. Bu konularda mutlaka
uzmanlardan destek almalısınız. Girişimciler her konuda bilgiyi elde tutmak
için tüm detaylara kendileri odaklanmak ister. İşte o an işletme körlüğü ve
büyük resimden uzaklaşma başlar. Mükemmel iş fikirlerinizi tek başınıza gerçekleştirmeniz
kolay olmaz. O nedenle girişimci olarak kendinizi işbirliği konusunda ikna
edin. Kim sizinle, siz kiminle nasıl işbirliği içinde olacaksınız,
paydaşlarınızın ve sizin faydanız ne olacak tüm konuları iyi hazırlamalısınız. Birlikte hareket etmeniz ve girişimcilik için
şimdi kendinize lütfen sorun şimdiye kadar 20 kişi ve üzeri ortak yaptığınız 10
olayı yazın.
1…………………………………………………………………
2…………………………………………………………………
3…………………………………………………………………
4…………………………………………………………………
5…………………………………………………………………
6…………………………………………………………………
7…………………………………………………………………
8…………………………………………………………………
9…………………………………………………………………
10………………………………………………………………..
Sıra dışı fikirleriniz var neler yapmanız gerektiğini
planlayın. Kalkınma Ajansları Kosgeb İş Kur Bakanlık Destekleri AB Destekleri
Yatırımcılar Fikir Yarışmaları İş
Dünyası sizi keşfetmek için beklemiyor! Lütfen siz onlara ulaşmak için zaman ve
enerjinizi harcayın. Buna sizin ihtiyacınız var. O nedenle ret edilmekten
korkmayın o nedenle konfor alanınızdan çıkın randevu almak, konuyu anlatmak
için kapı kapı dolaşmaya başlayın. 200 kez hayır duyduğunuzda 201. Kez ilk
heyecanla projenizi anlatmaya devam edebilmelisiniz. Geçmiş başarısızlıklar
sizin heyecan kaybetmenize neden olmamalıdır. Deneyim kazanıldığı sürece
başarısızlık yoktur. Hatalar tekrarlanmıyorsa yeni başarma yolları öğreniliyor
demektir. Girişimciler şimdi ile hedefledikleri mükemmel gelecek arasında
bağlantı kurarlar. Girişimcilerin çok iyi bildiği bir kavram vardır sadece
vazgeçenler kaybeder. Türk
girişimcilerin en önemli engel detayları net planlamadan hızlı başlangıç yapıp
yarım bırakmalarıdır. Bu girişimcinin direncini azaltmaktadır. Planlama için
yeterli zaman ve mantıksal araştırma yapılmalıdır. Burada zaman kaybedin çünkü
burada kaybedilen zaman doğru planlama ile size para, enerji ve zaman kazancı
olacaktır.
İKNA ODASI
Projenize ve size
insanlar çok güvenirse neler yapabilirsiniz?
Bu kişileri nasıl ikna edebilirsiniz?
Anekdot
Bakırköy Deniz
otobüslerinin yanında çiçek satıcısı Roman vatandaşları izlemek özel hobimdir.
Üniversitelerin satış ve işletme bölümlerinde ders vermeleri gerekir. İkna
konusunda alanının uzmanı olmuşlar. Bu kadar rahat ve işine inanarak çalışan
kişinin başarısız olma olasılığı yok.
Bakın bir çift yakaladıklarında sevgilisine, eşine çiçek almadan
bırakmazlar. Kovulur, ret edilirler, yüzlerinde hiçbir ifade değişmeden satmaya
devam ederler. Jest ve mimiklerinde hiçbir olumsuzluk göremezsiniz.
- Sevdiceğine alasın bir çiçek - Gönlünden ne koparsa
veresin - Alasın bir gül, güldüresin şu güzeli
Günde 10-12 saat
ayakta duran ve İstanbul’un envai çeşit insanına çiçek satan, bunu yaşam şekli
haline getirmiş bu kişiler hep düşünürüm. Aynı tutkuyla kitap yazmak, aynı
tutkuyla eğitimler vermek ve işini yapmak. Bu sadece fiziksel ihtiyaçları
karşılamak için yapılan bir işe benzemiyor. Bu çiçek satıcıları kendilerini
gerçekleştiriyor. Geleceğe imza atıyor. Bir beyin cerrahi titizliğindeler.
Adeta mutluluk satıyorlar. Kesinlikle yaptıkları işten keyif alıyorlar. Birazda
tatlı rekabet hissediliyor. Deniz
otobüsü geliş ve gidişlerinde artan bir aşkla İstanbul’un simgesi oluyorlar.
Mistik giysileri ve bitmeyen enerjileri ile insanları karşılıyorlar. İkna sizin
için önemli ise mutlaka izlemelisiniz. Bir çift merdivenlerden inerken erkeğe
dönüp sevgiline çiçek alması için ısrar ederken kız birden seslendi. “Sevgili
değiliz abim benim” dedi. Çiçekçi hemen erkeğe tekrar döndü
“Kardeşcağzına hiç çiçek aldın mı bugüne kadar” diye
sordu Erkek kardeşinin gözlerinin içine bakarak aldığı çiçeği kardeşine uzattı.
İnsanların sıcak düğmelerini hayat okulunda öğrenmişler. Duygu yönetimini
biliyorlar. Türk işi ikna için gerekli donanıma sahipler. Süper ego ile
mükemmel savaşıyor. Hedefleri var, iletişim kaliteleri çok iyi. Rollerinin
farkındalar. Çiçek satıcısı bayanlar
başkalarını ikna etmek için başta kendilerini çok iyi ikna etmişler.
Kelimelerin
sihri
Türkleri ikna etmek istiyorsanız kelimelerin sihrini
bilmelisiniz. Kelimeleri özenle seçmelisiniz. Bir ressamın kâğıda renkleri
yerleştirmesi kadar keskin olmalı kelimeler. Vurgunuz, ses tonunuz, işaretler,
susmalar, kelimelerin perdesi, ritmi karşımızdakinin kulağındaki algısı büyülü
olmalı. Uzamamalı kelimeler. Bir cümle 11-13 kelimeyi geçmemeli. İkna etmenin kuralıdır netlik. Netlik
kelimelerde gizlidir. İkna iletişiminde ortamı yumuşatan kelimeleri kullanın.
1- Haklısın! 2- Mümkündür! 3- Seni seviyorum! 4- Seni çok iyi anlıyorum! 5-
Eline sağlık! 6- Sen bir tanesin! 7- Özür dilerim! 8- Senin yerin çok ayrı! 9-Problem
değil! 10-Teşekkür ederim! 11-Kızgınlığım sana değil! 12-Bana biraz zaman tanı!
13-Sen yapmazsın, biliyorum! 14-Canın sağ olsun!
15-Harika olmuş!
Bu kullandığınız kelimelerde lütfen samimi olun. Samimi
olmadığınız kelimeleri kullanmayın. Karşınızdaki kişiye uygun cümleler
kurmalısınız. İkna için samimiyeti asla atlamamak gerekir. İkna için kesinlik
içermeyen kelimeler kullanmamalıyız.
Galiba Bakarız Evet ama, Olsa Hallederiz Sonra konuşalım Bu kelimeler
ile kendiniz dâhil kimseyi ikna edemezsiniz. İkna iletişiminde olduğunuz
kişilere net cümleler kurmalı ve kelimelerin sihrinden yararlanmalısınız.
Ayrıca din, spor, siyaset, etnik yapı gibi tartışmalara girmeyiniz. Espriler
yapmayınız. Başkalarını ikna etmek isterseniz kendinizle dalga geçin.
4 Şekerle İkna
Sosyal projeler
kapsamında ceza infaz kurumlarında eğitim ve koçluk çalışmaları yapmaktayım.
Ceza ve infaz kurumlarındaki eğitimler oldukça eğlenceli ve keyifli geçiyor.
Tutuklu ve hükümlüler sizin ön yargılarınızı, tavırlarınızı, tüm değer, inanç,
beklenti ve duygularınızı çok iyi anlıyorlar. Eğitimlerde durduğunuz yer,
bakışlarınız, sesinizden sizin hakkınızda kararlara varıyorlar. İnsan her yerde insandır.
Şimdi size dört şekerle ikna ne demek onu anlatayım. Ceza
ve infaz kurumu seminer salonunda eğitimin var. Eğitimler ortalama 150 kişilik
gruplara yapılıyor. Eğitim saati kuruma
geldim. Görevliler o gün koğuşta kavga çıktığını o nedenle eğitimin
yapılamayacağını söylediler. Kavganın
nedeni hükümlülerin kendi aralarında kumar oynadıkları ve bu nedenle çıktığını
söylediler. Peki dedim siz burada okey takımı, zar, iskambil vermediğiniz halde
nasıl kumar oynayabiliyorlar? Görevliler olayı anlattı; Dört kesme şekeri ortaya koyuyorlar ve kantin
için ne ihtiyaçları varsa onlara göre bahisler açılıyor. İlk sinek hangi kesme
şekere konarsa parayı o alıyor! Süper
insan isterse hangi şart altında olursa olsun hedefine ulaşıyor. Kendini ikna
işte bu dedim. Görevli ancak kavga bu nedenle çıkmadı. Bunu zaten uzun süredir
oynuyorlarmış dediğinde iyice şaşırdım. Görevli anlatmaya başladı. Kavga hile
yüzünden çıkmış. Oyun başladığında bir kişi kendi şekerine bal sürmüş!
İKNA ODASI
Kendinizi
tekrarladığınız ya da açmazda olduğunuz an olaylara farklı bakmak için
kendinizi nasıl ikna edebilirsiniz?
İkna ve Amigdala Bölgesi
Amigdala bölgesi
duygusal olaylarla ilgili hafızanın oluşmasında ve depolanmasında önemli rol
oynar. Korkuya bağlı koşullanmalarda uyarana ait anılarla ilişki kurulmasını
sağlar. İnsanlar sorun yaşadıkları kişilerle ilgili fotoğraflar biriktirirler.
Beynimize gelen bilgilerin % 80’lik kısmı görme organımız ile gerçekleşir.
Beyinle göz arasındaki bağlantı diğer organlara göre 22 kat daha güçlüdür.
Olumlu ya da olumsuz tüm fotoğrafları kaydederiz. Amigdala bölgesi bu olumsuz
korku ve baskıya ait duyguları çok hızlı şekilde servis eder. Geçmişte
yaşadığımız korku ve endişe dolu anları tekrar hissetmemizi amigdala bölgesi
sağlar. Şimdi yakın çevre ilişkilerinizi gözden geçirin en çok kime kızarsınız?
İnsan en çok sevdiğine kızar diye bir söz vardır. Çünkü en çok anıyı en yakın
çevremizle, en çok önemsediklerimizle biriktiririz. İletişim kalitesi bitmiş
evlilik ve ilişkilere bakın yok saymalar başladığı an üzülmelerde bitmiştir.
Tabii geriye ölü bir ilişki kalır.
İster sosyal yaşamınızda ister profesyonel yaşamınızda bilmeniz
gereken amigdala bölgesinin işletim sistemidir. Biz kızdığımızda,
üzüldüğümüzde, baskı altına girdiğimizde, korku ve endişe hissettiğimizde
böbrek üstünden bir salgı beynin amigdala bölgesini tetikliyor. Bu salgı kan
yolu ile bir dakika içinde tüm bedene yayılıyor. Beynin düşünce bölümü zarar
görmemesi için kapatılıyor. Biz sadece duygularımızla hareket ediyoruz. İşte
amigdala bölgesi bu geçmiş referansları bize o an servis ediyor. Tüm korkular, endişeler o kişi ile yaşanan
tüm olumsuz anılar, resimler geliyor. Sadece o kişi ile yaşanan olay ve
resimlerle de kalmıyor. Olaylar ile de bağlantılar kuruluyor. Düşünce bölümü
devrede olmadığı için sadece duygularla hareket ediyoruz. Duygular bazen
fiziksel bazen ruhsal zarar vermemize ya da almamıza neden oluyor. Anlık
hareketleri ile on binlerce kişi yaşamlarının en verimli dönemlerini ceza
evlerinde geçirmek zorunda kalıyor. Birçok kişi hayatını kaybediyor. Bunların
dışında ilişkiler zedeleniyor. Her tartışma, her korku ve endişe amigdala için
yeni bir resim anlamına geliyor. Düşünce bölümü kapalı olduğundan üzüldüğümüz
zaman agresifleşiyor karşımızdakini de üzüyoruz ya da pasifleşip kendimizi kötü
hissediyoruz. Şimdi düşünün amigdala bölgesine yüzlerce olumsuz resim
yüklediğiniz birini ikna edebilir misiniz?
O nedenle ikna iletişimi için mutlaka uygulanması gereken bir konudan
sizlere bahsetmek isterim. Böbrek üstünden salgı beyne ulaştığında kan yolu ile
tüm bedene gittiğini söylemiştim. Şimdi beynin düşünce bölümü zarar görmemesi
için kapatılıyor demiştim geriye sadece duygular kalıyor. Şunu bilin artık
mantık devre dışı o nedenle bu tarz ilişkiler girmeden önce düşünmelisiniz.
Vereceğiniz tepkileri, alacağınız tepkileri ön görmelisiniz. Bir konuyu
tartışmak ve konuşmak ile bir insanı tartışmak ve tamamen yargılamak arasındaki
farkı
bilmeliyiz. Haklı olmak, mutlu olmak her zaman kazanmak
değildir. Kendinizi iyi hissedebilirsiniz ancak bu iletişiminize zarar
verebilir. O nedenle bir tartışma içine girdiğinizde kitapta bahsettiğimiz
sandviç tekniğini uygulayın. Sadece sorunu ve soruna ait çözüm önerilerinizi
konuşun. Konuşmanın tartışmaya döneceğini hissettiğinizde sağlıklı kararlar
alabilmek adına 24 saat erteleyin. Ancak çok önemli bir konu burada erkek ve
kadın beyni aynı şekilde çalışmıyor. Bir sorun olduğunda erkek 24 saat
ertelediğinde sağlıklı düşünebilirken kadın anında iletişim kurmazsanız sorunu
beyninde çok daha büyük hale getirebiliyor. Bu nedenle kadınlarla yapılan
iletişimde olayı bekletmek her zaman yararlı olmayabilir. Kadınlarla iletişimde
mutlaka uzun dinlemelisiniz. Bu kadınların rahatlamaları için önemlidir. Sorunu
büyütmez aksine çözüme ulaştırır.
Kendinize teknikler uygulayabilirsiniz; Karşınızdaki kişiyi bir çocuk
masumluğunda görebilirsiniz. Çocukların
hatalarını affedebiliriz. İletişim anında o kişiyle ilgili olumlu anı, obje,
fotoğraflara bakabilirsiniz. Bu anın size yazılmış bir teks ve tiyatro oyunu
olduğunu düşünebilirsiniz. Kendinizi bir sorunu çözmek üzere bir danışman
olarak algılayabilirsiniz. Baskı altında sorunlardaki iletişim kaliteniz,
olaylara bakışınız ve tavrınız ikna kalitenizi çok etkileyecektir. Birilerini
ikna etmeye çalışırken beynin amigdala bölgesinin etkisini ve kadın erkek
davranışlarındaki farklılıkları bilmemiz gerekiyor. İster sosyal çevrenizde
ister profesyonel iş yaşamında bizim değerlerimiz, düşüncelerimiz, inançlarımız
ve duygularımız tavırlarımızı şekillendirir. Bu tavırlarımız kendi beynimizde
ve başkalarının beyinlerde resimler oluş
turur. Bu resimlerin pozitif olması için stres yönetimi,
öfke kontrolü eğitim ve egzersizleri almalı ve kendimizi sürekli izleyebilmeli
ve duyabilmeliyiz.
Kararlarımız
Kaderimizdir
Türkler rıza gösterme, tevekkül ve kader inançları ile
yetiştirilmiştir. Toplumun büyük çoğunluğu her şey Allahtan anlayışındadır.
Türk insanı Amerikan popüler kültürü ve Avrupa, Amerika tarzı kişisel gelişim
eğitimi ile aileden alınan geleneksel bakış arasında kalmıştır. Avrupa ve Amerika tarzı kültürdeki anlayış,
sistem ve dayatmalar ile geleneksel Türk ailesi arasında doku uyuşmazlığı
olmaktadır. Aslında Türk insanı iki sistemi de sindirememiştir. Bir taraftan kaderimiz sadece yaratıcının
elinde ben figüranım öğretisi ile diğer taraftan iste ve ol gibi her şeyin
özgür iradesinde olduğu anlayış arasında karmaşa yaşanmaktadır. İnsanlar kader
böyleymiş diyerek yaratıcıyı suçlamaktan çekinmezler. İstediği üniversiteyi
kazanamayan kişi kader böyleymiş diyebilmektedir. İstediği işe giremeyen,
evlilikte, ilişkide doğru kişi olmayı başaramayan biri kaderimde doğru insan
yokmuş demekten çekinmez. Kader kavramı ile başkalarını suçlayıp kendimizi
mutlu etmemiz için malzeme yapılmaktadır. Kader anlayışı yanlış öğretildiği
için bir yere kadar emek verilir, uğraş verilir sonrası yaratıcıya havale
edilir. Türklerde “alınyazısı” diye bir söz vardır. Bu kabullenme öğretisi ile
yetiştirilen insanlara kararlarının kaderleri olduğuna ikna etmek zaman
alabilir. Doğaüstü olaylara gücümüz yetmeyebilir örneğin doğum tarihimizi, anne
baba seçimini, ölüm tarihimizi biz seçemeyiz. Bununla birlikte binlerce olay
bizim kararımızdır. Aldığımız kararları uygulama yönündeki tavrımız uygulandığı
zaman kaderimiz
haline gelmektedir. Birinin maça, meyhaneye ya da camiye
gitme kararı eyleme dönüştüğü an kaderi haline gelmiştir. İkna iletişiminde hedef belirleme, karar
alma, bunları disiplin ve tutkuyla yönetmek önemlidir. Bilinçaltındaki
çapaların çok güçlü sorular ile sorgulanması gerekir. Konu din olduğunda
karşınızdaki kişiye kesinlikle yanlış düşünüyorsun demek yerine hem dini
doğruları hem de uygulamaları anlatmanız gerekir. Kararlarımız kaderimizi şekillendiren
araçlardır
İkna
ve Hayır Diyebilmek
Türkler sevdiklerini, işlerini, statülerini kaybetmemek
için hayır diyemezler. Hayır diyebilmek bir özgüven işidir. Başkalarına
bağlılık bağımlılık arasındaki farktır kaybetmeyi göze almak. Hayır
diyemediğimiz sürece ipleri başkalarının eline veririz. Kendi adımıza
gerçekleştiremediklerimiz baskı yapar. Hayır diyemediğimiz için zaman, para ve
enerji kaybederiz. Sosyal çevrede
sevdiklerinizin kırılmaması için köle gibi davranmayı seçemeyiz. İş yaşamında
kariyer ve kazanç için her istenene evet diyerek kendi hayatımız dışında bir
yaşam seçemeyiz. Ret edilmek, yalnız kalmak korkusu ile herkese ve her şeye
evet demek sizi kendinizden uzaklaştırmak olacaktır. Kendine saygısı olmayan,
sınırları tanımayan biri olarak sadece kendinizi kaybedersiniz. Hayır diyemeyen insanlar kendini ifade edemez
ve kendini gerçekleştiremez. O nedenle hayır demeyi öğrenin. Geçin aynanın
karşısına kendi gözlerinizin içine bakarak hayır diye bağırın. Başkalarına hayır dediğiniz anda
özgüveninizde inanılmaz gelişme gözlemleyeceksiniz. Hayır diyebilen bir kişi
başkalarını çok daha çabuk ikna edebilmektedir.
Peki başkalarına hayır diyemiyorsanız ne
yapmalısınız? Öncelikle sizden sürekli
isteklerde bulunan ve sizi kullandığınızı düşündüğünüz insanlara hayır demeniz
gerektiğinin farkında olun. Sonra onların kırılmalarını düşünmek yerine onların
gelişimini düşünün. Size verdikleri işleri kendileri yaparlarsa onların öğrenme
ve gelişmesine yardımcı olacaksınız. Lütfen buna engel olmayın. Sizden
gerçekten bir iş yapmanızı isteyen sosyal çevrenize astlarınıza ve aynı düzeyde
olduklarınıza yapmaları için en az üç iş teklif edin. Böylece sizi anlamalarını
sağlarsınız. Ayrıca sizin için iş yapma mutluluğu yaşamış olurlar! Hayır
demeniz gereken kişi üstünüz ise elinizdeki işlerle ilgili bilgi verip
önceliğin hangisinde olması gerektiğini sorun. Eğer hayır diyemezseniz,
kendinizi yeterince iyi ifade edemezsiniz işler sürekli sizin üzerinizde kalır.
Unutmayın Türkiye’de işlerini iyi ve doğru yapanlara her zaman daha fazla iş
vardır. Arkadaşlarınızın gelişmesi için onların elinden işlerini çalmayın!
Çocuklar hayır diyemeyenleri çok çabuk keşfederler. Onları alışverişe
götürürler. İsteklerini onlara iletirler. Ancak kimi ciddiye alır ve dinlerler
biliyor musunuz? Kuralları olanları. Hayır diyemeyenleri çocuklarda
kullanmaktan zevk alırlar. Hayır derken çok uzun açıklamalarda bulunmayın. Uzun
açıklamalar net olmadığınızın görüntüsüdür. Yapamam çünkü şunları yapmam
gerekiyor ve kendime, aileme, sevdiklerime zaman ayırmak gerekir. Hayır deme
konusunda kendinizi ve başkalarını ikna edemezseniz para, zaman ve enerji
kaybedeceğinizi bilerek lütfen hayır demeyi öğrenin. Unutmayın bir daha asla bu
güne bu saate dönemeyeceksiniz o neden özgüvenle gerektiği zamanlarda hayır
demelisiniz.
İKNA ODASI
Bugün kendini
mükemmel hissetmek için 5 cümle yazar mısınız?
İkna
ve Temsil Sistemleri
İkna etmek istediğiniz kişinin temsil sistemini
bilmelisiniz. Görsel, işitsel, dokunsal, kokusal ve tatsal beş duyu organımız
ile hareket ederiz. Ancak koku ve tat iletişimi küçük yaşlarda silinmektedir. Çocuk
emzirme döneminde anne ile iletişimi koku ve tat ile sağlar sonra diğer
iletişim şekilleri gelişir. Görüntüler, sesler ve duygular kalır. İnsanlarda üç
kanal vardır. Bunlar insanlarda birbirinden farklı olabilir. Örneğin bilgi
giriş akışı işitsel, temsil kanalı (düşünme tipimiz) görsel çıktı kanalı (ifade
şeklimiz) dokunsal olabilir. Kişi bir şey duyar (işitsel) zihninde görüntü
oluşturur (görsel) yumruğunu sıkar (dokunsal) olabilir. Bunları bilmek sizin o
kişinin temsil sistemine göre rahatlıkla iletişime geçmenizi ve ikna etmenizi
sağlar. Yani paraşütten havada iken sörf kayağına denizde, bisiklete karada
iken ihtiyaç duyarız. Havada paraşüt hayat kurtarırken karada yürümenize engel
olur. Havada sörf kayağı hiçbir işinize yaramaz. Bisiklet ile denizde
boğulursunuz. Temsil sistemlerini doğru tanımladığınızda hayat kurtarır.
Bu nedenle temsil sistemlerini ve özelliklerini iyi
bilmeliyiz.
Görsellerin
iknası
Görsel insanlar dünyayı görüntülerle algılarlar.
Genellikle hızlı konuşurlar ve konudan konuya atlarlar. Konuşmalarında görsel
olduklarını anlatan cümleler kurarlar. Gözümün önünden gitmiyor, göz
kamaştırıyor, konuya yakından bakmak, çok fotoğraf karesi birikti gibi mecazi
sözler kullanırlar. Yenilikçidirler, konuşurken gözlerinin önünden resimler
geçer. Dinlerken kâğıt karalamayı severler. Türklerin % 80’i görsel temsil
yeteneğini öncelikli kullanırlar. Bu kişileri ikna ederken zihinlerine resim ve
objeler yollamanız gerekir. Ya da anlatımınızı görsellerle desteklemeniz
yararlı olacaktır. Hatırlatma ve iknada görsel referansları kullanacaklardır.
Kendilerine iyi bakarlar, iyi giyinirler, karşısındaki insanlardan da bunu
beklerler. Bu nedenle görsel birine daire satmak isterseniz dairelerin 3D
görüntülerini ve maketlerini göstermelisiniz. Görsel birine sunum yaptığınızda
kesinlikle video görüntüleri ve resimlerden yararlanmalısınız. Görsel insanlar
karşılarındaki kişilerin giyimlerine, makyajlarına, duruşlarına dikkat ederler.
Karşısındaki insanın değişimini takip ederler ve takip edilmek isterler. Görsel
insanları ikna için konuya hâkim, ciddi, soğukkanlı ve hazırlıklı olmak
gerekir. Görsel insanlar girişimci,
politikacı ve liderler bu gruptan çıkmaktadır. Olayları bir bütün olarak
gördükleri için ana ilişkilere ve bağlantılara önem verirler. Karşılarında da
bütünü gören insanlar isterler. Büyük resmi çok hızlı görür ve hızlı kararlar
alırlar. Görsel insanları ikna etmek
için görüntünüze dikkat etmelisiniz, görsel kelimeler kullanmalısınız. Çok iyi
görünüyorsun, sende olaya benim gibi mi bakıyorsun? Gözlemlerin nelerdir? Bu
tarz soru ve konuşmalar yapabilirsiniz. Anlattıklarınızı görsel ürünlerle
desteklemelisiniz Görsel insanların kullandıkları ifadeler, Sonra görüşürüz
Buna odaklanalım Buna bakmak istiyorum Bunu resmedin Bunu izleyin Bana öyle görünüyor
Göz alıcı Bir resim gibi güzel
İşitsel İnsanların iknası
Görsel insanlar resimleri kaydederken işitsel insanlar
sese odaklanırlar. Sesin frekansı, titreşimi, perdesi, diksiyon, nefes alışı,
kelimelerin netliğine odaklanır işitsel insanlar. Dünyayı sesler ve sözlerle
algılarlar. Konuşmaları ritmik, ahenkli ve düzenlidir. Daldan dala atlayarak
konuşmazlar. Orta hızda konuşurlar.
Yüksek sesle düşünürler, detaylara odaklanırlar. İşitselleri ikna etmek için
kapatın gözlerinizi seslere odaklanın. Kendi sesinizi dinleyin. İşitsel
insanları ikna etmek için seslerini zihninize kaydedin. Onların ritmine,
frekansına, perdesine, hızına göre konuşun. Kullandığı kelimeleri kullanın.
İşitseller detaylara odaklanırlar. Onlarla uzun sohbetler edin ve detayları konuşun.
İşitsel insanların kullanabileceği ifadeler, Bunu dinlemek isterim Sizinle
konuşmak harika Kulağa hoş geliyor Kendinizi anlatın
Aynı frekanstayız Yüksek sesle konuşun lütfen
Dokunsal İnsanların iknası;
Dokunsal insanlar
dünyayı duyularla hislerle algılarlar. Her hangi bir durumda daima kendilerini
o kişinin yanında hissederler. Her hangi bir durumda ne hissettiklerine
odaklanırlar. Dokunsallığı severler. Çok hareket ederler ağır ama hisli bir
tonda konuşurlar. Konuşmalarında
sorunların ağırlığı, işlerin yoğunluğu, acıların derinliğinden bahsederler. Çok
iyi duygusal çözümlemeler yaparlar. Şairler, yazarlar genellikle dokunsal
kişilerdir. Genellikle rahat insanlardır. Sevgi ve şefkati fiziksel temasla
açıkça ifade ederler. Dokunduklarında çekinirseniz bunu hemen fark
ederler. Yaptıkları işleri tutku ile
yaparlar ve işlerine müdahale edilmesini sevmezler. Geçmişten ders almayı ve
gelecekteki değişimler onları çok ilgilendirmez. Rahat giyinirler. Onları ikna etmek
için dokunsal temasa çok önem vermelisiniz. Ürün sattığınızda ürüne
dokunmalarına izin vermelisiniz.
Dokunsal
insanların kullandıkları ifadeler; Bunu elimin altında tutamıyorum. Gelin size
bunu yaşatayım Her şey akıp gitti El ele
Tutun şunu Sıfırdan başlayalım Görsel, işitsel ve dokunsal insanlarla bire bir
görüşmelerde onların konuşmalarından ve davranışlarından aldığınız verilerle
hareket etmelisiniz. Bir grup ile çalıştığınızda dikkat etmeniz gereken Türk
insanının büyük çoğunluğu temsil sistemi olarak görseldir. Görsellik ön planda
olmak üzere görsel,işitsel ve dokunsal temsil sistemlerine göre iletişim
kurmalısınız.
İKNA ODASI
Huzurevine gidip
görsel, işitsel ve dokunsal insanları keşfedip onlarla 30 dakika sohbet edin. 4
hafta sürekli takip edin izlenimlerinizi paylaşın.
KADINLARI
ANLAMAK
Yazarın Notu; Lütfen erkekler bu bölümü kendinize göre
yazın. Aynı yazıyı yılda dört kez yazıp aradaki farkı inceleyin.
ERKEKLERİ
ANLAMAK
Yazarın Notu;
Lütfen kadınlar bu bölümü kendinize göre yazın. Aynı yazıyı yılda dört kez
yazıp aradaki farkı inceleyin.
Türklerde
İkna İlkeleri
ünyada ikna ve ikna iletişimi üzerine yazılmış mükemmel
kitaplar var. Altına harfiyen imzamı atarım. Gizli İkna Taktikleri, Konuşarak
İkna Psikolojisi, Başkalarını sizin gibi düşünmeye nasıl ikna edersiniz? Kevin
Hogan, İkna &İnsanları etkileme sanatı James Borg, Bunlar gibi onlarca iyi
hazırlanmış kitap var. Eğer okuduğunuz kitapları kendinize özgü süzgeçlerden
geçiriyor ve yaşamınıza alıyorsanız kesinlikle yararlı. İkna kitaplarındaki
olmazsa olmaz maddeler bir Amerikalı, Avrupalı için uygulanabilir. Ancak konu
Türkler olunca işler biraz değişiyor. Biz reçeteli işleri seven bir toplum
değiliz. Doktorun verdiği ilaçları kullanmayıp aynı hastalığı yaşamak
kişilerden tavsiye alan bir toplumuz. O nedenle Türkler için ikna kitabı
yazıldığında kurallar farklı işliyor. Ne
kadar olaya ait olduğunuz sorgulanıyor. Ceza ve İnfaz Kurumlarında verdiğim
eğitimlerde hükümlü ve tutukluların en çok sorduğu soru cezaevinde yatıp
yatmadığımdı.
Kanser hastaları ile çalışan personel ile çalışma
yaparken yakınlarımda kanser olup olmadığını çok sorguladılar. Yani Türkleri
ikna etmek isterseniz jokey olmak için daha önce at olmamız gerekmez sözü
yeterli gelmeyecektir. Ülkenin en iyi üniversitesinin ekonomi Profesörünü
konuşmacı olarak getirirsiniz ay sonunu getiremiyor bize ekonomimi anlatacak
derler. Bir şirketi sıfırdan kurup para kazanmış birisi her zaman daha fazla
heyecan verir. Türk insanı reçetelerle uğraşmaz sonucu görmek ister. O nedenle
Avrupa ve Amerikan tarzı kitapların modifiye edilmesi gerekir. Örneğin iknada
karşılıklılık ilkesini anlatırken insanlar iyiliğe iyilik ile karşılık verirler
denilir. Evet, bizim kültürümüzde bunun örnekleri ile doludur. Daha önce
bahsettiğim gibi bizde bir tabak yemek götürdüğünüzde tabak boş yollanmaz içine
mutlaka yiyecek bir şeyler konulurdu. Geçmiş zaman eki kullanıyorum çünkü bu
alışkanlıklar azalıyor. Karşılıksız iyilik kavramından sürdürülebilir faydaya
hızlı bir geçiş başladı. Kolay kazanmayı alışkanlık haline getiren bilinçaltı
mesajları çoğaldı. Özellikle TV,Sosyal medya bu anlamda çok sayıda örnek
mesajlar yolluyor. Bugün kolay kazanmak isteyen insanlar onlarca yarışma
programının kapısını aşındırıyor. Topçu, Popçu kültürü kolay kazanmanın en iyi
ikna yolu haline geldi. TV dizilerinde
ailenin şımarık çocukları hiçbir emek vermeden aile şirketlerinin yönetim
kuruluna giriyor. Yıllarca şirket yönetmiş CEO ve genel müdürlere toplantılarda
akıl veriyor. Toprak ağalarının manken
gibi kızları 5 bölüm sonra köylerinden kalkıp Maslakta bir Plazada şirket
yönetiyorlar. Bu mesajları alan Türk insanı aynanın karşısına geçiyor benim
neyim eksik diye sorguluyor. Karşılıklılık mesajında yaptığın işin emek ve
üretim bedeli atlanmamalıdır. Bir markete girdiğinizde kasadan geçerken ödeme
yapmazsanız ürünleri dışarı çıkartamazsanız. Kasa bedelini ödeme yeridir.
Yaşamda böyledir sahip olmak için bedelini ödemek gerekir. Üstelik sistem peşin
ödeme ile çalışmaktadır. Sevgilinle mutlu mu olmak istiyorsun önce mutlu
edeceksin.(Peki neden önce ben diye sorarsan unutma sistem peşine ödeme ile
çalışıyor. Üstelik sevgilin sistemin nasıl çalıştığını bilmiyor olabilir) İyi
bir işte mi çalışmak istiyorsun? Önce iyi okul bitirecek ve daha az iyi işlerde
çalışarak oraya hazır hale geleceksin. İkna et lütfen kendini sistem böyle.
Bunun dışında bir şey düşünürsen arkamda dayım olsaydı, iyi okul bitirseydim,
bu ülkede doğmasaydım diye yüzlerce hikâye yazardın. Türkleri ikna etmek istiyorsanız değerlerine,
inançlarına, beklentilerine ve duygularına odaklanın. İyi tanıyın. Sadece bu
alışkanlıklarına ve bakış açısına odaklanın ve bunları aniden değiştirmeden
güvenlerini kazanın. Uyumlanın ardından sürdürülebilir faydayı gösterin.
Birlikte yapmanın gerekçelerini aktarın. Daha sonra yol arkadaşlığı yapın. Asla
sert keskin tavsiyelerde bulunmayın. Türkleri ikna ederken birlikte yolculuk
yaptığınızı düşünün. Biraz beyin fırtınasına ne dersiniz? İnsanlar dilencilere
hangi amaçla para verirler? Dilenciye para vermek bir beklentimidir? Peki;
gerçekten zor durumda kalsanız bir dilenci size yardımcı olur mu?
İKNA ODASI
Şaka değil gidin bir dilenciden yolda kaldığınızı
söyleyip 20 TL borç para isteyin. Bakalım nasıl ikna edeceksiniz?
Söz verme
ilkesi ğer insanlara söz verirseniz
çoğunlukla sözünüzü tutma eğilimi vardır. İnsanlar başkalarına verdikleri
sözleri tutmak için elinden geleni yaparlar. Sözlerini yerine
getiremediklerinde, başarısız olduklarında da kendilerini mutlu edecek
hikâyeler yazarlar. Ancak kendilerine verdikleri sözleri tutamadıklarında daha
zor durumda kalırlar. Özellikle Türklerden bu anlamda kendine söz vermelerini
isteğin kimse kendine yalancı olmak istemez. İnsan başkalarından kaçabilir
kendinden kaçamaz. Türkleri eyleme geçirmek istiyorsanız kendine söz vermesini
isteyin. Bağlılık; Türkler bir şeye bağlı oldukları andan itibaren onu
sorgulamazlar. Sadece bağlı olduğu için iknaya hazırdır. Birinin size bağlı
olmasını istiyorsanız duygu yolculuğu yapın. Sıcak düğmesini bulun. Bağlılık
iknada sizi çok üste taşır. Bu ülkede Yılmaz Özdil yazdığı Hürriyet gazetesinin
üç katı üzerinde takip ediliyor. Yılmaz Özdil bu bağlılık anlayışı ile
milyonlarca insan tarafından takip edilmektedir. Çünkü Özdil okurlarına olumsuz
sürpriz yapmadı. Zekâsı, dili ve olaylara farklı bakış açısı bağlılık
oluşturdu. Sizce peşinizden sürükleyeceğiniz takipçilerinizi oluşturmalısınız.
Size bağlılık oluşturan takipçileriniz aynı zamanda başka insanları etkilemede
referanslarınız olacaktır. Türkleri ikna
etmek için hassasiyetlerini bilmek gerekir. İkna adına sürekli araştırma ve
entelektüel sermayeye yatırım gereklidir. Balıkesir’de organ nakil koordinatörü
Dr Bekir Akdemir beyin ölümü gerçekleşmiş sekiz kişinin yakınlarını Kuranı
Kerimden ayetler okuyarak bağışa ikna
etti. 8 kişi 21 kişiye organlarını verdi. Beyin ölümü gerçekleşen 8 hastanın
yakınları organ nakli dinen caiz değil diye düşünen 8 hastanın yakınlarını
Kuranı kerimde yer alan Kıyame ve Maide süresindeki ayetleri okuyarak ikna etti. Dr Bekir Akdemir 13 hastaya böbrek 6 hastaya
karaciğer 2 hastaya kalp nakli yapılmasını sağladı. Beyin ölümü gerçekleşen
hasta yakınlarıyla yaptıkları görüşmelerde sık olarak “Organ naklini kabul
edersek bizim hastamız öbür dünyada karaciğersiz, böbreksiz mi olacak?”
sorularıyla karşılaştıklarını kaydeden Akdemir sözlerini şöyle şöyle sürdürdü:
“Ben de o zaman ‘Biz tıp okuduk, yeryüzünden öbür dünyaya taşıyamadığımız
organlarımız var. Mezarları açıp bakalım, kemikler mezarda kalıyor. Ama
zannetmeyin ki biz öbür tarafta kemiksiz olacağız’ diyorum.”
Toplumsal kanıt; insanlar diğer insanlardan gördüklerini
yapıyorlar. Toplumsal kanıt Türklerde önemli bir ikna gücüdür. Devlet
Türkiye’de tüm köylere ziraat mühendisleri yolladı. Köylülerin tarım alanındaki
gelişmeleri anlatması ve daha çok ürün için yol göstermesi için. Dededen
yaptıklarını kolay değiştirmeyen toplumumuz bildiğine devam etti. Ziraat
mühendisleri bu alışkanlıkları değiştirmenin zor olacağını anladılar. Hemen
5-10 dönüm yer kiralayıp kendi sistemleri ile ürün yetiştirmeye başladılar.
Köylüler için toplumsal kanıt ziraat mühendislerinin yetiştirdiği ürünlerdi.
İkna olmaları için bir yıl geçmesi gerekecekti.
Yine toplumsal kanıta bir örnek olarak şunu yazabilirim. Geçen yıl mısır
az ekildiği için çok para etti. Çok para ettiği için gelecek yıl herkes
tarafından ekildi ve para kazandırmadı. Mısır üreticileri o yıl para
kazanmadığı için ekmedi ve mısır bu yıl dışarıdan getirilmekte. Toplumsal kanıt
iknada önemli ancak burada bilinmesi gereken özellik ikna için bir stratejik
plan olması gerekliliğidir. Bu örnekte sorgulanmayan bir etkilenme
görünmektedir. Yine Türk tarımından bir
örnek vermek isterim. Bu yıl hayvanlara verilecek saman kalmadı. Türkiye saman
ihraç etti. Eskiden buğdayı toplayanlarla anlaşma yapılırken saman senin olsun
buğday bizim denilir ve biçerdöver ücreti ödenmezdi. Şimdi saman bizim buğday
senin olsun noktasına geldi. Şimdi saman stokları başladı. Saman karaborsada.
Gelecek yıl her yere buğday ekilecek yer gök para etmeyen buğdayla dolacak.
Türkiye’de toplumsal kanıt için mutlaka planlama yapılması gerekiyor. Bu sadece
üretim için geçerli değil. Bütünsel baktığımız her anlamda ikna iletişiminde
stratejik planlamaya ihtiyacımız var. Otorite, Türklerin otorite anlayışının
altında iki kuşak arasında inanılmaz bir çalışma gözlemleyebilirsiniz. 35-40
yaşlarındakiler aile baskısı, biat kültürü, gelenekçi aile anlayışı ve
kalabalık aile yapısı içinde büyüdüler. Sen bilmezsin, sus büyüklerinin yanında
konuşma, büyüyünce konuşursun anlayışı ile özgüvenden eksik bırakıldılar. O
kişiler çocuklarına bunu yaşatmamak adına aşırı özgürlükçü, egoları tavan bir
özgüven içinde çocuklar yetiştirdiler. Otorite içinde baskılarla ezilmiş bir
toplumdan kural tanımaz bir topluma
geçiş oldu. Bu eğitim sistemine, öğretmenlere ve geleceğe
de yansıdı. Otorite iknada simgesel bir güçtür. Otorite kabullenmektir. Otorite
anlayışı sorgulanmaya başladığında sihrini yitirmektedir. İkna iletişiminde
nasıl otorite olarak yer alacağınızı ve kalacağınızı sorgulamanız gerekir. Bu
anlamda uzmanlığınızı, profesyonelliğinizi ve başarılarınızı siz değil sizin
yerine başkalarının satmasında yarar vardır. Bunu bir şirket olarak ele alırsak
arkadaşlarınızla birbirinize çapraz referans olabilirsiniz. Türk toplumu 20 yıl önceki anlayışlarını TV
ve medya sayesinde değiştirdi. Eski dönemlerde otoriteye, uzmanlığa kesin itaat
vardı. Daha sonra alanının uzmanlar aynı konu hakkında 180 derece farklı
görüşler ile ekran karşısına çıkınca uzmanlıklarda sorgulanmaya başlandı. 1999
Gölcük depremi sonrası uzmanların akıl almaz farklı bilimsel görüşleri ve ardı
ardına devam eden akademik unvanlı tartışmalarda otorite anlayışı zayıfladı.
Akademik otorite dışında askeri otoritede tartışılmaya başlandı. Otorite
anlayışı ve ikna gücü 20 yıl öncesine oranla oldukça zayıfladı. Hüküm kararları
sorgulandığı için hakem, hâkim, hekimlerde sorgulanmaya başladı. İkna için otorite anlayışı dünyaya oranla
Türkiye’de simgesel gücünü kaybetmektedir. Bununla birlikte sosyal medya ve
TV’ler halen otorite gücünden yararlanmaktadır. Beğenmek; Türkler beğendikleri
kişilerden daha çabuk etkilenirler. Beğenme anlayışı karşı cinslerde
avantajlıdır. Hem cinsler için rekabete yol açabilir. Çok güzel bir bayan satış
temsilcisini bayan satın alma yöneticisi ile görüştüğünde bu durum dezavantaj
olabilir. Eğer hemcinslerinizi ikna etmeniz gerekirse mutlaka ona ait özel bir
durumun farkına varmalı ve övmelisiniz. Saçları, giysisi, espri yeteneği,
gözleri gibi detayların farkına varmalısınız.
Ortak ilgi alanlarında buluşmalı ve ilgilendiği konular
üzerinde sohbet etmelisiniz. Hem cinslerinizi etkilemek için onların çok
üzerinde abartılı bakımlı olmak, daha hoş giyinmek her zaman avantaj
sağlamayabilir. Ortalamada kalmak ilk görüşmeler için yararlıdır. Bir mülakat
için ilk görüşmeye gittiğiniz de rolex saat,cross kalem,gucci ayakkabılar, çok
bakımlı saçlar ve harika parfümlerle kendinizi çok iyi hissedebilirsiniz.
Özgüveniniz tavan yapabilir. Bununla birlikte sizin alınmanıza karar verecek
kişi de bu her zaman aynı etkiyi bırakmaz. İş görüşmelerinde neden başarılı
olamadığınızı sorgulamaya başlarsınız. Hoşlanma ilkesinde göz önünde
bulundurmanız gereken kendinizden hoşlanma olduğu kadar karşınızdaki kişinin de
kendinden hoşlanmasına şans tanımaktır. Hoşlanma birlikte olduğunuz ortamdan
hoşlanma olarak algılanmalıdır. Kendinizden hoşlandığınızı siz bilin,
karşınızdaki kişinin sizden hoşlanması için biraz daha yakın giyim, tarz ve
tavır içinde olabilirsiniz. Karşı cinsle
ikna iletişimi içindesiniz hoşlanmasındaki değer, inanç, beklenti ve
duygularını bilmenizde yarar olacaktır. Bakımlı, esprili, dinamik, entelektüel,
saygılı, dinleyici, çekici hangi özelliğe dikkat edeceğini bildiğinizde
hoşlanma ilkesi işinize yarayacaktır.
Az olan her zaman değerlidir. Bu genel kural Türkler
içinde geçerlidir. Zincir mağazalar bunu iyi bildikleri için iki gün ve stokta
sadece 50 ürün mesajları yollayarak sizin satın alma duygunuza hitap ederler.
Azlık ilkesi duygusal tatminsizliğinize ben sahip olmalıyım mesajı yollamaktır.
Az olana, tek olana sahip olmak sizi özel hissettirir. Milli Piyango bileti satıcıları eskiden
biletleri cebine koyup son bilet diye bağırarak satış yaparlardı. Şimdi bu numarayı
büyük şirketler yapıyor. Kampanya sadece cumartesi-Pazar 50 ürün. Ferrari yeni bir model arabasından Türkiye
için üç tane ayırdığında bu üç kişiden biri olma ayrıcalığı için satın alma
yapılır. Azlık ilkesi kendini özel hissetmenin en önemli yoludur. Benim olmalı,
sahip olmalıyım duygusu iknanın sıcak düğmesidir. Bu sadece satış iknasında
değil sosyal yaşamda da kullanılır. Aşk bir sahip olma duygusudur. Tutarlılık
ilkesi; Türkler tutarlı olduklarını gösterebilmek için aynı davranışları devam
ettirirler. Kararlarını sürdürmeyi tutarlılık olarak algılarlar. Kararlarına
uyum gösterirler. Anlattıkları ile yaptıklarının çelişmemesini isterler. Ya
olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol sözü bu ilke için kullanılmaktadır.
Çok sosyal bir insanım kalabalıktan keyif alırım diyen birisi yalnız kalıp
kafamı dinlemek istiyorum derse kendisi ile çelişir. Tutarlı olmayı
düşündüğünde gerçekten yalnız kalmak istese de bu sözünün arkasında durmak
ister. İkna iletişimi için detayları konuşmanız ve bilgi sahibi olmanız
gerekir. Kararlarınız yani tutarlılıklarınız netleştiğinde bunları başkaları
ile paylaştığınızda inancınız da artmaktadır. Şöyle ki; iddia oynadığınız
Fenerbahçelisiniz ve kuponunuzda Galatasaray’ın galibiyeti de bulunuyor.
Kuponun tutması için sadece Galatasaray’ın maçı kazanması gerekiyor. Bu andan
itibaren enerjinizi Galatasaray’ın kazanmasına veriyorsunuz. Gerekçesi siz
Galatasaray’a inandınız ve kazanmasını istiyorsunuz. Kendinizle çelişmek
istemiyorsunuz. Peki Galatasaray kaybettiğinde tavrınız ne olurdu? a)Kendinizi
mutlu etmek için hakemi ve oyuncuları suçlardım b) Nerede hata yaptığımı anlamaya
çalışırdım c) Başka bahis oynar o maçları unuturum d) Bahis içinden çekilirim
Karşınıza bembeyaz yüzlü, mülayim bir bey efendi var.
Sizinle çok güzel konuşuyor. Sizin kafanızdaki iyi aile babası, beyefendi,
sakin, kendi halinde bir insan imajı oluşuyor. Aradan bir hafta geçiyor siz
beyninizde bu kataloglar halinde gördüğünüz beyefendiyi Girne’de Rus kızlarla
Black Jack masasında krupiyerin karşısında görüyorsunuz. Bir elinde viski diğer
eli Rus kızın belinde. Şimdi lütfen kendinize tutarlı olmak istiyorsunuz ne
düşünürsünüz. Genelde insanlar eğer gerçekten ilk resimlere inanırsa kendinizi
haklı çıkartmak için hikâyeler yazmaya başlarsınız. Eğer kendinizi % 100 ikna
ettiyseniz bey efendinin polis olduğu, görevli olduğunu, tanınmamak için böyle
davrandığını düşünebilirsiniz. Yanıldığınızı düşünmek istemezsiniz. İşte
insanlar tutarlılıklarına böyle sarılırlar.
İknada tutarlılıklarınızı ve ikna iletişimi içinde olduğunuz kişilerin
tutarlılıklarını iyi bilmelisiniz.
Beyin
ve İkna
İnsanları tehdit etmeden, zorlama ve baskı yapmadan ikna
etmek için bilinç ve bilinçaltı üzerinde çalışmalar yapmanız gerekir. Kendi
doğrularını bulmaları için zaman tanıyın. Bunu yapmak için koçluk tekniklerini
kullanmanız gerekir. Çok güçlü sorular beynin doğru hedefe kotlanması
demektir. Kariyeriniz için yeni bir iş
ve pozisyon için başka bir firmada çalışmayı düşünüyorsunuz. Kendinize nasıl
bir yol haritası hazırlarsınız? Bilgi; Firma, rakipleri, bakış açıları,
ekipleri, personele yatırımları, müşteri portföyleri, güçlü yanları, zayıf
yanları, gelecek beklentileri gibi birçok sorunun cevabını bulmanız gerekiyor.
Karar vericiler; Karar vericiler kimler, karar verme
tarzları, karar verme süreleri, alışkanlıkları, istedikleri pozisyonun tanımı
gibi bilgilere sahip olmalısınız. Konfor Alanları; Neyi nasıl yaptıkları,
alışkanlıkları, değişimi nasıl yaptıkları, aradıkları faydalar nelerdir bunlar
üzerinde araştırmalar yapmalısınız. İşbirliği; Bu bilgilere nasıl
ulaşabilirsiniz? Kiminle nasıl işbirliği yapmalısınız? Bu kişilere nasıl ve
nerede ulaşabilirsiniz? Bu konulara odaklanmalı ve tespit etmelisiniz. Siz ne
katabilirsiniz? Orada eksik olan ne? Siz ne katabilirsiniz? Bunu nasıl
sağlarsınız? Farkınız ne? Bu soruların yanıtlarınızı kendinize defalarca sorun
ve yazılı hale getirin. Sunum, Kendinizi nasıl ifade ediyorsunuz? Nasıl
ulaşılabilir oluyorsunuz? Güven ortamını nasıl oluşturuyorsunuz? Tüm soruların
yanıtlarını hazırlayın lütfen. Hedef belirleme; Hedefleriniz net mi? Tarihleri
belli mi? Hedeflere ulaşacak stratejik planlarınız hazır mı? Bu sorulara
cevaplarınız varsa beyniniz sizi ve karşınızdaki kişileri ikna etme yolunda
hızlı adımlar atıyor demektir. Siz detaylara ne kadar odaklanırsanız yol o
kadar size hizmet etmeye başlar. Planlama yaparak detayları beyninizde oynadığınızda
başta kendinizi sonra diğer insanları mucizevî bir şekilde sonuçlar
üreteceksiniz. İknada plansızlık ne
kadar olumsuzluksa seçeneklerin çok olması da o kadar zorluk demektir. Seçim
yapabilmek için planların olması gerekir. Şimdi Kadıköy’den Bakırköy’e gitmek
istiyorsunuz sadece bir planınız varsa trafik sıkıştığında saatlerce yolda
kalırsınız. 7-8 plan yaparsanız ulaşmak için karar alamazsınız. 2-3 planınız
varsa hedefinize kolaylıkla ulaşırsınız. Beyin sizin navigasyonunuzdur. Üniversite son sınıftasınız KPSS, özel
sektör, okulda kalmak, askerlik, kendi işini kurmak, evlenip çalışmamak gibi
birçok planınız varsa sizin kendinize format atma zamanınız gelmiş
demektir. Seçeneklerin çok olması sizin
eyleme geçme enerjinizi düşürecektir. Aynı anda bu kadar yetenekli olamazsınız
netleşmeniz gerekir. En kötü karar kararsızlıktan iyidir diye bir söz vardır.
Türkler deneyerek öğrenmeyi severler.
Seçeneklerin netleşmesi beyninize doğru fotoğrafları yollamanızı sağlayacaktır.
Bu da daha fazla heyecan duyma ve sonuç odaklı olmak demektir. Beyninizi doğru fotoğraflarla besleyin ve
doğru mesajları iletin. Karşınızdaki kişiyi ve kendinizi iknada yapmanız
gerekenler; Beden diliniz ile sinyaller yollayın. Nefes tekniği eğitimi ile
gevşeyin. Duruşunuz güven versin. Bunun için egzersizler yapın. Spor yapın.
İnsanların yüzlerine gözlerinizle gülümseyin. Anne, baba ve diğer
büyüklerinizin size ilettikleri güven dili mesajlarını kullanın. Samimi ve
içten olun. Beden dilimizle insanlar hakkımızda güvenilir, güvenilmez diye
kararlar alırlar. Kendilerine ait geçmiş referanslar ile sizin tavırlarınızı
karşılaştırırlar. Kendi filtrelerinden geçirir ve size beyinlerindeki
kataloglara yerleştirirler. O nedenle
ilk tanışmalarda ilk 7 saniye çok önemlidir. Fazla zamanınız olmasını sağlamak
için ilk yedi saniyede kendinizi çok iyi ifade etmeniz gerekir. Güven bankasına
ulaşmak adına yedi saniye önemli. İlgi uyandırmalısınız; Beynin kapsama alanında kalıcı olarak yer
almak isterseniz ilgi uyandırmalısınız. İyi bir tanışma ilgi uyandırmak için
harika bir başlangıçtır. Merhaba; Evrim, Evrim Talan Önce adınız sonra adınızla
birlikte soyadınız. Mükemmel bir göz teması, sevgiliye bakış tarzında. Özgüven
ile yapılan tokalaşma. Bedenin tam karşınızdaki kişiye dönük olması, özellikle
ayaklar. Sonra kısa sohbet ve sihirli dinleme yolculuğu. Kullandığınız dil ben
dili yerine biz dili olmalı. Eğer bu şekilde ilgilerini çekmeyi başardıysanız
merak etmeyin 7 saniyelik etki 30-40 yıl sürecektir. İstek Uyandırın;
Karşınızda ikna edeceğiniz kişileri eyleme geçirecek kelimeleri
yakalamalısınız. Ne duymak istiyorlar? Reklamlardaki sloganları düşünün sizi en
fazla dört kelime ile nasıl istek uyandırırlar? İstek uyandırmak için hedef
odaklı mesaj ve sinyaller yollamalısınız. Farklılıklardan yararlanmak gerekir.
Zaman yönetimi iyi olmayan birine yarın saat 14.02’de görüşelim dediğinizde
inanılmaz bir zaman yönetimi isteği uyandırmış olursunuz. Size randevu vermek
istemeyen bir yöneticiye benimle kesinlikle görüşemeyeceğiniz saat ve günleri
söyler misiniz lütfen dediğinizde size randevu verme isteği artacaktır.
İKNA ODASI
Bugün kendisini iyi hissetmediği için satışa çıkmak
istemeyen satış temsilcinizi işe nasıl ikna edersiniz?
Değerlerini kabul edin; Değerlerini, gelenek, görenek ve
kültürlerini kabul edin. Size uygun gelmese de saygı gösterin. Olayları kendi
bakış açınız, değerleriniz, inançlarınız, beklenti ve duygularınızla anlamaya
çalışırsanız başkalarını anlayamazsınız. İnsanları içinde bulundukları şartlara
göre anlamaya çalışın. Yargılamak ikna iletişiminde tim kapıları kendi
üzerinize kilitlemek demektir. Olaylara kendi gözlüklerinizle bakmayın.
Karşınızdakinin gözleri ile bakmayı öğrenin. Ucu açık sorular sorun, Beyin sorduğumuz soruları yanıtlamaya planlanmıştır.
Soru olumlu olduğunda sizi sonuca, olumsuz olduğunda mazerete götürür. İknada
sorularınızı netleştirin. Cevap verecek tarzda ucu açık sorular sorun.
Sorularda ne düşündüğünden daha çok ne hissettiğini bulmasını sağlayın. Espri
ile fikri telkin edin, İnsanlar güldüklerinde tüm kalkanları indirirler.
Güldürebildiğiniz insanlara istediğiniz mesajları iletebilirsiniz. Espri
anlayışınız karşınızdakinin espri anlayışı ile uyumlu olmalıdır. Gözlemleyin
nelere gülüyor? Türkler gülmeyi seven topluluktur.
Sosyal Medya
İknada sosyal medyanın sihirli gücünü keşfedin. İnsanlar
sizi tanımak için önce google ve sosyal medya üzerinden sorguluyorlar.
Hakkınızda yazılanları, yorumları ve bilgileri tanıdıklara sormak yerine sosyal
medyadan alıyorlar. Sosyal medyada nasıl algılanmak istiyorsanız ona göre
bilgiler paylaşın. Şimdi şirketler işe alacakları yeni mezunları facebook,
twitter üzerinden takip ediyorlar. Ne yazıyor, arkadaşları, üye olduğunuz
gruplar sizin işe alınıp alınmamanızda değer olarak kaydediliyor. Kendinizi
ifade şekliniz 140 karakterde paylaştıklarınızla algılanıyorsunuz. O nedenle
sosyal medyayı bir ikna aracı olarak düşünün. Sosyal medyada tanınmak ve
bireysel, kurumsal imaj için profesyonellerle çalışın. İşletim sistemleri
hakkında bilgi sahibi olun. Sosyal medya uzmanı ile çalışın. Yerelden evrensele
ulaşmanın en kısa yolu sosyal medyadır. Sosyal medya için günde ortalama 30
dakika zaman ayırmanız imaj yönetimi ve tanırlılık açısından yararlı olacaktır.
İKNA ODASI
Sosyal medyada kendinizi en iyi nasıl anlatabilirsiniz?
Üç ay sonra nasıl algılanmak istersiniz buna göre kendinize bir yol haritası
hazırlamak için neler yapabilirsiniz?
Karşınızdakini
Nasıl İkna Edersiniz?
İkili ilişkilerde bir iletişim sürecidir ikna.
Manipülasyon yapmadan doğruları iletmek ve güven kazanmak gerekir. İknanın
gerçekleştirilmesi için sürdürebilir olması gerekir. Yani karşınızdaki kişi
ikna eylemini tekrarlayabilmelidir. O nedenle ikna konunuzda haklı ve
karşınızdakine fayda sunan olmalısınız.
Türk işi iknada güvenirlik, tanıma ve referanslar önemlidir. Yeterli
güven ortamı oluşturmadan ikna iletişimi bir çatışmaya dönüşebilir. Bu nedenle
ikna sürecinde sabırlı olmak gerekir. Adımlarınızı yavaş atın. Türkler
başkalarının söylediklerine inanırlar. Hakkınızda ne duymak istiyorsanız buna
göre davranış gösterin. Nasıl algılanmak nasıl yaftalanmak istiyorsanız ona
göre davranış gösterin. Türkler kolay güvenmezler, güvendikten sonra
sorgulamazlar. Tavırlarınız netleştiğinde ve tutarlılık gösterdiğinizde güven
kazanmanız kolaylaşır. Türkler söylemleriniz ile eylemleriniz arasındaki uyuma
bakarlar. Türklerde “yanardöner” diye bir söz vardır. Adamına, şartlara göre
değişkenlik gösterildiğinde kimseyi ikna edemezsiniz. Her insana göre
değişkenlik gösterirseniz insanlar bunu gözlemler ve size de buna göre tavır
alırlar. Örneğin birinin hakkında olumsuz konuştuktan sonra bana verilen
sırları mezara kadar taşırım demeniz kimseyi ikna etmez. Ne söylediğinize değil
nasıl davrandığınıza bakılır. Benim için zaman yönetimi çok önemli dedikten
sonra 10 dakika geç kalıp hiçbir açıklama yapmazsanız güvenilmesini beklemeyin.
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar bir Türk atasözüdür. Türkler olumsuzlukları
başkaları ile çok hızlı paylaşırlar. Bir kişiyi kandırdığınızda ortalama 126
kişinin haberi olur. İnsanlar aynı kişi tarafından iki kez aldatılmak
istemezler. Üstelik yoğun iletişim kanallarının olduğu bu dönemde insanlara
karşı çok net olmalısınız. Tam olarak aradığın nedir? Sorusuna maddeler halinde
cevaplar istemelisiniz. İkna sürecinde vaatleriniz ile icraatlarınız arasında
doğrusal bir bağlantı olmalıdır.
İKNA ODASI
Lütfen sizi etkileyen 10 olumlu davranış yazın ve
davranışları kazanmak için neler yapabilirsiniz?
Türkleri ikna
etmek için iyi okumalısınız. İhtiyaçlarını belirlemeniz gerekir.
Söylediklerini, sustuklarını iyi anlamalısınız. Bunu öğreten bir okul yok. Okul
yaşamında öğrenemediklerinizi yaşam okulunda öğrenmek gerekir. Bunun için
yılmadan insan okumaya devam edin.
Değerleri İnançları Beklentileri Duyguları ve bunlara ulaşmanın
yollarını öğrenmek gerekir. En önemlisi öğrendiğinizi düşündüklerinizin doğru
olup olmadığını geri bildirimlerle anlamalısınız. Unutmayın iknada size göre
doğru diye bir kavram yoktur. Karşınızdakine göre doğru nedir buna
ulaşmalısınız. Bu nedenle geri bildirimler iknada önemli bir süreçtir.
Türkler İçin İkna
İkna yeteneği bir tür sosyal yeteneği uygulama gücünden
başka bir şey değildir. Ama doğuştan sahip olduğumuz diğer yeteneklerden biri
sanıyorsanız bunu, yanılıyorsunuz. İkna yeteneği doğuştan getirdiğimiz birtakım
özelliklerin etkisi altında olsa da, aslında herkese öğretebilecek tekniklerden
oluşur. İkna her zaman mantıklı olmak zorunda değildir. Mantık duygularınızı haklı
çıkartmak için kullanılır. İkna bir duygusal eylemdir. Basit ve direkt
olabilmek “Mesajlarınız kısa, keskin, basit, takibi kolay ve 3 parçadan ibaret
olmalı” diyor psikologlar. Konuşma şekliniz kafa karıştırmaya veya kopukluk
yaratmaya başladığı anda ikna açısından bütün gücünüzü kaybetmiş olduğunuzu
bilmeniz gerekir. 2 bin sene öncesine baktığımızda Sokrat, Çiçero, Sezar gibi
en etkili felsefecilerin, politikacıların tamamen bu ilkeyi benimsediklerini
görüyoruz. Sezar’ın ünlü “Geldim, gördüm, keşfettim” ifadesi kısa ve özlü
üçlemenin en iyi örneklerindendir. Yapılan araştırmalar üç etaplı ifadelerin
iknada mükemmel işe yaradığını gösteriyor. Üçten az yetersiz, üçten fazla ise
lüzumsuz kısacası… İkna kişinin algı kalıplarını öğrenmek ve buna göre kısa,
net,basit olarak iletişim kurmaktır.sıcak düğmesini bulmak, sorular sorarak
keşfetmektir. Gerektiğinde çatışma çıkartmak ve içindeki tüm gerçeklere ulaşmak
için meydan okumaktır. İkna itirazları ele almak ve yönetmektir. Haklı
olduğunuz konuda sonuca varmak için iletişimi sürdürmektir. İkna var olan
ihtiyaca dikkat çekmek ya da ihtiyaç oluşturmaktır. Türkler yılda 2000- 2500
saatlerini televizyon karşısında geçirirler. TV aracılığı ile ihtiyaçlar
oluşturulur. Satın alma, ilişkiler ve sosyal alandaki ihtiyaçlar için TV ve
sosyal medya Türkiye’de yaygın ikna araçlarıdır. Bu nedenle devlet kamu
spotları ile insanların dikkatini çekmeye çalışmaktadır. Kamu spotları ile
bilgilendirme kampanyaları yürütülmektedir. Sigarayı bıraktırmak için Koah
hastalığı anlatılmakta ve ikna için çalışılmaktadır. Ulusal gazetede köşe
yazarının bu filmi mutlaka görmelisiniz mesajı 500 bin kişiye 24 saat içinde
ulaştırılmaktadır. Bu köşe yazarının yazdıkları ile kendileri arasında bağ
kuranlar ilk fırsatta filmi izlemek isterler. İkna zıtlıkları görebilmek ve
anlayarak iletişimi sürdürmektir. İkna edecek kişinin yanında bulunması gereken
üç temel öğe öz saygı, öz güven ve heyecandır. Kendisine öz saygısı gelişmiş
kişiler iletişimde asla agresifleşmez ya da pasifleşmez. Özsaygısı düşük
insanlar kişilere,olaylara ve içindeki ruh hallerine göre tavır alırlar.Bu
değişkenlik ikna iletişim kalitesine zarar verir.Öz saygısı düşük insanlar
kararsız kalırlar kolay ikna edemezler.Kendine güvenleri tam olan kişiler ikna
iletişiminde sadece sonucu düşünürler.. Sorunun her aşamasında çözüm odaklı
iletişim kurarlar. Yaptıkları işten heyecan duyarlar ve bu heyecanı çevrelerine
transfer
ederler. Heyecan duyulmayan işte başarı olmaz. Birini
ikna etmek için önce sizin bu süreçten heyecan duymanız ve keyif almanız
gerekmektedir. İknada beklenen insanların davranış değişikliği yapmasını
sağlamaktır. Düşünce ve olaylara karşı tavrın değişmesidir ikna. Sigara
içmekten zevk alan birinin sigarayı bırakıp bir dernekte sigara karşıtı
çalışmaları yönetmesidir ikna eylemi. Düşünce ve nesnelere karşı tavrın
değişimdir. Bu değişime inanan ve bunu başaran kişiler kendilerini kahraman
görürler. İkna eyleminin gerçekleşmesi için en az iki kişi gerekir. Yani bir TV
programına çıkan siyasetçinin milyonlarca oy vereni iknası ile bir kişinin
tavırlarında değişim yapıp eyleme geçmesini sağlamak aynı derecede önemli ikna
eylemidir. İkna Ne Değildir? İkna kandırmaca değildir. İkna yanlış yönlendirme
değildir. İkna sadece sizin kazanmanız değildir.
Yaygın İkna Taktikleri
Evet, Evet
Taktiği; Bu taktik dünyada satışta çok kullanılan bir taktiktir. Bir satış
görüşmesindeki 5 soruya evet dedirdiyseniz insanlar tutarlı olmak için 6.
Soruya hayır demek istemezler. Ona da evet derler. Bu yaygın satış taktiğini
Türkler sadece satışta değil ikili ilişkilerde de kullanırlar. Burada önemli
olan karşınızdaki kişinin kendini iyi hissetmesini sağlamaktır. Bunu çocuklarda
kısa sürede keşfederler ve yaptırmak istediklerini bu taktikle yaparlar. -Arkadaşlarımla ders çalışmama izin verir
misiniz? -Evet -Derslerimi bitirirsem televizyon izleyebilir miyim? - Evet
-Sınıf başkanı olursam sevinir misiniz? -Evet -Sınıf
birincisi olursam sevinir misiniz? -Evet -Notlarım iyi olursa tatile gider
miyiz? -Evet -Bu tatile sınıf arkadaşlarımla gitmek istersem bana güvenir ve
izin verir misiniz? -Evet Evet, evet ikna taktiğinde amaç basitten başlayan 5
soruya evet dedirtmektir. Beyin evet cevaplarını vermeye başladığında hayır
demek zorlaşacaktır. Türkler ile iletişime geçtiğiniz de bu klasik taktik işe yarar.
Profesyoneller bu taktiği bildikleri için sorular net, hızlı iletmeniz yararlı
olacaktır. Soruya soruyla yanıt taktiği; Bu taktik genellikle konuyu dağıtmak,
istediğiniz yöne çekmek için kullanılır. Kitapta sık bahsettiğimiz gibi soruya
soru taktiği için neden sorusunu kullanmayın. Davranış değişikliği istiyorsanız
bunun yolu nasıl sorusudur. Neden soruları mazeretlere nasıl soruları sonuca
götürecektir. Bugün neden benimle konuşmuyorsun diye sorduğunuzda alacağınız
cevapta sürpriz olmaz sadece mazereti öğrenirsiniz. Canım sıkkın, yorgunum,
senle ilgisi yok. Eğer duymak istediğiniz buysa neden sorusu sorun. Hedefiniz
sohbet etmesini sağlamaksa soru kalıbının değişmesi gerekir. Kendini nasıl
hissediyorsun sohbet iyi gelir mi? Nelerden konuşmaktan keyif alırsın? Konuşmak
istersen seni dinlemek, sohbet etmek istediğimi biliyorsun değil mi? Soruya soruyla karşılık vermek ikna
iletişiminde duyguya kolay ulaşmanın yoludur. Eğer sorular bunaltıcı olursa
karşınızdaki rahatsızlığını beden dili ile ele verir. Bunu da iyi okumak
gerekir. Ayaklarının yönü size dönük değilse, kaçma eğiliminde ise, jest ve
mimiklerinde olumsuz değişim varsa sorularınız rahatsız ediyor demektir.
Bunalmış ise psikolojik oksijen alması ve rahatlaması için onu dinleyin ve
yargılamadığınızı hissettirin. Kısmı Taahhüt alma taktiği, İkna etmek için
kısmı taahhüt altına alınır ve büyük hedefe giden yol açılmış olur. Türklerde
evlenmeden önce aile arasında söz kesmek, nişanı ve nikâhı taahhüt altına
almaktır. Kısmi taahhüt altına girmeniz
işi tamamlanma potansiyelini oluşturur. Bir şirkette staj yapmak işe girmek
için kısmı bir taahhüttür. Dışarıdan tanımadıkları birinin başvurusuna göre çok
daha avantajlı olma durumudur. Çok söyle
nasıl olsa az öderler taktiği; Bu satışta bir pazarlık unsuru olarak ta yaygın
kullanmaktadır. Türkler pazarlıkta indirim elde ederek kendilerini inanılmaz
mutlu hissederler. Hiç pazarlık yapılmayan yerlerde gergin olurlar. Bunu bilen
ulusal markalar kampanyalar, etiketin yarısı, üç al iki öde, bir alana bir
bedava gibi gizli pazarlık yaparlar. Burada fiyat çok söylenmiş ödeme
azaltılmıştır. Yerel firmalarda fiyatlar yüksek tutulur ve müşteri şu soruyu
ezberlemiştir. En son kaça olur? Satıcı da klasik cevabını verir sana sen son
fiyatım …. TL diyerek kendini özel hissetmesini sağlar. Borçlu hissettirme
taktiği; Size sağlık sigortası satmak isteyen birisi uzun bir sunum yapar siz
almak istemezseniz kendinizi borçlu hissedersiniz. Bu kişi sizden referans
olabileceğiniz arkadaşlarınızın isim ve telefon numaralarını ister sizde
verirsiniz. Onun zamanını aldığınızı ve satışı gerçekleştiremediğiniz için
referans olacak isimleri verirsiniz. Borçluluk duygusu iknada Türkler için
önemlidir. Emeğe saygı, işine saygı bunun gibi değerlere saygıdan kendini
borçlu hisseden kişi size yardım etmek ister.
İkna araba kullanmak gibidir. Bir haftada gaz, fren,
vites, debriyaj, aynaların yeri vb öğrenirsiniz. Sonra mekanik hale gelir.
Defalarca tekrarlarsınız. Bedeniniz ile araç arasında mekanik bir uyum başlar.
Rahatlıkla aracınızı kullanırsınız. Bir hafta önce araç sollamak istemezken
şimdi araçları geçersiniz. Tüm detayları yapar hale gelirsiniz. İknada araç
kullanmak gibidir. Başardıkça özgüveniniz artar, öz güveniniz arttıkça daha
başarılı olursunuz. İkna iletişiminde
fotoğraf kareleri düşünün, başarmış öyküleri yazın, ikna iletişimine
girdiğinizde sonunu bildiğiniz bir filmde gibi hissedin kendinizi. Öykünüzü,
filminizi içselleştirin. Arada boşluk
bırakmadan kendi filminizi oynayın.
Arada size çok iyi muhalefet edecek kişileri seçin en keskin, en sert
soruları sormalarını sağlayın. Böylece senaryonuz çok daha güçlü hale
gelecektir. Tasarım hatalarını farklı gözle bulmanız kolaylaşacaktır.
Başkalarını ikna için hazırlıksız yakalanmamış olacaksınız. Tüm olasılıklar
üzerinde düşünmüş ve çalışmış olacaksınız. Bunun için yapmanız gereken
muhalefet yapacak yetenek ve zekâya sahip tanıdıklarınızdan destek almak.
Eleştirel anlamda destek almak isterseniz emin olun en samimi yardımcılar
çocuklardır. Onlar büyükler gibi hesap yaparak, sonrasını düşünerek
konuşmazlar. Direk yanıtlar alırsınız. Çocuklarla paylaşın. Bunu bir yaşam
egzersizine dönüştürebilirsiniz.
İKNA ODASI
Bir sürüngen uçabiliyorsa siz neler yaparsınız? Tırtılın
kelebeğe dönüştüğü kozadır dünya.
Kendinizi ikna etmek için öyküler yazın. Öykülerinizde
tarihler, sesler, görüntüler, dokunsal temalar olsun. Olabildiğince
detaylandırın. Arada açıp öyküleriniz üzerinde düzenlemeler yapın. Bloglarda
öykülerinizi paylaşın. Kariyer öykülerinizi
yazın Sağlık öykülerinizi yazın Başarı öykülerinizi yazın Mutluluk öykülerinizi yazın Aşkınızın
öyküsünü yazın Kendi filminizin senaryosunu yazın. Dilerseniz sadece bu günün
öyküsünü yazın. Günü detaylandırın. İnanılmaz heyecan verici olacaktır. Öykülerinizde kendinize sorular sorun, kendinize
meydan okuyun, itiraz edin. Kendinizle alay edin bundan keyif alın. Merak
etmeyin sadiste bağlamadım. Siz kendinizle alay edebilir, meydan okur,
kendinize itiraz ederseniz bunu başkaları yaptığında agresifleşmez ya da
pasifleşmezsiniz. Hayat daha eğlenceli hale gelir. Hatta 4 yaşında bir çocuk saflığında sorular
sorun kendinize, Öğrenciyken alay edilmekten korkup kaçtığınız soruları şimdi
sorun. Aynaya bakın gülün kendinize.
Sorun hadi, Güvenilir miyim? Kendim gibi biriyle evlenir miydim?
İnsanlar bende ne buluyor. En uzun ilişkim iki yıl sürüyor herkes mi hatalı?
Yıllardır tüm insanları değiştirmeye çalışıyorum bence kim değişmeli? Sorun,
kendinize meydan okuyun. Sonra cesaretlendirin kendinizi, geçmişte yaptığınız
başarı işleri, gelecekte yapacağınız başarılı işleri düşünün. Başarıya
kendinizi ikna edin. Başarılı olduğunuz tutum, enerji ve düşünce boyutunu
gözden geçirin. Çok istediğiniz zaman neler yaptığınızı düşünün. Daha çok
isteyin. Haydi, önce kendinizi ikna
edin. Alışkanlıklarınızı gözden geçirin Değerlerinizi sorgulayın İnançlarınızı
düşünün Beklentilerinizin farkına varın Duygularınızı inceleyin. Kendinize net
olun…
İKNA ODASI
Öykünüzün kahramanı sizsiniz. Yazdığınız öyküde sizin
navigasyonunuz olsa nasıl bir öykü yazarsınız kendiniz için? Lütfen 40-50 sayfa
şimdi ve gelecek hikâyenizi yazın.
İknada
Uyumlanma
Bir insanı ilk bakışta neden sıcak, samimi bulduğumuzu ya
da soğuk bulduğumuzu bilmeyiz. Kanım ısındı, soğuk nevale gibi yaklaşımlarda
bulunuruz. Karşımızdaki kişinin tavırlarını bilinç düzeyimiz ve bilinçaltımıza
göre filtrelerden geçiririz. Milyonlarca neden sonuç bağlantıları kurarız.
Duygusal eşleşmeler yaparız. Benzerlik ve farklılıkları inceleriz. Uyumlama
için benzerlikleri çoğaltmak gerekir. Türkler ait olmak, benzer olmaktan
hoşlanır. Ortak noktaları bulmak için
Türklerde ilginç sorular vardır.
Nerelisin? Sorusu bizde sohbet ve ortak nokta bulmak için yetersiz bir
sorudur. Ardından ilaveleri gelir içinden mi? Sohbet başlatmanın ve
ilerletmenin yolu ortak noktaları bulmaya çalışmaktır.
Karadeniz’liyim derse hamsinin kulağına kar suyu kaçtı
mı? Sümele, Trabzonspor, Horon; Karadeniz insanının kıvrak zekâsı üzerinden
sohbete başlanır. Güney Doğuluyum derse misafirperverlik, örf ve adetler
konuşulmaya başlanır. Ortak tanıdıklar anlatılır. Egeliyim derse samimiyet,
neşeli insanlar ve sosyal ortamın rahatlığı, denizden, kumrudan, çiğdem ve saat
kulesinden konuşulur. Orta Anadolu insanı ise yemek kültürü, saf Anadolu insanı
üzerine sürer gider sohbet.
Uyumlama için
Türkiye’de binlerce hemşeri derneği vardır. Hatta aynı köy için üç dört ayrı
hemşeri derneği kurulur. Türkiye’nin en uzak noktasında bir çay içip nefes alma
yerleri olur bu dernekler. Sadece ait olmak, özlem gidermek değildir bu
birbirine güvenmek, yoldaşlık etmek ve aynı dili konuşmaktır. İşte bunun için
aynı takımı tutanlar, aynı meslekte olanlar, aynı araba markasını kullananlar,
aynı şiveyi konuşanlar, aynı kişileri tanıyanlar, aynı okuldan mezun olanlar
kolay anlaşır. Uyumlama sadece ortak özellikler taşımak değildir. Aynı yerden
giyinmek, aynı şekilde oturmak, aynı araçla yolculuk yapmaktır. İkna
iletişiminde olduğunuz kişi ile aynı şekilde nefes almak, aynı kelimeleri
konuşmak uyumlanmaktır. İkna iletişiminde benzerlikleri ve ortak alanları
artırmak daha çabuk kabul görmeyi sağlar. Bunu sağlamak için karşımızdakinin
düşüncelerinden, duygularından bedensel duruş ve kullandığı sözlerden
yararlanabiliriz. Mükemmel uyum için ilgi ve yakın takip gerekir. Beden diliniz
ile verdiğiniz mesajı anlamanız kolaydır. Doğru mesaj verip vermediğiniz
anlamak için dürüst ve doğal davranın. Mesaj kaygısı ile içselleştiremediğiniz
tavırlar sergilemeyin. Böyle davrandığınızda kendinizi daha iyi
hissedeceksiniz. Kendinizi iyi hissettiğinizde bu beden dilinize yansıyacaktır.
Sizin doğal tavrınızda gelişmesi gereken özellikleri yavaş keşfedin ve onları
geliştirin. Bunu asla birden yapmayın. O zaman beden diliniz karşınızdaki
kişinin bilinçaltına doğru mesajlar iletir.
Bilinçaltı dış dünyadan mesaj alır ve duygusal durumları algılarken
bedenin bildirimlerinden yararlanır. O yüzden NLP ve Koçluk sistemleri aynalama
tekniğini uygularlar. Bu bilinçaltı uyum bileşenler sizin ikna yolculuğunuzun
önemli donanımları olacaktır. Oturma Duruşu; (Bel kemiği) Muhatabınızla birlikte
oturuyorsanız oturma noktalarınızın sandalye/koltuk üzerindeki konumu benzer
olmalıdır. Vücut ağırlığınız sandalye ve koltuğun aynı bölgesine yüklenmiş
olmalıdır.
Gövde Eğim Açısı; Bedenimizin öne veya arkaya doğru
sergilediği eğim, aynı açıyla sağlanmalıdır. Eğim açısı otururken de ayaktayken
de geçerlidir. Omuzlar ve Baş Açısı;
Omuzların hangisinin diğerine göre daha yüksekte kaldığı omuzlarınıza
yansıttığınız eğilim ile ilgilidir. Bu omuz eğilimi görüştüğünüz kişiyle benzer
olmalıdır. Gövdenizin üzerinde başınızın açılı duruşu da uyumlu olmalıdır. Yüz
ifadesi ve Göz Açısı; Yüzümüzde sergilenen kas hareketleri (Mimiklerimiz)
duygularımızın en canlı göstergeleridir. Bu yüzden muhatabınızın mimikleri ile
gözlerinin açıklığında kullandığı açı da benzeşmelidir. Bacaklar; Uyum oluşturmaya çabaladığımız insanla
bacaklarımızın duruşu da benzer olmalıdır. Bacak bacak üstüne atmada bir
bacağın diğer bacağa ve muhataba uyumuna da dikkat etmeliyiz.
Ayakların Yönü;
Beden dili ve sözsüz iletişime göre ayakların yönü kişinin ilgi odağını
gösterir. Öyleyse ayakların yönü konusunda uyum beraberinde ilgilerinde uyumu
hakkında bilgi verir. Kolların ve Ellerin Duruşu; Bilinçaltı uyumu güçlendiren
unsurlardan biri de kolların ve ellerin uyumudur. Bu konuda anahtar kolun
sandalye/koltukta nereye konulduğu ve ellerin birleşimi ve açısı gibi detaylar.
Ellerin Hareket Hızı ve Yönü; Bu bileşen karşılıklı konuşmalarda geçerlidir.
İnsanların bir kısmı konuşurken ellerini oynatırlar ve bu hareket sırasında
avuç içlerinin aşağıya veya yukarıya dönük olmasını tercih ederler. Uyum için
karşınızdaki kişinin ritmi de avuç iç hareketleri de dikkate alınmalıdır. Baş
ve Ayak Hareketleri; Daha çok konuşma
sırasında görülür. Konuşma ya da dinleme sırasında hareket etme eğiliminde olan
insanlar bu aktiviteyi kollar ve ellerinin yanı sıra baş ve ayakları yardımı
ile de gerçekleştirirler. Bu
hareketlerde uyum kapsamında ele alınmalıdır. Ses düzeyi ve Tonu; ses düzeyi
yükseklik ve alçaklığı, ses tonu ise sertlik ve yumuşaklığı ifade eder. İşitsel
yönümüzde uyulmama için önemlidir. Konuşma Hızı; işitsel bildirim araçlarından
ikincisi konuşma hızıdır. Muhatabın konuşma hızına uyum yakınlık olarak
algılanır. Nefes Alış Biçimi; İki insan arasında uyumun en üst göstergesi nefes
uyumudur. Çok yakın ilişkilerde nefes uyumu bütünüyle uyumun hissedildiği bir
gösterge ve açıklığın zirvesidir.
Tavsiye
İstemez!
Türkleri ikna etmek istiyorsanız asla tavsiyede
bulunmayın. Türkler tavsiye istemez.
Bunun altında yüzlerce gerekçe bulabilirsiniz. Tavsiye verenlerin bu
tavsiyeleri uygulamadıklarını önce aileden öğrenirler. Söylemlerle eylemler
arasındaki tutarsızlıklar nedeni ile tavsiyeler iknada etkili olmaz. Sigara
paketlerinin üzerinde sağlığa zararlıdır. Sigara öldürür yazıyor. Eğer tavsiye
ile sonuç alınsaydı kimse sigaraya elini sürmezdi. Sistem Türklerde böyle
işlemiyor. Bu ülkede Yeşilay dernek
yöneticileri panelde içki ve sigaranın zararlarını anlatıyor ve panel arasında
sigara içiyor. Bunu gören öğrenciler panelin ikinci bölümünde siz bunları
anlatıp neden sigara içiyorsunuz diye soruyor. Bu şartlarda tavsiyeleri dinler
misiniz?
Okulda öğretmenler kitap okuyun diye tavsiyede bulunuyor.
Bir tek öğrenci öğretmeni ders kitabı dışında kitap okurken görmüyor.
Türkiye’de bütün öğretmenevlerini gezin kaç tane kitap okuyan öğretmen
göreceksiniz? Okullarda öğretmenlere sorun kaçının üzerinde ders kitabı dışında
kitap bulacaksınız? Geçenlerde bir kütüphaneye gittim içeride 40 kişi vardı.
Gezdim 37’si KPSS için çalışıyordu. 3 kişide notlarını okuyordu. Kütüphanede
kitap okuyan insan yoktu. Düşünebiliyor musunuz tüm kitapları kaldırsanız
kimsenin haber olmayacak! Şimdi bu sistem içinde okumayı tavsiye etseniz ne
kadar dinlenir? Türkleri tavsiye ile ikna edemezsiniz. Eğer gerçekten ikna
etmek isterseniz tavsiye yerine çok güçlü, sorular ile hislerini anlamalısınız.
Hissi yakaladıktan sonra bu yoğunluğu eylemlere dönüştürecek hamleler
yapabilirsiniz.
İkna
Geri Teperse
% 100 Başarı için başarısız olmayı göze almalısınız!
Herkesi her zaman her şartta ikna edebilirim derseniz bu ikna baskısı sizi
hataya götürür. Unutmayın ilahi güç sahibi peygamberler bile tüm insanları ikna
edememiştir. O nedenle ikna iletişiminde sabırlı olmalı ve başarısız olmayı
göze almalısınız. İkna geri teperse yapmanız gerekenler için yeni bir strateji
planına ihtiyacınız olduğunu bilmeniz gerekir. Süreç nerede tıkandı? Hangi
duygu yeterince transfer edilemedi? Heyecan transferi niçin daha farklı ne
yapmak gerekir? Güçlü sorular sorabildim mi? Güven ortamı sağlandı mı? İhtiyaç belirlendi
mi? İkna dilim net,basit ve anlaşılır mı? Yeterince kaliteli zaman ayırdım mı?
Faydayı anlatabildim mi? Konuşma ortamında odaklanmayı
bozacak neler vardı? Temsil sistemlerini anladım ve ona göre davrandım mı? Daha
sonra tekrar görüşme imkânı sağlandı mı? Görüşme anında % 100 karşımdaki kişiye
odaklandım mı? Doğru zaman ve doğru kişiyle mi görüştüm mü? Fiziksel, zihinsel,
duygusal ve ruhsal olarak kendime ve karşımdakine önem verdiğimi
hissettirebildim mi? İkna iletişiminde başarısız olduğumu düşündüğüm an süreci
yönetecek gücü kendimde bulabildim mi?
Aşka
Davet / Aşkın İknası
Haydi; şimdi aşkı hissedin. Sizi gece yatakta uyutmayan
sabaha kadar dönmenize neden olan aşkı konuşalım. Sabaha karşı yataktan
fırlamanızı sağlayan aşktan konuşmaya var mısınız? Aşk gibi bir enerji yok
sevginizde/ sevildiğinizde dünyanın en iyisi sizsiniz. Şimdi platonik aşkı
olanlara sözüm var lütfen takip edin. Çok sevdiğiniz kişiye aşkınızı
açıklayamazsınız. Tamamen sizden uzaklaşıp gitmesini istemezsiniz. Aşkınızdan habersiz
olsa da yanınızda olmasına rıza gösterirsiniz. Oysa taş bile hisseder aşkı. Her
ilginin altında aşk vardır. Ret edilmekten korktuğunuz aşkınız bir süre sonra
sizi bırakıp gidecektir. Aşkını açıklayamayan aşktan korkan birini kim ister
ki? Bu kitabı okuyorsanız platonik aşk size göre değil. Bu kadar sayfa okudunuz
yazılı olanları sadece iş ve kariyer için düşünmüyorsunuz herhalde. Kendinizi
iyi hissedin kusurlarınızı araştırıp durmayın. İyi yönlerinize odaklanın.
Aşkınızın karşısında heyecan mı duyuyorsunuz? İşte yapmanız gereken bu heyecanı
karşı tarafa aktarmak. Heyecan duymadan aşk mı olur? Yürek pırpır edecek tabiî
ki. Şimdi eyleme geçme zamanı. Aşkınıza aşk armağan edin. İkna görüşmesine
gittiğinizde yapabileceğiniz en büyük hata hayır derse ne olur sorusunu
sormanızdır. Bunu düşünerek giderseniz bunu çağırır ve istemiş olursunuz. Size
hayır denildiğinde peşini bırakmayacaksınız zaten. Üstelik biraz zaman
istenmesi, düşünmem gerekir, belli süre arkadaş kalalım denilmesini normal
karşılayın. Unutmayın hayır denilmesi de bütünsel olarak size hayır demek
değil. Senden bu dünyada bir tane var. Senin DNA yapın, parmak izin başka kimde
var düşün lütfen. Kendinden kaçarak özgürleşemezsin. Teklif etme işini zamana
bırakma erteleme. Zaman sadece armutları olgunlaştırır, önemli olan olaylar
karşısındaki tavrındır. İkna % 100 duygusal bir tavır demiştik. Ya aşk içinde
mantığı asla taşımaz. Aşkını
seslendiremezsen tüm yaşam enerjini kaybedersin. Haydi; kitapta okuduklarını
uygulama zamanı. Aşk olsun hayat(t)a… Aşk tek kişilik yaşanır! Sizin aşkınız
sizindir âşık olduğunuz kişinin aşkı kendinindir. Aşkın tek kişilik olduğuna
inanırsanız aşkta kaybetme olmadığını da anlarsınız. Aşkınızı açıklamadıysanız
partneriniz sizinle ilgilenmeyebilir. Kim net olmayan biriyle ilgilenir
ki? Sizin konfor alanınız rahat ve
güvende olduğunuz, egonuz ile çatışmadığınız bir alan olarak kalırsa aşkınıza
ulaşamazsınız. Evinizde çok rahat olduğunuz bir ortamı düşünün. Bir elinizde
çay bir elinizde kumanda uzanıp TV izliyorsunuz. Karışanınız yok gayet
rahatsınız. Peki; burada şu an bir şey üretiyor musunuz, kazanıyor musunuz
hayır. Kazanmak için konfor alanınızı terk etmeniz gerekir. İşte aşkı kazanmak
için de muhatabınızın konfor alanına girmeniz gerekiyor. Ret edilmekten
korkmayın. Harekete geçin.
İknada
Kazanma Arzusu ve Kaybetme Korkusu;
Türk kültüründe azla yetinmeyi öğreten bir sistem
bulunmaktadır. Azıcık aşım dertsiz başım, çok söz yalansız çok para haramsız
olmaz gibi atasözleri bulunmaktadır. Elindekini koruma kültürü ile yetiştirilen
Türk insanına kaybetme korkusu öğretilmiştir. Kazanma arzusu ve kaybetme
korkusu bir ikna aracıdır. Türkler önce elde tutmak ister. Öğreti budur, oysa
kazanma arzusu % 80 kaybetme korkusu %20 oranında ikna aracı olarak
görülmelidir. Kaybetme korkusu içinde olan kişiler konfor alanında kalmak ister
ve risk alamazlar. Evet, asla unutmayın Türkler için kaybetme korkusu önemli
bir ikna unsurudur. Bu harekete geçirici bir değerdir. Bununla birlikte kazanma
arzusu daha önemli hale getirilmelidir. Bu çok daha sağlıklıdır. Sadece var olanı elde tutma ile enerjinizi
artıramazsınız. Birini ikna etmek için kazanacaklarını görmesini sağlayın.
Hangi temsil sistemi ile bunu algılayacaksa o şekilde ifade edin. Sadece kaybetme
korkusu ile yaşamak sizi agresif ya da pasif yapacaktır. O nedenle kazanma
arzusu üzerine gidin. İkna iletişimde oyunun kurallarını net ve açık anlatın.
Faydan bu, bunu yaptığımda faydam bu, bu süreci birlikte yönettiğimizde ortak
kazanım bu. Benimle/bizimle yapma halinde kazanacaklarımız bunlar. Kazanma
arzusu ve kaybetme korkusu net anlatılmalıdır. Bir Büyükşehir Belediye Başkan
Adayına kampanyasını bizimle yürütmesini anlattığımızda net oluyoruz.
Kazandıracaklarımızı maddelerle anlatıyoruz. Bizimle çalışmanız gerekiyor çünkü
Biz bu bölgenin insanıyız. Bölge hassasiyetini çok iyi
biliyoruz Siyasi hiçbir faaliyetimiz yok, taraf değiliz herkese eşit
mesafedeyiz ve çok kolay ulaşırız İstanbul vizyonu yetiştik, işbirliği ile
işimizi profesyonelce yapmaktayız. Ekibimiz çok donanımlı, hepsi bu anlamda çok
iyi eğitimler aldı. Sizin ne istediğinizi ve bunu nasıl elde edeceğinizi
biliyoruz. Siz Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunuzda elde edeceğimizin
faydanın farkındayız. Sizin marka değerinizi biliyoruz, çevrenizde arınmanız
gereken insan ve olayların farkındayız. Büyük resmi görebiliyoruz. Bizim
işimizde mazeret üretmek yoktur, sonuç odaklıyız. Biz kampanyayı sizin kadar yaşarız. İşimiz
heyecan transferi, asla sadece duygularla hareket etmeyiz. İşletme körlüğü
yaşamazsanız, detaylara da odaklanırız. Baskı altında hızlı ve doğru karar alan
bir yapımız vardır. Sadece size sorumlu oluruz. Başarıda perde arkasında
kalırız, medya ilişkilerini çok iyi yönetiriz. Kampanya boyunca 7/24 sizi
yaşarız. Büyükşehir Belediye Başkanı olarak şehir turu attığınız konvoydaki
araçları ve organizasyonu hazırladık. Biz sadece kazanacaklara yatırım yaparız.
Onun için sizinle görüşüyoruz. Şimdi bu kampanyada bu resmi görmezseniz
kendinizi ikna edemezsiniz. Kendinizi ikna etmeden başkalarına heyecan
transferi yapılmaz o nedenle kazanma arzusunu hissetmek gerekir.
İkna
ve İtirazlar
İkna sürecinde itirazlarla karşılaşıyorsanız merak
etmeyin işler iyi gidiyordur demektir. İknada itirazlar bir iletişim tarzıdır
ve keşif aracıdır. Sorun iknada hiçbir itiraz ile karşılaşmıyorsanız var
demektir. Düşünün şimdi evliliğinizin 10. Yılı ve ilişkide hiç iletişimde
itiraz ve tartışma yaşamıyorsanız. Bunun karşılığı şudur; herkes kendi
hayatlarını yaşamaya başladı kimse kimsenin umurunda değil. Burada bir ikna
olmasına gerek kalmamış. İtirazlar ve doğal olarak ilişki sonlanmış. Sadece
fiziksel bir ev paylaşımıdır. Şimdi ilişkilerinizde itirazlarla
karşılaşıyorsanız öncelikle bunun çok sağlıklı ve doğal olduğunu bilin lütfen.
İtirazları yönetmek için ne mi yapmalısınız? Karşınızda kendini her şartta
haklı gören ve size göre % 100 haksız birisi var. Sürekli haklı ve baskın
çıkmak için her şeye itiraz ediyor. Dinlemeden, içindeki durumu anlamadan
saldırıya geçebilirsiniz. Adrenalin için bu iyidir! Saldırın. Müjde yeni bir
düşmanınız oldu. Düşman listenizi gözden geçirin eksik varsa bu saldırı taktiği
her zaman iyidir. Böyle yaparak tartışmayı alevlendirebilir, haklı çıkabilir ve
kendinizi güçlü hissedebilirsiniz. Ancak sonuç alamazsanız, ister profesyonel
iş dünyasında ister özel yaşamınızda itirazları saldırarak yönettiğinizde asla
kazanan olamazsınız. İtiraz edenin gözlerinin içine bakın ona prens/prenses
gibi davranın. Dört yaşında sevimli bir çocuk gibi görün onu. Öncelikle
anlatmasına izin verin. Kendini ifade etme olanağı tanıyın. Anlatmasına izin
verin. Önemli olduğunu, dinlemeye değer bulduğunuzu hissettirin. Bu olay
karşısında bir tiyatro oyuncusu gibi düşünün kendinizi. Rolünüz bu kişiyi
sakinleştirmek ve işbirliğine hazır hale getirmek. Kızgın bir boğayı birazdan
uysal bir kediye çevireceksiniz. Üstelik bunu istediğiniz her an
yapabilirsiniz. Sorular sorun, bilgilendirdiği için teşekkür edin. Fiziksel
olarak hareketsiz hale getirmek için oturmasını sağlayın. Konuştukça
rahatlayacaktık sözünü kesmeyin. Bırakın gücünü konuşarak kullansın.
Anlattıkları karşısında tam olarak ne istediğini öğrenin. Samimi olun. Bakın 15
dakika sonra sizin formanızı giyen takım oyuncunuz olacak. Bir itirazla karşılaştığınızda aynı duygunun
içine girmeyin. Şunları düşünün siz bunu çözebilecek yetenek ve donanımda
olmasaydınız bu sorun size gelmezdi. Çözebileceğiniz için oradasınız. Sorunla
karşılaştığınızda kendinizi o sorun size danışmanlık yapmak üzere iletilmiş
olarak düşünün. Sorun anında asla iletişimi kesmeyin. Tartışmayın sağlıklı
seçenekler üretin. Tartışmak yerine sonuç odaklı iletişime geçin. Sorun varsa
kabullenin. Siz sorunu kabullenmezseniz beyniniz çözüm odaklı çalışmaz.
Karşınızdaki kişi de sizi kabullenmez ve ortak çaba harcamaz. Olayı konuşun,
kişiyi ve bütünü masaya yatırmayın. Amigdala bölgesi ile ilgili yazdıklarımızı
tekrar gözden geçirin. Orada yazılı olanları mutlaka uygulayın. Konu ile ilgili
alabildiğiniz kadar bilgiye ulaşın. Refleks olarak savunmada geliştirmeyin.
Birlikte çözümü konuşun. Her itirazda elde ettiğiniz başarı sizin yaşam
referansınız olacak. Çözmek için sabır, dikkat ve olayları içselleştirmemeniz
gerekir. Zaman ayırın dikkatli dinleyin. İtirazları yönetebilmek için olumlu
düşünce gücüne sahip olmalısınız.
Olumlu
düşünce;
Bilinçaltınızı
olumlu bir yapıya kavuşturmanın en etkili yolu, önce konuşmalarınızın içinde
bulunan ve zararsız gibi görünen olumsuzluk taşıyan çok küçük ifadeleri çıkarıp
atmaktır. Sonra da düşüncelerinizi kontrol altına alıp en küçük olumsuzluk
düşüncesinden başlayarak büyük olumsuzluk düşüncesine doğru onların önce
bilincine varıp vücuttaki ve yüzümüzdeki meydana getirdiği kasılmaları
gevşetmek ve onları kaslarımız sayesinde vücudumuzdan akıp gitmesini
sağlamaktır. Konuşmalarımızdaki kullandığımız olumsuz sözcükler ve bu sırada
aklımızdan geçen olumsuz düşünceler tek başlarına zararsız bile görünseler, bir
zaman sonra bilinçaltımızda son derece zararlı etkilere yol açarlar.
Bilinçaltımız böylece olumsuz bir tutum alır. Kendi kendine devamlı olumlu
sözler söyleyip beyni doğru kodlamak gerekir Bu aynı jimnastik egzersizleri
gibidir. En kötü bir olayı dahi anlatırken ama iyi olacak deyip sonrada o kötü
olayın nasıl iyi yanları ve etkileri olabileceğini düşünüp söyleyin. Hatta
onları bir kâğıda yazıp devamlı okuyun. Umut dolu, daima olumlu ve yapıcı
eleştiri yapan, ileriye neşe ve ümitle bakan insanlarla ilişki kurun ve sizde
öyle bir insan olun. Devamlı üzülen, olumsuz insanların bu huylarını
değiştirmeye uğraşın. Bir insan nasıl düşünürse öyle yaşar. Üzüntü, sağlıksız
ve yıkıcı bir zihinsel alışkanlık, bir hastalıktır. Üzüntü parça parça yok
edilir. Bunun için önce küçük şeylere üzülmeyi bırakınız. Konuşmalarınızdan üzüntü ve korku belirten
kelimeleri çıkarınız. “Ben yapamam” cümlesi bir hastalık belirtisidir. Daima
ben başarırım, ben yaparım deyin. Günde 20 kez ben yaparım, ben başarırım diye
tekrarlayın. İleride otomatik olarak böyle düşünmeye başlayacaksınız. “Ben
yapamam’ı” değiştirmenin bir başka yolu da kendinize ait bir teknik arayıp
bulmanızdır. Eğer yokları düşünürseniz varlara ulaşamazsınız. Eğer gerçekçiyim
diye övünüyorsanız ve gerçekçiliğiniz sizi karamsar yapıyorsa siz gerçekçi
değil karamsarsınız. İyimser olan insanda beyin endorfin denilen bir hormon
salgılar. Bu hormon insanın kendini daha iyi ve mutlu hissetmesini sağlar.
Coşkulu
yaşayın coşkuyu bulun ve coşku yaşam yakıtınız olsun.
Bilinçaltınıza
şu soruları sorun
· Tam
olarak ne istiyorum? · Benim için en iyi
şey nedir? · Nasıl istiyorum?
Bilincimiz ise
devamlı bizi eleştirir. Korumaya çalışır. İkaz eder. Bilinç devamlı
bilinçaltının işine karışır ve sessiz bilinçaltı devamlı bilinçten azar işitir.
Bilincin bilinçaltına bu hareketlerini kontrole aldığımız zaman, bilinçaltını
kendi haline bırakıp mükemmellik yaratacağı bir ortam hazırlamış oluruz. Sonuç
olarak bilincinizin bilinçaltını olumsuz yönde etkileyecek telkinlerde
bulunmasını önlemeli, olumlu telkinleri bilinçaltına göndermeliyiz. Bu durumun
farkında olursak, günün her ani bunu uygulayabiliriz. Kendimize bir şeyi
mükemmel yaparken birden ama diye başlayarak o mükemmelliği bozmamız tamamen
bilincin suçudur. Kendinizi bilinçaltına teslim edin. Olumlu kontrolü elden
bırakmayın. Bilinçaltınıza ne kadar
güvenirseniz kendine güven de o kadar artar. Kendine güven için korkuları ve
içimizdeki suçluluk duygusunu atmalı bu yönde çaba göstermeliyiz. Bunun için
kendimizden yardım isteyin. Bir şeyi iyi yapamadığınızda veya yapmadığınızda
suçluluk duymayın. Her gün değişik bir gündür. Bugün belki canınız istemez,
iradeniz kuvvetsizdir ama belki bir saat sonra belki yarın ruhsal gücünüz daha
fazla olacak ve o işi daha iyi yapacaksınız. Unutmayın bulutlar ne kadar siyah
ve sık olursa olsun o bulutların arkasında mutlaka bir parlak güneş vardır.
Topluluk
Önünde Konuşmaya İkna
Topluluk önünde konuşmak ile arkadaşlarınızın arasında
konuşmak arasında fark olmadığını ne zaman anlayacaksınız? Topluluk önünde konuşmanın keyfine
vardığınızda bunu kesinlikle anlayacaksınız.
İnsanlara ilgi aktarmak, işbirliğine davet etmek, öğretmek, harekete
geçirmek, geleceğe iz bırakmanın en kolay yoludur topluluk önünde konuşmak.
Önce küçük gruplara en iyi bilginiz konular hakkında 1015 dakikalık sunumlar
yapın. Sonra grupları ve süreyi artırın. Sonra hayal edin 5000 kişi sizin üç
günlük seminerinizi izlemek için kişi başı 2000 TL ödüyor. Sadece 40 kişi
sizinle öğle yemeği yemek için 2500 TL para ödüyor ve bu geliri bir vakıfa
bağışlıyorsunuz. Yılda 6 eğitim veriyorsunuz ve ortalama 30000 kişi sizi canlı
izliyor. Eğitim CD’niz bir milyon kişiye ulaşıyor. Arkanızda 100 kişilik ekip
çalışıyor. Deneyimlerinizi insanlarla paylaşıyorsunuz. Üç gün boyunca
konuşuyorsunuz. Ülkenin her yerinden siyasetçiler, sanatçılar, akademisyenler
sizi izlemek için para, zaman ve enerjilerini harcıyor. Herkes sizden keyif
alıyor. Eğitimleriniz kitap haline getiriliyor ve 5 milyon satıyor. 20 dile
çevriliyor. Haydi şimdi bu duyguyu hissedin ve sahneye çıkın. Hata yapmaktan mı
korkuyorsunuz hemen bu resme dönün. Heyecan mı duyuyorsunuz hiç heyecan
duyulmadan bir iş başarılır mı? Heyecanınızı sizin düşünmenizi, doğru hareket
etmenizi engellemediği sürece sizinle olmalı. Aşkın verdiği heyecanı hissedin.
O heyecan gitse aşktan geriye ne kalır?
Ertelemeyin, çıkın sahneye insanların gözlerinin içine bakın. Nefesiniz,
duruşunuz, beden diliniz insanlar konuşmasanız da sizi saatlerce
izleyebilsinler. Haydi; şimdi sesiniz,
ses tonunuz, kelimeleriniz ile büyüleyin. Herkesle göz göze gelin. Özel
hissettirin onları. Sahnenin büyüsü sizinle tamamlanacak. Ayağa kalkın,
nefesinizi yönetin bir saniye dahi olumsuz düşünmeyin. Sorunların detaylarına
odaklanmak yerine başardığınızda duyacağınız hisse odaklanın. Kaçarak
özgürleşemezsiniz. Erteleyerek geliştiremezsiniz. Üzerine gidin. Haydi; ayağa
kalkın ve konuşmaya başlatın. Harikasınız. Şirkettesiniz bir sunum için mide
ağrısı çekmeye, gerilmeye, başkalarını germeye değmez. Hata mı yaptın başkaları
alay mı edecek? Önce sen kendinle eğlen. Çok tekrar yaptığında ortada hata
kalmaz. Başkalarının ne diyecekleri önemli değil. Önemli olan senin bunu yapma
isteğin. Topluluk önünde konuşmak sanıldığı gibi stresli bir iş değildir.
Topluluk önünde konuşmayanlar için bu davranış konfor alanlarında olmadığından
her yeni uygulama gibi stres olarak algılanır. İlk yapılan tüm davranışlarda bu
stres vardır. Tekrarlandığında kısacası konfor alanınıza girdiğinde normal
davranış haline gelir. Topluluk önünde konuşmak için çok zeki, herkesten fazla
bilgi sahibi olmak ve mükemmel olmak gerekmez. Bunu sizden kimse beklemez. Size
iyi sunum için birkaç tüyo vereyim. Bunların başında beklenenden kısa tutun
sunumu. Çünkü sözler işin gibidir uzadıkça etkisini yitirir. Görselliğe çok
önem verin. Türk insanı görseldir. Herkesin beğenmesini beklemeyin herkesin
algısı hiç kimseye aynı olmayacaktır. Dünyanın en iyi ressamları,
heykeltıraşları, yazarları hatta peygamberler eleştirildi. İzin verin sizi de
eleştiren olsun. İyi iş üretenlerin eleştirilmeleri onların onurudur. Siz
gerçekten mükemmele yolculuk yapmak isterseniz sadece başlayın. Sahne ve kürsü
deneyimi sandalyede oturarak kazanılmıyor. Sandalyede oturan binlerden farkın
olması için sahneye. Sahne senin özgürlük alanın, sahnedeki heyecanın üzeri en
uzun 10 dakikadır. Korku ve stres anlarında böbrek üstü bezlerinin iç kısımları
tarafından salgılanan
bir hormon vardır. Bu adrenalin hormonudur. Bedeni
harekete geçirir damarlar genişler, kan basıncı artar, kalp atış hızı artar,
gözbebekleri büyür, kan şekeri artar. İşte bu adrenalin ortaya çıktığında
insanlar “savaş ya da kaç” iki taktikten birini yaparlar. Oysa adrenalinin
yarılanma ömrü iki dakikadır. Daha sonra devreye mutluluk hormonu olarak
adlandırdığımız serotonin girer. Mutluluk,zindelik,canlılık hissi verir.
Topluluk önünde konuşma çok daha keyifli hale gelir. Topluluk önünde konuşma kesinlikle
doğuştan var olan bir yetenek değildir. Geliştirilen bir özelliktir. O nedenle
ne kadar erken başlarsanız o kadar iyi noktaya gelirsiniz. Her geliştirilmeye
açık olay gibi kaç saat sahnede kaldığınız ve deneyimlerinizden elde
ettikleriniz önemlidir. Bugün 5000 kişiye konuşan insanlar oraya haydi kalkayım
5000 kişilik topluluk önünde konuşayım diye başlamadılar. Topluluk önünde
konuşma için bu alanda uzmanlaşmak isterseniz yılda 200 saatlik eğitim toplamda
1000 saat sizi iyi noktaya taşıyacaktır. Bu konuda çok sayıda konuşmacı
izlemenizi, kitap ve yazıları okumanız ve kendi topluluk önündeki
konuşmalarınızın çekimlerini izlemeniz yararlı olacaktır. Unutmayın 5000 kişi
önünde konuşacaksınız.
Final
Teşekkürler;
Biliyorsunuz yaşam seçtiklerimizden ve vazgeçtiklerimizden oluşuyor. Siz
belki tavsiye ile belki düşünüp çağırarak, belki de özgür seçiminizle bu kitabı
elinize aldınız ve okudunuz. Kendinizi geliştirmek adına zaman, para ve enerji
harcamayı tercih ettiniz. Seçiminizi bu yönde kullandığınız için teşekkürler.
Kendinize verdiğiniz değer kadar değerlisiniz.
Bir DVD izleme süresince okunmasını planlayarak yazdığım bu kitabın ikna
ve iletişim alanında size fayda sağlamasını dilerim. İki kişinin olduğu yerde
ikna ortaya çıkıyor. Sizin geniş bir uygulama sahanız var. Yaşam ve insanın var
olduğu her an ikna iletişimi devam edecektir. Sizden ricam ikna odalarındaki
beyin fırtınası sorularını yanıtlamanız ve uygulamaları yapmanızdır. Bunlar
sizin deneyimleriniz olacaktır. Kitabın satır aralarında birçok konu hipnotik
dille sizlere aktarıldı.